I'm not perfect tradutor Turco
568 parallel translation
I'm not so obliging, nor so stupid as to provide you with a perfect case.
Davanızın başarıya ulaşması için saçma sapan bir şey yapmayacağım.
I'm not that lucky, to get a perfect woman, just like that, out of the grab bag.
Çantadan senin gibi mükemmel bir kadın çekecek kadar şanslı değilim.
Not only because of the deadline, but this is a perfect time for a story like this... I'm writing as fast as I can.
Sadece zaman sınırından ötürü değil, bu aynı zamanda böyle bir öykü için kusursuz zaman... olabildiğince çabuk yazıyorum.
No, the perfect crime must be a work of art, like the ceramics I make here in my own workshop, done for art's sake alone, not for gain.
Hayır, kusursuz cinayet bir sanat eseri olmalı, tıpkı kazanç için değil, sanat için, atölyemde yaptığım seramikler gibi
I'll admit I'm not perfect, but- -
Kabul ediyorum mükemmel deği -
I've got a perfect right to arrest you for breaking and entering, not to mention illegal wiretapping.
İzinsiz mülke girmekten dolayı sizi tutuklamaya da benim hakkım var. Dinleme cihazından bahsetmedim bile.
I know I'm not perfect
Mükemmel olmadığımı biliyorum.
Now that I'm the disgrace to the family, I'm not so perfect any more.
Şimdi ailenin yüzkarası olduğuma göre artık o kadar mükemmel sayılmam.
Perfect. Well, I'll do my best not to let you down.
- Umarım sana mahçup olmam.
that I may not perfect the song I write, and that my name should not be spread abroad that in their envy, my detractors find a thousand faults, and I should be forgotten.
yazdığım şarkıyı mükemmel yapamam belki, ve adım ülkelere yayılmamalı, ve onların imrenmelerinde, bulacaktır düşmanlarım binlerce hata ve benim bağışlanmam gerekecektir.
When I'm not employed killing perfect strangers, I'm an out-of-work drunk.
Yabancıları öldürmediğim zaman, kendimi alkole veririm.
I'm not perfect.
Mükemmel değilim.
I'm not a perfect parent.
Ben de değilim.
I'm not perfect.
Mükemmel biri değilim.
I know I'm not perfect.
Mükemmel olmadığımı biliyorum.
- I guess I'm not perfect.
- Sanırım mükemmel değilim.
I know we're not perfect and we're going through a difficult time, but I just decided this is the perfect time to start fresh.
Mükemmel olmadığımızı ve zor zamanlardan geçtiğimizi biliyorum ama bunun yeniden başlamak için harika bir zaman olduğunu düşünüyorum.
I'm not perfect... yet.
Ben de mükemmel değilim, henüz.
Every time we argue every time something goes wrong, and I know I'm not perfect either things just work out better in the end.
Her kavga edişimizde... ne zaman bir sorun çıksa, biliyorum ben de mükemmel değilim... sonunda her şey çok daha iyi oluyor.
so i'm not gary "mr. perfect" collins.
Ben Bay Mükemmel değilim.
Why that razor, not the one I adjusted to perfect efficiency?
Neden o bıçak? Neden kusursuz etkinlik için ayarladığım değil?
- I may not be a perfect person, mister, but I sure don't know what I did to be beat on like I was.
- Mükemmel biri olmayabilirim, bayım ama böylesine dövülecek ne yaptığımı kesinlikle ben de bilmiyorum.
No, I'm not perfect, but I haven't given up.
Hayır! Mükemmel değilim ama vazgeçmiyorum.
You know, they like feeling that they're with something perfect and little, and not someone that's bigger than them, because I guess that kind of disturbs them.
Kendilerinden iri biriyle değil de ufak tefek biriyleymiş gibi hissediyorlar, çünkü sanırım öbür türlüsü onları bozuyor.
I mean, I'm not perfect, but I'm not a complete jerk either.
Yani ben, kusursuz değilim ama aşağılık bir herif de değilim.
I'm not perfect, like Ned Flanders.
Ben Ned Flanders gibi mükemmel değilim.
I'm not perfect.
Kusursuz değilim sonuçta.
Now that I've gone out on a limb for you with Andrews, damaged my already less-than-perfect relationship with that good man, and briefed you on the humdrum history of Fury 161, can you not tell me what you were looking for in the girl?
Andrews ile senin yüzünden, başımı neredeyse belaya soktum o iyi adamla zaten hassas olan ilişkim zarar gördü ve sana Fury 161'in, yavan hikayesini özetledim çocukta ne aradığını hala söyleyemez misin?
I'm not saying everything is perfect... but I really think this marriage is worth saving.
Herşey mükemmeldi demiyorum. Ama bu evliliğin, kurtarılmaya değer olduğunu düşünüyorum.
The fines follow I know that the anchors are not always perfect But frankly, it is hiding something serious.
Ceza yağıyor. Payandalarımız hep kusursuz değil ama yine de işe yarıyorlar.
Not a day passes that I don't think of her, and the promise I made, which I will always keep, that one perfect day on Gordon Street.
Onu düşünmediğim tek gün yok, ve verdiğim sözü, her zaman tutacağım, Gordon Caddesindeki o mükemmel günde.
I mean, I'm not saying I'm a perfect guy or anything, but if you'd just told me the truth, maybe I could have felt some compassion.
Mükemmel olduğumu söylemiyorum ama bana gerçeği söyleseydin belki sana biraz merhamet duyardım.
It's perfect for Hudsucker, not that I'm any great genius.
Hudsucker için mükemmel, büyük bir dahi değilim gerçi.
"I fear I'm not in my perfect mind."
"Aklımın tamamen yerinde olmamasından korkarım."
I made a mistake. I'm not perfect.
Hata yaptım ve mükemmel değilim.
I'm not saying everybody here is perfect.
Buradaki herkes kusursuz demiyorum.
I mean, I'm not perfect, right?
Yani, mükemmel değilim, değil mi?
Well, Melanie and Tommy and Teddy might not be perfect, but they are alive, and they feel, and I love them, and I'm going to love them until I die,
Melanie, Tommy ve Teddy mükemmel değiller belki ama sağlar ve hisleri var! Ve onları seviyorum! ÖIünceye kadar da sevmeye devam edeceğim!
You know, Dad, I never expect you to be perfect,'cause I know I'm not.
Biliyor musun baba? Mükemmel olmanı hiç istemedim. Çünkü ben de değilim.
- Oh, I'm not perfect.
Hiçbir zaman mükemmel olduğumu düşünmedim.
- I'm not concerned. I'm not perfect, but Keaton knows I could have handled that Meckel's.
Prosedürlerimin hepsi mükemmel değildi ama Meckel'la başa çıkabileceğimi biliyor.
The Prophets know I'm not perfect.
Kahinler biliyor ya ben mükemmel değilim.
I'm not perfect either.
Şu anda mükemmel değilim.
I mean, let's not forget, Greg's not perfect.
Yani, unutmayalım ki, Greg de mükemmel değil.
I'm not good at picking out gifts, but when I saw this in the window I knew it was perfect for you.
Hediye seçmekte pek iyi değilimdir. Ama bunu vitrinde gördüm ve sana uygun olduğunu düşündüm.
I know someday he's gonna have to learn that I'm not perfect. - I was hoping it might be something less humiliating, like seeing me fast-dance at a family wedding. It's just-
Bu gelişme sürecinin sağlıklı bir parçası.
I know I'm not perfect, but I do have some good qualities.
Mükemmel olmadığımı biliyorum ama benim de iyi özelliklerim var.
Maybe it's not perfect, but at least I'm back where I belong.
Ama en azından ait olduğum yerdeyim.
I, I I know this is an ideal sort of kissing moment you know, night, moon, boat, water lapping you know, it's, um... i t's perfect and I'm I'm not feeling that it would be nice but I don't really know anything about you and I'm I'm still on the rebound
Yani gece, ay, tekne, suyun sesi... her şey mükemmel ve hoş olmayacağını hissettiğimden değil ama hakkında hiçbir şey bilmiyorum ve ben... hala kafamı toparlayamadım.
- ln a second. I'm not perfect.
Bir saniye.
- I mean, I'm not sure they're a perfect match but they're both single.
Demek istediğim, ikisinin mükemmel bir eş olacaklarına emin olmasam da ikisi de yalnız.
i'm not sure 2759
i'm not 8792
i'm not good enough 20
i'm not gay 270
i'm not lying 421
i'm not talking to you 216
i'm not hungry 746
i'm not interested 449
i'm not crazy 409
i'm not gonna lie 224
i'm not 8792
i'm not good enough 20
i'm not gay 270
i'm not lying 421
i'm not talking to you 216
i'm not hungry 746
i'm not interested 449
i'm not crazy 409
i'm not gonna lie 224