I'd like to show you something tradutor Turco
114 parallel translation
There's something I'd like to show you.
Merhaba, Alfred.
I'd like to show you something unique
Sana benzersiz bir şey göstermek istiyorum.
I'd like to show you something. It's a secret.
Sana bir şey göstermek istiyorum, sır.
And I'd like to show you something in here, sir.
Size bir şey göstermek istiyorum.
I'd like to show you something that explains why I love France.
Fransa'yı niye sevdiğimi açıklayan bir şey göstereceğim size.
Come, señor, please, I'd like to show you something.
Gelin Senyor, size bir şey göstermek istiyorum.
I'd like to show you something.
Sana bir şey göstermek istiyorum.
I'd like to start off my portion of the show by giving you a taste of a little something we call rock and soul music.
Şovun bize ayrılan kısmında, sizlere rock ve soul müziğin en güzel lezzetini vereceğiz.
You know, if you're going to do that piece, I've got something I'd like to show you.
Biliyor musunuz, eğer bu hikâyeyi devam ettirecekseniz size göstermek istediğim bir şey var.
If you're awake, I'd like to show you something.
Uyanıksan sana bir şey göstereceğim.
- I've got something I'd like to show you.
- Göstermek istedigim bir sey var.
Something I'd like to show you
Size göstermek istediğim bir şey var.
I'd like to show you something.
Göstereyim.
I'd like to show you something now.
Size bir şey göstermek istiyorum.
Now, sir, I know that you've got a plane waiting for you, but if you could indulge me, I'd like to show you something.
Efendim, sizin için bekleyen bir uçağınız olduğunu biliyorum... Fakat, eğer bana izin verirseniz, Size bir şey göstermek istiyorum.
I've got something I'd like to show you.
Göstermek istediğim birşey var.
If you got a few minutes, there's something I'd like to show you.
Zamanın varsa, sana göstereceğim bir şey var.
I'd like to show you something, Macon.
Sana bir şey göstermek istiyorum, Macon.
And if you think it's something for your show, I'd like to write it.
Senin programına uygun bir şeyse, bunu yazmak isterim.
- I'd like to show you something.
- Bir şey göstermek istiyorum.
I have to give myself a little credit for discovering your talent... which is why I'd like to show you something a little special right now.
Yeteneğinin ortaya çıkarılmasından kendimede pay çıkarmak istiyorum... şimdi sana özel birşey göstermek istiyorum.
Well, if you think you can tear yourself away from all this high-level executive decision-making for a moment, I have something I'd like to show you.
Bir süreliğine, bu çok karmaşık ve büyük önem arz eden karar verme sürecine ara verebilirsen, sana göstermek istediğim bir şey var.
Commander, when you've got a moment I've found something I'd like to show you.
Kumandan, zamanınız olduğunda bulduğum bir şeyi size göstermek istiyorum.
I`d like to show you something interesting that we received from a cyborg in Seattle.
Seattle'deki robottan aldığımız ilginç bir şeyi size göstermek istiyorum.
There's something I'd like to show you.
Size göstermek istediğim bir şey var.
I got something I'd like to show you.
Size göstermek istediğim bir şey var.
Before you go, Mr. Ventura I'd like to show you something you may enjoy.
Bay Ventura gitmeden önce hoşunuza gidecek bir şey göstereceğim size.
Please, I'd like to show you something that will give you your answers.
Sana istediğin bütün cevapları verebilecek bir şey göstermek istiyorum.
There's something I'd like to show you.
Sana göstermek istediğim bir şey var.
Before that, I'd like to show you something.
Önce ben sana bir şey sormak istiyorum.
Sister Mary, there's something I'd like to show you.
Rahibe Mary, size bir şey göstermek istiyorum.
I'd like to show you something.
Size birşey göstermek istiyorum.
Now, I'd like to show you something, if I may.
Şimdi size bir şey göstermek istiyorum.
I'd like to show you something.
Size bir şey göstermek istiyorum.
And I'd like to show you something to see if it has any meaning to you
Bir şey göstermek istiyorum. Size bir şey ifade edip etmediğini merak ediyorum.
Get to the point. - I discovered something that can be described as earth-shattering, and I'd like to show it to you.
- Çığır açacak bir şey keşfettim ve size göstermek istiyorum.
Edward, I'd like to show something to you, if I may.
Edward, sana şimdi birşey göstermek istiyorum izninle.
I'd like to show you something.
Size bir şey göstermek isterim.
Listen, I'd like to show you something you could really help me out with.
Dinle, sana yardımcı olabileceğin bir şey göstermek istiyorum.
I'd like to invite you to the cellar after the meal, our elite young people are going to show us something special.
Sizleri yemekten sonra mahzene davet etmek istiyorum, bizim elit gençlerimiz... bize özel bir şeyler gösterecekler.
Speaking of bites, there is something I'd like to show you.
lsırmak derken, size bir şey göstermek istiyorum.
I have something else I'd like to show you.
Sana göstermek istediğim başka birşey daha var.
I have something I'd like to show you.
Size göstermek istediğim birkaç şey var.
Because there's something I'd like to show you.
Çünkü sana göstermek istediğim bir şey var.
There is something else I'd like to show you.
Bir şey daha var... - Bir şey göstereyim.
- There's something I'd like to show you.
Mükemmel! Size göstermek istediğim bir şey var. Ken, yapma bunu!
I'd like you to show me something you and Tarek like to do, somewhere you like to go.
Tarek'la yapmaktan hoşlandığınız bir şeyi, gitmeyi sevdiğiniz bir yeri göstermeni istiyorum.
Well, if you've got a minute, I'd like to show you something.
Kızlar.
You don't have to go to the job site tomorrow, but I'd like you to help me build something so I can show you how cool my job is.
Yarın iş yerime gelmek zorunda değilsin, ama bir şey yaparken bana yardım etmeni ve ne kadar güzel bir işim olduğunu görmeni istiyorum.
Password, uhh... The crops come up to my thigh, which is a little unfortunate for me since I'd like to show you something between my groin and knee...
Ekinler dize kadar azıcık gel bize kadar, sana bir şey göstersem kasıktan dize...
There's something I'd like to show you.
sana göstermek istediğim bir şey var.