Hummer tradutor Turco
357 parallel translation
Crank up this little hummer, and I'll... give ya... a speech, or try.
Şu şeyi çalıştır da bir konuşma yapmaya çalışayım.
Where the world will be On a hummer, boys And we'll laugh
Huzurlu bir dünyaya gidelim Limonata içelim, gülüp eğlenelim
We could parley this into a hummer!
İstediğimiz gibi pazarlık yapabiliriz.
This is my Humvee.
Bu benim Hummer'ım.
Suspect is in a black Humvee, heading west on California.
Şüpheli siyah bir Hummer ile, Kaliforniya caddesinden batıya gidiyor.
I'm only borrowing your Humvee!
Hummer'ını sadece ödünç aldım!
You know, I sure am gonna miss Hummer.
Hummer'ı özleyeceğime eminim.
- Hummer, what is this?
- Hummer, bu nedir?
Yeah, maybe Hummer's.
Evet, belki Hummer'ın göğüslerini.
Gee, Hummer this couch is so small, and your lap is so big.
Görüyormusun, Hummer bu kanepe çok küçük ama senin kucağın çok büyük.
The Hummer's outside.
İşte fırsat!
Indeed this moth looks so like a tiny hummingbird that some people in the south of England, where it appears regularly in the summer, think that they have been visited by a real hummer.
Bu güve küçük bir sinekkuşuna benziyor. Öyle ki İngiltere'nin güneyindeki insanlar yaz geldiğinde gerçekten bir sinekkuşu gördüklerini sanırlar.
Just us and a Humvee up by the Euphrates River Valley.
Sadece biz ve Fırat vadisinde bir Hummer.
- lt`s easier in a Humvee.
- Hayır, Hummer'la tüymek daha kolay.
Get in the Humvee.
Hummer'a binelim.
- Put the people in the Humvee.
- Adamları Hummer'a koy.
Put the people in the Humvee!
Adamları Hummer'a koy.
Ride in that Humvee.
Hummer'la gidin.
In the Humvee!
Hummer'a.
Did we save anything from the Humvee?
Hummer'dan birşey kurtarabildik mi?
You are three guys with a bunch of civilians and no Humvee.
Bir avuş siville dolaşan ve Hummer'ı olmayan 3 adamsınız.
I need four personnel trucks and a Humvee.
4 personel kamyonu ve bir hummer lazım.
- Probably thinks I'll give him a hummer.
- Herhalde ona vereceğimi falan sanıyor.
- And who's the hummer on three?
- Şu üçüncü kattaki mırıldanan kız kim?
For giving Howard Stern a hummer!
Howard Stern'e saksafon çektiği için!
Who-what's a hummer?
Saksafon da ne?
Maybe... Maybe I drive a Hummer that's always in the shop.
Belki hep dükkanda duran şu Hummer cipi sürerim.
I recently got a bad Hummer.
Maalesef kötü bir Hummer cipim vardı.
The lesbian-loving gay financier with a Hummer in the shop.
Lezbiyen destekçisi eşcinselle dükkandaki Hummer cipi de.
- Well, can I hummer?
Mırıldansam? - Pekala, mırıldan.
We just got word from Carl Henry that Joe "The Hummer" Tanto... will replace Memo Moreno... as Bly's teammate.
Carl Henry'den duyduğumuza göre Joe "The Hummer" Tanto Memo Moreno'nun yerine Bly'ın takım arkadaşı olarak geçecekmiş.
You passed the audition, and I'm not mopping up the mess, Hummer.
Testi geçtin, yeter! Etrafı dağıtırsan ortalığı toplayan ben olmayacağım, Mırıltı.
Not bad, Hummer.
Hiç fena değil, Mırıltı.
I'll say, the Hummer has taught us something here today in Detroit.
Bugün Detroit'te "Mırıltı" bize bir şeyler öğretti.
That yellow Hummer.
Sarı Hummer.
I got laid 23 times this year... and I'm not counting the hummer I got in the library stacks, baby.
Ben bu yıl 23 kızla yattım. Kitaplık raflarının arasındaki saksofon muamelesini saymıyorum bile.
- Crouching Charlotte, Hidden Hummer.
- Evet! - Kükreyen Charlotte, Saklı Çekiç.
She's driving a red Hummer.
Kırmızı Hummer sürüyor.
Well, for a hummer, sure.
Şey, tabi.
Hummer, the bartender from last night, saw him get pinched right outside of here.
Hummer'ı yani dün geceki barmeni tanırsınız. Dışarı çıktığında yakalandığını görmüş.
Listen. A better hummer you're not gonna find.
Bundan iyi bir otuzbir bulamazsın.
I love a nice Hummer.
Güzel Hummer'ları severim.
Herb, Dave, give me a hand and get Sarah right into my Hummer.
Herb, Dave, Sarah'yı Hummer'ıma taşımama yardım edin.
- Your Hummer?
- Hummer'ına mı?
Okay, if Shaw is in the Hummer, the Toyota is here...
Tamam. Shaw, Hummer'daysa... Toyota burada...
However, within the Hummer, I identified laughter.
Ama cipin içinden gülme sesi geldi. Büyük bir gülme.
With Hassan and the Hummer. Oh... Oh, so you know all about that, huh?
- Demek bütün bunları biliyorsun.
Where did, where'd they get the Hummer?
- Cipi nereden bulmuşlar?
I mean, she doesn't mind riding around in your Hummer.
Ama Hummer'a binmeyi sorun yapmıyor.
Um, what's left of colonel Ryan's hummer was shipped back to camp lejeune last week. I can have it here tomorrow.
- Evet Albay Ryan'ın Lejeune Kampı'na çekilen cipinden neler çıktığını yarın öğrenmiş olurum.
I'll get the Hummer.
Hummer'ı ayarlatayım.