I'm down with that tradutor Turco
525 parallel translation
I've gone through this tourist guide writing down the name of every village every oasis, every landmark That begins with P or T.
Bu turist rehberini okuyup P ve T harfleriyle başlayan bütün köylerin, vahaların ve sınır çizgilerinin ismini yazdım.
I hate myself for letting you down, but it's just - just that I want every moment with Harry now.
Seni yanılttığım için kendimden nefret ediyorum ama... Ama Harry ile her anımı değerlendirmek istiyorum.
I'm sure you'd all agree with me if I said that now's the time to stop this nonsense, face facts, get down to brass tacks, forget about the war, and go fishing.
Şimdi bu saçmalıkları bırakıp, asıl mevzuya dönmenin ve balığa çıkmanın vaktidir desem, eminim hepiniz bana katılırsınız.
I hate you so much that I'd destroy myself to take you down with me.
Seni de yanımda götürmek şartıyla kendimi mahvetmeye bile hazırım.
Very well, I will pipe down, as you put it, but it should be perfectly obvious that with your income gone there's only one course for you to follow, and that is to come home now, with us.
Pekala, istediğin gibi çenemi kapatacağım. Ama gelir kaynağın gittiğine göre izleyebileceğin tek yolun bizimle eve dönmek olduğu gün gibi ortada.
Listen, darling, I know that deep down you agree with me... with everything I want and hope and believe in.
Dinle sevgilim, biliyorum ki aslında benimle aynı fikirdesin... istediğim, umduğum ve inandığım her konuda.
Messala, I have here received letters that young Octavius and Mark Antony come down upon us with a mighty power, bending their expedition toward Philippi.
Messala, bak mektuplar aldım. Octavius'la Antonius, büyük bir orduyla üstümüze iniyorlarmış Philippi'ye doğru.
I'm afraid if I do that, the whole thing will go down and take you with it.
Tekerlekle beraber aşağıya düşeceksin diye korkuyorum.
I wrote that down and asked the priest to put it in with him.
Bunları kâğıda yazdım ve rahipten küllerin içine koymasını istedim.
But make me to sit down and talk in whispers of this and that with an emphasis here and a shrug there, and I'm soon confounded and defeated.
Oturtup, az zaman içinde işleri nasıl berbat ettiğimi, yenildiğimi omuz silkip vurgulayarak, fısıldayarak söyle.
I'm going to invite the sharks, soak a life jacket in some blood, go down to the fishing pier, get me some of that cut-up bonita, meet me at the dinghy with it.
Onları çağıracağım. Can yeleğine kan bulaştıracağım. İskeleye in biraz kesik palamut getir...
That way they'll think that we both went down with her. And by the time the truth comes out, if it ever does I shall be enjoying a well-earned retirement a long way from here.
Gemiyle birlikte battığımızı düşünürler ve gerçek ortaya çıktığında, tabii çıkarsa buradan çok uzakta, hak ettiğim bir emekliliğin tadını çıkaracağım.
With this, I'll get back at all those that let me down.
Bununla, beni hayal kırıklığına uğrattığın her şeyi geri alacağım.
I'm not proud that I spend my time with a broken-down alcoholic.
Zamanımı düşmüş bir alkolikle geçiriyorum.
They'll continue with their attacks, of that I'm certain, and if they let their guard down for a moment I'll launch a counter-attack.
Saldırılarına devam edecekler, bundan kesin eminim, hele bir an gaflete düşsünler, karşı saldırıya geçeceğim.
I worked for a fella that was always down with something.
Her zaman bir şeylere canı sıkılan bir adamla çalıştım.
Unless Parliament supports this war to the full I am bound to say, in all conscience, that I will lay down my sword and let this House make its peace with the king be that peace ever so base.
Parlamento savaşa tam destek vermezse söylemek zorundayım ki, yine de kılıcımı bırakıp kralla barış yapmanıza izin vereceğim. Bu barış ne kadar adi olsa da.
I'd love to come down on the platform with you and wave a tiny, white handkerchief etcetera but there is that interview.
Perona kadar gelmek isterdim ve beyaz mendil sallamak isterdim ama biliyorsun ropörtajım var.
I wish you'd take that goddamn tie off and settle down with me and have a little old-fashioned, man-to-man drinking party.
- Kahrolası J. C. Penny kravatını çıkarmanı istiyorum tamam mı? Ve benimle beraber otur ve sen ve ben erkek erkeğe eski usul küçük bir içki partisi yapacağız.
I realize that no one's knocking down the door with offers yet, but I was a big star.
Henüz kimsenin önerilerle hücum ettiğini görmüyorum, ama ben büyük bir yıldızdım.
I lay down next to her on a mattress along with Arthur, my umbrella, and I tried to feel even worse that I could be totally dead.
Şemsiyem Arthur'la birlikte, yanındaki şilteye uzandım. ve olabildiğince kötü hissetmeye çalıştım böylece tamamen ölebilirdim.
I start out with some liquid makeup and then I powder that down.
Hafif bir makyajla başlayacağım sonra da pudra yapacağım.
And you're in love with me, and despite the fact I do a lot of foolish things, cos you realise that down deep, I'm not evil or anything, just sort of floundering around, just ridiculous, maybe.
Evet, bir sürü aptalca şey yapsam da... Anlamışsındır zaten, derine inince hiç de kötü filan değilim. Debelenip duruyorum işte.
I'll raise my eyes and look down that corridor, four feet wide, with ten lonely seconds to justify my whole existence.
Gözlerimi kaldırıp bir metre enindeki o koridordan aşağı bakacağım, tüm varlığıma gerekçe olacak on yalnız saniye boyunca.
- I'm not going down with you! - That's your attitude?
- Ben seninle batmayacağım!
I'm stuck with guys down here that are too dumb to roll rocks down a steep hill.
Burada eli kıçında beş para etmez aptallarla sıkışıp kalmıştım.
Of course, I could have scampered over the top of that peak... like a mountain goat, and... swarmed down the famous steps we've all heard about... and then crept up on Arlena and strangled her with these powerful hands of mine.
Arlena'ya doğru gizlice yaklaşmış ve onu bu güçlü ellerimle... boğmuş olabilirim. Ama şansınız yokmuş ki böyle bir şey yapmadım.
And when your pals go down, I swear to you... I'll make a point of seeing that you go down right along with them, all the way.
Arkadaşların meydana bir çıksın, sana yemin ediyorum, bir şekilde seni onlarla birlikteyken yakalayacağım.
And with that said, I guess we should get down to business.
Bunları söyledikten sonra, sanırım artık işimize bakmalıyız.
But I should be extremely obliged if you would come down to Woking with me tomorrow, the same train that we took today.
Eğer yarın benimle Woking'e gelirsen, sana son derece minnettar kalacağım bu günkü trene yetişiriz.
So, anyway... anyways, it seems it's in the cards that I might be getting a raise down at the gas station. - Hey, you said you'd go with me... to the movies the other night. - Uh-huh.
Sanırım benzincideki işimde maaşıma zam yapacaklar.
Barbara, what if I were to tell you that, if I can't stop an acid leak down there, in a few hours, they're going to flood this whole complex with sodium hydroxide?
Barbara, peki ya sana şunu söyleyecek olsaydım, eğer önümüzdeki birkaç saat içinde aşağıdaki bir asit sızıntısını durduramazsam, tüm bu tesisi sodyum hidroksit ile dolduracaklar?
Maybe I was the only one to ever walk with her down that road.
Belki onunla giden bir tek ben vardım.
So I picked up my coat, which was weighed down with the coins that I had just transferred from my leather bag in which I carry my takings.
Bu yüzden paralarla ağırlaşmış ceketimi alıp eşyalarımı taşıdığım deri ceketimden, onun içine transfer ettim.
Now, I'm going down to the corner with a letter to the utility company to get rid of that light.
Şimdi köşedeki telefon şirketine bir mektupla gidip bu işten kurtulacağım. Dışarıdan bir şey istiyor musun Peg?
You know where we're gonna be, with the Chasens, I told you, so if you need me for anything... Your hair looks just darling down like that. ... you call me.
Bana ihtiyacın olursa, hayatım saçın böyle çok daha güzel duruyor, beni arayabilirsin.
I must tell you Mr. Holmes, that at first I was not at all taken with Inspector Gregory's suggestion that you should be asked to come down here.
Size şunu söylemeliyim ki Bay Holmes en başta komiser Gregory'nin sizi buraya çağırma konusundaki teklifine hiç de sıcak bakmamıştım.
I'm standin'there with my pants down and my crotch out for the world to see and three guys are stickin'it to me and other guys are yelling and clapping and you're standing there telling me that that's the best you can do.
Orada külotum inmiş duruyordum ve kıçımı bütün dünyaya gösteriyordum bu üç adam aletini içime sokuyordu, diğerleriyse bağırıp alkışlıyordu ve sen bana bütün yapabileceğinin bu olduğunu söylüyorsun.
You may not care if you drag me down with you, but I'm not letting that happen.
Beni de yanında sürüklemek umurunda olmasa da, bunun olmasına izin vermeyeceğim.
With only that boy for help, I turned down many orders.
Bazı siparişleri geri çevirdim, sadece bu çocuk yardım ediyordu.
I'm sorry, Grandma, but... this pumpkin and kidney beans, and pumpkin and chicken... it's so boiled down with soy sauce that we can't even tell which piece is which.
Üzgünüm büyük anne ama... bu balkabağı, fasulye | balkabağı ve tavuk... soya sosuyla çokça haşlanmış | hangisinin ne olduğu ayırt bile edilmiyor.
I mean, hey, hey, that doesn't mean to say... that because a brother is with a white girl... that he's less down, I mean, less progressive.
Bu beyaz bir kızla birlikte olan birimizin daha kötü bir durumda olduğu anlamına gelmez. - Ben hâlâ profesyonel bir siyahım.
I can see that, but I'm going out with Emily from down the street.
Anlayabiliyorum, ama Emily ile çıkacağım.
I must've been dreaming you ran off with that dwarf down at the bookstore and that I'm living in sin with a Playmate centerfold and her eight roommates who can speak, but choose not to.
Kitapçıdaki cüceyle kaçman rüyaymış herhalde ben de Playmate orta sayfa güzeli ve sekiz arkadaşıyla dost hayatı yaşıyordum konuşabiliyorlardı ama konuşmamayı tercih ediyorlardı.
You get me that panel show, or I'm gonna bring you down with me, ya lousy, lying'prick!
Beni Panel Show'a çıkarmazsan sizi de beraberimde batırırım.
I'll pull you out of that 1 - bunk Hilton and cast you down with the sodomites.
Seni 1 ton ranza altında ibnelerle bir arada bırakırım.
And I was so scared of being left behind that I... I laid my best friend down on the ground and told him to go with God.
Bense arkada bırakılmaktan o kadar korkuyordum ki... en iyi dostumu yerde bıraktım ve onu Tanrıya emanet ettim.
And you should also know, that because I may qualify for membership... with the Gray Panthers, that doesn't mean I'm slowing down.
Ve ayrıca bilmelisin ki, Gri Panterlere üye olabilecek özelliklere sahip olmam... yavaşladığım anlamına gelmez...
Okay, Houston, that leaves us with just the computer... which I'm shutting down now.
Pekala Houston, geriye sadece bilgisayar kaldı onu da şimdi kapatıyorum.
I must remind you that with the com system down, we will have no effective means of alerting the rest of the crew to a potentially lethal particle shower.
Haberleşme sisteminin çalışmadığını hatırlatmak isterim, potansiyel bir ölümcül duş hakkında mürettebatın geri kalanını uyarma imkanımız yok.
I hope you wasn't down with that bagel-eating motherfucker.
Umarım o yahudi orospu çocuğuyla takılmıyordun.
i'm down 125
i'm downstairs 18
i'm down here 71
with that in mind 45
with that said 19
with that 162
with that attitude 21
i'm done 1705
i'm doing well 24
i'm drowning 44
i'm downstairs 18
i'm down here 71
with that in mind 45
with that said 19
with that 162
with that attitude 21
i'm done 1705
i'm doing well 24
i'm drowning 44
i'm doing great 97
i'm done with you 104
i'm doing my best 94
i'm different 70
i'm dangerous 29
i'm dry 24
i'm doing good 49
i'm done now 24
i'm dying 601
i'm dr 1049
i'm done with you 104
i'm doing my best 94
i'm different 70
i'm dangerous 29
i'm dry 24
i'm doing good 49
i'm done now 24
i'm dying 601
i'm dr 1049