How could you not tell me tradutor Turco
154 parallel translation
How could you not tell me?
Bana nasıl söylemezsin?
How could you not tell me?
Bunu bana nasıl söylemezsin?
How could you not tell me she has hair?
Nasıl olursa bana saçlarının olduğunu söylemezsin?
- How could you not tell me?
- Bana nasıl anlatmazsın?
- How could you not tell me?
- Nasıl bana bunu söylemezsin?
How could you not tell me?
Nasıl bana söylemezsin?
How could you not tell me she was coming?
Geleceğini bana nasıl söylemezsin?
How could you not tell me this?
Bunu nasıl söylemezsin?
How could you not tell me Michael has a boyfriend?
Michael'ın erkek arkadaşı olduğunu nasıl söylemezsin? Aman Tanrım, ne oldu?
How could you not tell me something like that?
Böyle bir şeyi bana nasıl söylemezsin?
How could you not tell me that?
- Yani hayatta
How could you not tell me? ! - Hey, calm yourself down.
- Lanet olası nasıl söylemezsin bana
- All right? - How could you not tell me he was alive?
- Sen ve ben de mezara kadar tutarız tamam mı
HOW COULD YOU NOT TELL ME?
Nasıl bana söylemezsin?
Audrey, how could you not tell me about this?
Audrey, bunu bana nasıl söylemezsin?
How could you not tell me about this?
Bunu bana nasıl haber vermezsin?
How could you not tell me I'd fathered a child?
Bir çocuğun babası olduğumu nasıl söylemezsin?
How could you not tell me Marcus is black?
Marcus Allenwood'un siyah olduğunu ban nasıl söylemezsin?
How could you not tell me about this?
Bana bunu nasıl söylemezsin?
- How could you not tell me?
- Bunu bana nasıl söylemezsin?
With all of this medical testimony helping the prosecution how could you not tell me that a doctor attended the exorcism?
Savcıyı destekleyen onca tıbbi ifade varken ayine bir doktorun katıldığını bana nasıl olur da söylemezsin?
How could you not tell me you live in your van?
Jeff, nasıl bana minibüste yaşadığını söylemezsin?
How could you not tell me that?
Nasıl olur da bana söylemezsin?
How could you not tell me this?
Nasıl bana söylemezsin?
- Well, how could you not tell me... - that you paid her to have sex with me? - What?
Nasıl olur da benimle sevişmesi için ona para verdiğinizi bana söylemezsiniz?
How could you not tell me that Marcus Allenwood is black?
Marcus Allenwood'un siyah olduğunu bana nasıl söylemezsin?
How could you not tell me that your aunt was Gladys Knight?
Değişik kapasite derken neyi kast ediyorsun?
How could you not tell me that you were having a baby?
Bir bebeğinin olacağını nasıl olur da bana söylemezsin?
How could you not tell me that?
Bana nasıl anlatmazsın bunu?
How could you not tell me?
Bana bunu nasıl söylemezsin?
How could you not tell me about your family?
- Bana ailenden niye bahsetmedin?
How could you not tell me this?
Bunu nasıl söylemezsiniz!
How could you not tell me that?
Ne? Bunu nasıl bana söylemezsin?
- How could you not tell me?
Bunu bana nasıl söylemezsin?
How could you not tell me about this?
Bunu bana nasıl söylemezsin?
How could you not tell me?
Sen bana nasıl söylemezsin teres!
Will you please tell me how they could not only escape from the post stockade but manage to get out of the post compound as well?
Söyleyebilir misin, kale hapishanesinden kaçmakla kalmayıp kaleden de çıkmayı nasıl başardılar?
If this is not a breach of security, sir, could you tell me how you made contact?
Eğer bu bir güvenlik ihalali değilse, efendim, bana nasıl temas kurduğunuzu söyler misiniz?
How could I not worry, will you tell me that?
Bunu söylersin de nasıl endişelenmem?
How could you just do that and not tell me?
Bunu nasıl yaptın ve bana söylemedin?
How could you expect me not to tell anybody?
Yapma ama! Bunu kimseye söylemememi nasıl beklersin, Frasier?
You could not tell me, how will you tell him?
Söylesene... ona ne söyleyeceksin?
Not until you tell me how a faded, old snapshot could mean so much to someone as cold and detached as you.
Soluk, eski bir pozun, senin gibi soğuk ve ayrık biri için nasıl çok şey ifade edebileceğini söyleyene kadar vermem.
You tell me, Agent, how is that not the worst that could've happened?
Siz söyleyin ajan, en kötüsü nasıl olmamış olabilir?
- How could you tell me that is not dangerous?
- Bunun nasıl tehlikesiz olduğunu söylersin?
It could have worked, Mademoiselle, if you did not tell me how much you detested the creatures.
Evet. - Bunu niçin yaptınız, bayan?
You always told us we could never judge people by the colour of their skin, not to jump to conclusions and how I can always come and tell you anything because the one thing you wouldn't put up with was me being dishonest.
Yani insanları tanımadan, bilmeden ten renkleri yüzünden yargılamamamız gerektiğini söyleyen kişi sendin, ve ben sana gelip herşeyi nasıl söyleyebiliyorum çünkü senin katlanamadığın tek şey yalan söylemem yada dürüst olmamam, değil mi?
How could you tell me, when I'm not there?
Ben orada yokken nasıl söyleyebilirsin?
how could you not tell me?
Bunu nasıl bana söylemezsin?
So... if you could just tell me how you keep yours and how not to be affected...
Yani... Eğer siz bana, sizinkini nasıl koruduğunuzu söylerseniz ve nasıl etkilenmediğinizi...
How could you know what you knew or suspected and not even tell me?
O şeyi bildiğin, hatta şüphelendiğin zaman bile nasıl bana söylemezsin?