I'm not leaving him tradutor Turco
204 parallel translation
That's fine thanks I get for bringing him home... and not leaving him in this shameful condition.
Onu bu utanç verici halde bırakmayıp eve getirdiğim için aldığım teşekkür bu demek.
I'm not leaving him, I'm leaving you.
Ondan değil, sizden ayrılıyorum.
I'm not leaving him here.
Onu burda bırakmıyorum.
I'm not leaving him.
Onu bırakmam.
I'm not leaving till someone finds him!
Onu bulmak için, onu aramamız gerek!
I'm not leaving him here with my wife.
Onu burada karımla yalnız bırakmayacağım.
I'm not leaving him.
Onu bırakmayacağım.
Now Jack is on his way back to the house, and I'm not leaving here without him.
Jack şu an eve dönüyor, onsuz buradan ayrılmaya da hiç niyetim yok.
I'm not leaving him here.
Onu burada yalnız bırakmayacağım.
Do what you want, but I'm not leaving without him.
Ne istiyorsan yap, ama ben onsuz gitmiyorum.
- I'm not leaving him.
- Git! - Onu bırakmayacağım.
I'm not leaving him here!
- Öldü! Burada bırakmam onu!
And I'm not leaving here until you tell me where I can find him.
Ve onu nerede bulacağımı bana söyleyene kadar burayı terk etmiyorum.
I'm not leaving him.
Ben onu terk etmiyorum.
I'm not leaving him.
Onu öylece bırakamam.
I'm not leaving him here.
- Onu burada bırakmayacağım.
I'm telling you we are not leaving him here!
- Onu burada bırakmayacağız dedim!
No! I'm not leaving him.
Hayır, onu bırakmıyorum.
I'm not leaving him!
Onu bırakmayacağım!
- to be near the Leader and serve him. - I'm not leaving my home.
Ben evimden ayrılmıyorum.
- l'm not leaving until I talk to him.
- O şerefsizle konuşmadan gitmem.
I m not leaving till I see him.
Bilmiyorum, Ama onu görmeden buradan ayrılmayacağım.
I'm not leaving him down there with those people.
Onu orada bu şeyi yaratan insanların elinde bırakmayacağım.
And the leaving-him-amazed part... with your brain and killer blue eyes, I'm not worried.
Onu şaşkın biçimde bırakmaya gelince senin zekan ve bu mavi gözlerin olduğundan hiç endişe duymuyorum.
And I'm not leaving'till I kill him.
ve onu ölüderene kadar burdan gitmiyorum.
- Well, I'm not leaving without him!
- Ama ben de onsuz yaşayamam. - Kendine iyi bak.
I'm not leaving him in this hell.
Onu bu cehennemde bırakmaya niyetim yok.
I'm not leaving without him.
- Hayır, o olmadan buradan gitmiyorum.
I'm not leaving him behind.
- Hayır, onsuz bir yere gitmiyorum. - O ölü sayılır.
I told him : "I'm not leaving."
Ona "Ben gitmiyorum." dedim.
I'm not leaving until I find him.
Onu bulana kadar gitmiyorum.
I'm not leaving here without him. Earl, would you please get me Hector's file?
Onu almadan gitmem.
I'm just leaving him a note.
Ona bir not yazıyorum da.
Plus, I'm not sure how I feel about leaving Spike at Robin's house to watch over him.
Artı, Spike'ı ona bakması için Robin'in evine bırakmaktan pek emin değilim.
I'm not leaving him.
Hayır.
I'm not leaving him here.
Onu terk etmiyorum.
I'm not leaving without him!
- Onsuz gitmiyorum!
- I'm not leaving him.
- Onu yalnız bırakmayacağım.
I'm not leaving him. lf we go back without him, it's all been for nothing.
Onu terk edemem. Eğer onu bırakırsam, geriye hiçbir şey kalmayacak.
I'm not leaving him here to die.
Onu burada ölmesi için bırakmayacağım.
I'm not leaving him.
Onu bırakmıyorum, onu bırakmam!
When I informed him that I was leaving in July I recall that his response was that now I would no longer have an excuse for not going out with him.
Kendisine temmuzda ayrılacağımı haber verdiğimde verdiği yanıtın, artık onunla çıkmamam için bir sebep kalmadığı olduğunu hatırlıyorum.
I'm not leaving him.
Onu bırakmıyorum.
I'm not leaving here without him.
- Warrick, Catherine haklı.
I'm not leaving him out here!
Onsuz buradan ayrılmıyorum!
And I'm not leaving here without him.
Ve onsuz hiçbir yere gitmiyorum.
I'm not leaving him!
Hepimiz.
- -No, I'm not leaving him.
- -Hayır, onu bırakmıyorum.
And I'm not leaving until I find him.
Onu bulana kadar hiçbir yere gitmiyorum.
Betty, I left him three messages since yesterday, and he has not returned one of my phone calls, and I'm leaving tonight for Maine.
Tam bir kaltakmış. Üzgünüm, Daniel. Yaptığımız şeyi yapacağımızı bilmiyordum.
- I'm leaving him a note.
- Ona bir not bırakacağım.
i'm not sure 2759
i'm not 8792
i'm not perfect 83
i'm not good enough 20
i'm not gay 270
i'm not lying 421
i'm not talking to you 216
i'm not hungry 746
i'm not interested 449
i'm not crazy 409
i'm not 8792
i'm not perfect 83
i'm not good enough 20
i'm not gay 270
i'm not lying 421
i'm not talking to you 216
i'm not hungry 746
i'm not interested 449
i'm not crazy 409
i'm not gonna lie 224
i'm not lying to you 65
i'm not ready 311
i'm not stupid 389
i'm not angry 208
i'm not saying that 218
i'm not here 238
i'm not afraid anymore 37
i'm not leaving 338
i'm not here for you 43
i'm not lying to you 65
i'm not ready 311
i'm not stupid 389
i'm not angry 208
i'm not saying that 218
i'm not here 238
i'm not afraid anymore 37
i'm not leaving 338
i'm not here for you 43