English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I'll get her

I'll get her tradutor Turco

2,828 parallel translation
I'll get her for you.
Telefonu ona vereyim.
I always had in the back of my mind that someday I'll get to come and play along with them.
Aklımın bir köşesinde her zaman bir gün geri gelip onlarla birlikte çalacağım vardı.
And unless I get my son, it'll be turned over to the police. And your son will be arrested for murder.
Ama oğlumu almazsam polisin her şeyden haberi olacak ve senin oğlun cinayetten tutuklanacak.
It's the only taste I'll ever get.
Her zamanki gibi.
He'll snap her neck before I get a shot off.
Ben ona ateş edemeden kızın boynunu kırar.
I mean, a smart blackmailer would give her the time to get the cash.
Akıllı bir şantajcı ona parayı bulacak zamanı verirdi.
I don't care how you do it, just get her there, and we'll handle the rest.
Nasıl yapacağın umrumda değil, onu oraya getirt... -... gerisini biz hallederiz.
- I'll go get her.
- Gidip getireyim onu bari.
She tells me to hang on, that I'm doing well, that I'll get used to it with time.
Bana ileriye bakmam gerektigini, boyle iyi gittigimi ve gunun birinde her seye alısacagımı soyler.
I'll get her.
Ben ikna ederim.
I'll get her...
İkna ederim...
I'll know for sure after I get the results of her diagnostic exam but I've got a good feeling about her.
Tanısal test sonuçlarını aldıktan sonra emin olacağım... -... ama hakkında iyi hislerim var.
I'll go get her.
Gidip onu getireyim.
Once Dutch takes the bait, I'll trigger the fire alarm to get Melanie out of her apartment.
Dutch yemi yuttuğunda, ben Melanie'yi dairesinden çıkartmak için, yangın alarmını uyaracağım.
- You wait here, I'll go get her.
Siz burada bekleyin. Ben onu getiririm.
I will just get everything ready and then I'll just shove her into a car.
Herşeyi tamamen hazırlayıp, son dakikada onu arabaya atıvereceğim.
Tell her to get her Om-tattooed ass into this station by tomorrow afternoon or I'll have her hauled in here in handcuffs.
Om dövmeli kıçını kaldırıp yarına kadar merkeze gelmezse kelepçeli şekilde zorla getirteceğimi söyleyin ona.
Let me get her safe, and then I promise, I'll do whatever you say.
Önce ablamın güvenliğini sağlayayım sonra dediklerini yapacağım, söz.
And I'll send you her driver information so you can get a vehicle registration.
Kadının ehliyet bilgilerini yollayayım da aracın ruhsatına bak. İyi.
I'll be done with my deposition in time to get her after school. It... it is no problem.
Okulun çıkış saatinde duruşmam bitmiş olur.
Anyway, I'll never get enough sleep.
Her neyse, rahat bir uyku çekemedim kendime.
- I'll get her.
Çağırayım.
I worry she'll make things more difficult later if she doesn't get her way right now.
Korkarım, eğer şimdi herşey onun istediği gibi olmazsa sonra daha da zorlaştıracaktır.
Either way, I'll get what I want.
Her şekilde istediğimi almış olacağım.
And I accept totally, and now if I can just get your sister and her brood to cancel I'll be home free.
Ve şunu söyleyeyim, kız kardeşin ve ailesi de yemeğe gelmezse evde rahat ederim.
Oh, I'll take a win however I can get it.
Kazanmaya her daim razıyım.
Well, I'll go get her number.
Gidip numarasını getireyim.
But the good news is, if they take everything I own, they'll only get four. $ 4,000?
Ama iyi haber şu ki, eğer elimdeki her şeyi alırlarsa sadece 4 alacaklarmış.
I'll get her.
Onu alacağım.
I know you will. When I'm old enough, I'll get her and bring her up.
- Yeterli yaşa geldiğimde, onu alıp, büyüteceğim.
The D.A. took her cooperation into consideration. She'll get probation for her part in the I.N.S. scam.
Başsavcı onun yardımını göz önünde bulundurarak INS dümeninden dolayı şartlı tahliyeyi uygun gördü.
We'll get her back, I promise.
Onu geri alacağız, söz veriyorum.
If I touch her hand my mood will get changed I'll cover my hand
Onun eline dokunursam eğer, kendimi kaybede bilirim! Ellerimi saracağım.
I'll talk to her, see if I can get her to reduce the charges.
Konuşur, suçlamaları hafiflettirmeye çalışırım.
I mean, she would have been a daily reminder of what I couldn't do, that I'll never score high enough on the LSATs or get into law school.
Yani, o bana, lsats sınavını geçecek kadar yüksek alamadığımı ya da bir hukuk okuluna gidemeyeceğimi her gün hatırlatacaktı.
At least if she dies, I'll get a piece of her fortune.
En azından eğer ölürse, Servetinden bir parça benim olacak.
Stop mentioning that, or I'll never be able to toss a coin in again, and I need all the wishes I can get.
Ondan bahsetmeyi bırak yoksa o çeşmeye bir daha para atamayacağım. Ve gerçekleşecek her dileğe ihtiyacım var.
Mm-hmm. Speaking of which, why don't you try to get through to the gorillas and I'll talk to her.
Hazır laf cinsiyetten açılmışken,... neden sen şu gorillerinle konuşmuyorsun?
I'll find a way to get her out of here and to the boat.
Onu buradan çıkartıp bot a getirmenin Bir yolunu bulacağım.
I'm afraid that she'll get angry to me for lying to her.
Ona yalan söylersem bana kızmasından korkuyorum.
So, then I'll get custody anyway.
Her halükârda velayeti alırım yani.
I'll just go in and get her out.
Yalnızca gidip onu kurtaracağım.
Anyway, um... I'll let you get back to your party.
Her neyse sen partine dön.
- I promise I'll get it back to you, okay? I gave it to her when she got her license. - I was five.
Lisansı aldığından bunu ona ben hediye etmiştim.
I get her to promise that she'll come with me after the party
Ona partiden sonra bana gideceğimize dair söz verdirdim. Mantıklı.
I know things have been difficult, but I still have hope, though I doubt I'll actually get to see it in my lifetime.
Bu işlerin zorluğunu biliyorum,... ama hâlâ umudum var,... her ne kadar ben hayattayken bunu göreceğimden şüphe etsem dahi.
Why do I believe him when he says it'll get better?
Her şey iyi olacak dediğinde niye Jax'e inanıyorum?
Oh, I'll go get her.
Ben getiririm.
I'm sure you'll get it, honey, any day now.
Başaracağına eminim hayatım. Her an olabilir.
I promise, if I get her back, I'll use a bigger lock.
Onu bulursam, daha büyük kilit takacağıma söz verdim.
I'll be back, Abhay, every day till you get better.
Geleceğim Abhay, sen iyileşene kadar her gün.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]