I'm not sure you do tradutor Turco
423 parallel translation
I know that you're going to go through a lot. But, I'm not quite sure what it is that I can do to help.
Bundan sonra her şey daha zorlaşacak ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
Just like you said, the Blessed do exist, but I'm really not sure if we should be taking them on.
Söylediğin gibi, Kutsallar var. Ama... onlarla savaşmamamız gerektiğini düşünüyorum.
But I'm not sure how you'll do.
Ama senin ne durumda olacağın konusunda emin değilim.
Well, I'm not even sure anymore. Do you think I was... worried about remembering some license plate when Laura was lying there?
Sizce Laura orada yatarken arabanın plakasını hatırlamak mı aklıma gelir?
Yes, well, I'm not quite sure what to do with you.
Evet, şey, sizinle ne yapacağımı bilemiyorum.
I'm not sure you do understand.
Anladığını sanmıyorum.
I am not a madam, a calibre of woman I'm sure you know well and do business with.
Ben madam değilim iyi tanıdığınız ve iş yaptığınız yetenekli bir kadınım.
I'm sure you will understand why I do not join you in that hope.
Seninle aynı umudu neden paylaşmadığımı anlayacaksın.
Uh, I want you both to know that I'm very happy to do anything that will make sure that the government of the people by the people and for the people shall not perish from this earth.
- Cesur ol. - Siz ikinizden halk ve halkın hükümetinin bu dünyadan yok olmaması için her şeyi yapmaktan mutlu olacağımı bilmenizi istiyorum.
I'm not quite sure I understand what I'm supposed to do. Would you please tell him?
Anladığımdan tam emin değilim, ne yapmam gerekiyor Ona anlatırmısın Easy?
I'm not sure how they'll try to do it, but they can get you drunk, drug you or knock you out.
Kesin bir şey söyleyemem, ama sarhoş edebilirler, uyuşturucu verebilirler ya da bayıltabilirler.
All right, I will do whatever you want but I'm not so sure, I mean, I think...
Tamam, nasıl isterseniz yaparım da ama çok emin değilim, yani... - Ama baksanıza şuraya!
Marian, I'm not sure that anything means a great deal to you except this bloody house, do you understand that? !
Marian, bu uğursuz evden başka hiçbir şeyin sana çok şey ifade ettiğine şüpheliyim, anlıyor musun!
I'm not sure you do.
Anladığınızdan emin değilim.
I'm not sure you have the authority to do that to a federal installation.
Federal bir tesise böyle bir şey yapmaya yetkin olduğunu sanmıyorum.
I'm not sure. You mean do the groundwork? Earn it?
Tam değil, yani çalışarak kazanmak mı?
Going on 16. I'm not sure I got your point. What do you mean?
16'ma basacağım da benim için hoş olmama meselesini anlamış değilim.
- That, I'm not sure about. - What do you mean?
Emin değilim ama harika görünüyorsun.
I'm not sure I know what to do to thank you.
Sana teşekkür etmek için ne yapabileceğimi bilmiyorum.
Even if I should trust you, which I'm not sure that I do or even if I should want to leave here for no reason, I can't, and neither can you.
Sana güvensem bile, ki güvendiğimden emin değilim ya da hatta yok yere buradan gitmek istesem bile gidemem, sen de gidemezsin.
I'm not sure you do.
Öyle olduğundan emin değilim.
I'm sure you do not need my help his fictional creation.
Kuşkusuz yarattığın hayal ürününde oyuncularının yardımıma ihtiyacı yoktur.
- How do you plan to rescue Laura? - I'm not sure I want to.
Laura'yı nasıl kurtarmaya düşünüyorsun?
We do the show in two days, you won't show me lifts, I'm not sure of turns.
2 gün içerisinde gösteriye çıkacağız ve sen bana daha lifti göstermedin, başarabileceğimden emin değilim.
Molly, as grateful as I am for what you've done for me, I'm sure as hell not gonna stand here and listen to you lecture me on what a husband and wife should and shouldn't do.
Molly, en az benim için yaptıklarından ötürü müteşekkir olduğum kadar eminim ki, burada dikilip bana bir karı kocanın ne yapıp yapmaması gerektiği konusunda ders vermeni dinlemeyeceğim.
- Do you remember me? - I'm not sure.
Hatırladın mı?
I'm not quite sure what it is you want me to do, Mr. Tremont.
benden tam olarak istediğiniz şeyin ne olduğunu anlamadım, Bay Tremont.
I don't know if you have any children or not, but if you do, and they inherit a lifetime of crippling debt, then I'm not so sure they'll be such nice guys anymore.
Çocuklarınız var mı bilmem ama, bu borçların yükünü onlar taşıyacaklar ve o zaman halleri iyi olur mu, pek bilinmez. - Baba!
No, you'd be welcome to come down and decide, but in this already difficult time, I'm not sure I could do that.
Aşağı gelip karar ver. Ama bu çok zor zamanda bunu yapar mıydım emin değilim.
- I'm not so sure you do. - Boy, are we in trouble.
- Bilmek isteyeceğini sanmıyorum.
I'm not trying to stop you. I really do... but are you sure she's really what you want? I like Anna.
Seni durdurmaya çalışmıyorum.
Before the break, you were mentioning the media putting forth the information that the power elite want. I'm not sure if I understand. How does the power elite do this?
Bilimi mümkün kılan kısıtlamaların düzenlenmesi sisteminin, insan zihninin dışında üretimde, sınıf... mücadelelerinde ile ilgili sosyal yapılarda... bulunabileceğini düşünüyorum.
I'm sure your superiors would not like you to do anything rash and risk the lives of all these wonderful people.
Eminim üstlerin düşüncesiz davranıp... bu harika insanların hayatıyla oynamanı istemez.
I mean, everybody wants to be close to God. I'm just not sure you can do it vocally.
Hepimiz Tanrı'ya yakın olmak isteriz ama bu sesle yapmamalısın.
Ma, this may be hard for you to understand but I'm sure there are many people who do not like me.
Anne, bunu anlamanın ne kadar zor olduğunu biliyorum ama.. ... dışarıda beni sevmeyen pek çok kişi olduğuna eminim.
I'm not sure - Do you want me to find out
emin değilim...
Look, um, I'm not sure what you want me to do here.
Burada benden ne yapmamı istediğinden tam olarak emin değilim.
So he decided to wear this business suit... and I discussed it with him, and I said, "You know, Glenn... I'm not sure the public will understand what you're trying to convey... but if you want to do it, go ahead," which he did.
İş elbisesini giymeye karar verdiğinde ona "Glen, halkın aksettirmeye çalıştığın şeyi anlatacağını sanmıyorum ama madem öyle istiyorsun, giy" dedim.
- Hercule, I'm not sure you'd allow me to do this, but St. Alard holds me in high regard.
Hercule bunu yapmama izi verir miydin bilmiyorum ama... St. Alard'ın bana ilgisi büyük.
- l'm out. i'm not sure you want to do it.
- Bunu yapmak isteyeceğini sanmıyorum.
I'm not even sure I believe you can do it.
Yapabileceğinden bile emin değilim
I'm not sure I want you to do mine.
Belki de benim tırnaklarımı yapmamalısın.
Yes, I'm sure you do not blame yourself.
Suçluluk duymadığına eminim. Sinir adam!
Do you know what I mean? Well, I'm not sure.
- Ne demek istediğimi biliyor musun?
I'm going back to my room, and I'm going to make sure that you do not enter it.
Odama geri dönüyorum ve oraya girmeyeceğinizden emin olacağım.
Now, I'm sure you probably hate Tsavo as much as I do, and knowing Beaumont, you're not the imbecile that he says you are. So what do you say we help each other?
Şimdi, eminim benim kadar Tsavo'dan nefret ediyorsundur, ve Beaumont'u bildiğimden, söylediği kadar gerzek değilsindir, ne dersin birbirimize yardım edelim mi?
I'm not even sure about the dosage but what do you say we wing it?
Doğru dozajı bilmiyorum. Hazırlık için ne kadar koymalıyız?
I'm not sure what you expect me to do about it.
Bu konuda benden ne beklediğinden emin değilim.
As I'm sure you'll remember from Balmoral, you do not speak while in Her Majesty's presence, unless Her Majesty addresses you directly.
Balmoral'dan da hatırladığın gibi, Kraliçe doğrudan sana seslenmedikçe Kraliçe'nin huzurunda konuşamazsın.
- Do you love her? - I'm not sure.
Onu seviyor musun, Richard?
I'm not sure what you want me to do.
Benim ne yapmamı istediğinden emin değilim.