I'm running out of time tradutor Turco
278 parallel translation
I'm running out of time.
Zamanım azalıyor.
Even though time is running out, I must postpone this interview until we can be assured of no interruptions. Step down off your high horse, mister.
Zamanımız çok kısıtlı,... yine de bu konuşmayı erteleyeceğim,... bir daha bölünmesini, istemiyorum.
I'm sorry to be importunate, Your Holiness, but time is running out and my course concerns the very life of the church in England.
Israrlı taleplerimden ötürü özür dilerim kutsal babamız, ama zaman tükeniyor ve benim ısrarlarım, İngiltere kilisesinin değerli hayatını tehdit eden şeyleri konuşmak içindi.
- If I were in their place, running out of time, I'd abandon ship before I grew to dangerous size and use the extra minutes to get out the quickest way possible.
- Onların yerinde olsaydım, zamanım kalmasaydı tehlikeli büyüklüğe ulaşmadan gemiyi terk eder kalan zamanı kestirme yoldan kendimi dışarı atmakta kullanırdım.
I think I'm running out of time.
Galiba vakit kalmadı.
I'm running out of time.
Zamanımı aşıyorum.'
I'm running out of time.'
Zamanımı aşıyorum.
And I'm running out of time.
Ve zamanım tükeniyor.
I'm running out of time, and Michael here is... now healthy enough to carry on.
Zamanım tükeniyor ve Michael artık devam edecek kadar sağlıklı.
While you're changing tactics, I'm running out of time.
Sen taktik değiştirirken benim zamanım tükeniyor.
We're running our of time we're running out of water and I'm running out of patience in which my capacity to obey orders I can't believe in
Zaman kaybediyoruz Suyumuz tükeniyor ve sabrımızda tükeniyor emirlere itaat etme kapasitemizde buna inanamıyorum.
And I'm terrified that we're running out of time.
Korkarım zamanımız azalıyor.
- I'm running out of time!
- Çünkü bitecek az vakte.
I'm running out of time.
Zamanım tükeniyor.
The commissioner's trying - We're running out of time here. I'm gonna have to cut you off.
Ama bunun yerine gerçekler saklanmaya çalışılıyor.
I am trying to improve my life and I'm running out of time.
Hayatımı düzeltmeye çalışıyorum ve vaktim azalıyor.
I can't help but feeling that we're running out of time and fast.
Zamanımızın hızla tükendiği hissinden kendimi alamıyorum.
I'm running out of time.
Vaktim azalıyor.
I'm just an old man... running out of time.
Ben sadece yaşlı bir adamım... zamanın dışında koşan.
You- - or should I say "we"? - - are running out of time.
Zamanın azalıyor ya da daha doğrusu zamanımız azalıyor.
I'm on a schedule, Mr Dodge, and I'm running out of time.
Bir programım var Dodge. Zamanım tükeniyor.
Or should I say that you're running out of time?
Ya da senin zamanın mı tükeniyor, desem?
Look, Doc, I know this is a lot for you to take in, but we're running out of time here.
Bakın, Doktor. Biliyorum bunların hepsini anlamak zor ama zamanımız daralıyor. Sizin yardımınıza ihtiyacımız var.
I'm running out of time and sneaky ideas.
Zamanım ve sinsi planlarım tükeniyor.
Well, I'm running out of time.
Pek zaman kalmadı.
I had to know, and I was running out of time.
Bunu bilmek zorundaydım ve artık zamanım da azalıyordu.
I have been patient, but I'm running out of time.
Sabırlıyım, ama fazla vaktim kalmadı artık.
'Cause I'm running out of time, money and patience.
Vaktim de azaldı, param da, sabrım da.
I've got task force agents canvassing the northwestern Maryland area, but it's a large territory to cover, and we're running out of time.
Destek istedim. Ajanlar kuzeybatı Maryland'ı araştırıyor. Ama orası çok geniş bir bölge ve zamanımız azalıyor.
No I'm running out of time.
Hayır. Zamanım tükeniyor.
I was running out of time.
Zamanım daralıyordu.
I wanted more biological diversity, but the arrival of the rainy season meant that time was running out... we needed to find the halocline fast.
Daha fazla biyolojik örneğe ihtiyacım vardı. Eğer sanal katmanları bulmak istiyorsak... çok hızlı hareket etmeliydik.
I'm running out of time.
Zamanım daralıyor.
I'm running out of time.
Zamanım kalmadı.
- I'm running out of time.
Zamanım azalıyor.
I'm running out of time.
- Yapamam. Vaktim azalıyor.
I'm running out of time.
Vakit kalmadı!
I'm running out of time here, John.
Vaktim azalıyor John.
I'm afraid he's running out of time.
Korkarım... Zamanı tükeniyor.
Time... is the one thing I'm running out of.
Tükettiğim tek şey zaman.
- I'm running out of time
- Zamanım kalmadı...
I'm tired of you running out on me all the time.
Benden sürekli kaçmandan yoruldum.
Now, I need some answers, and I'm running out of time.
Şimdi, cevaplara ihtiyacım var ve hiç vaktim yok.
- I'm running out of time.
- Vaktim azalıyor.
The reason why I'm taking you with me now is because we're running out of time.
Seni yanımda götürme sebebim vaktimin azalıyor olması.
Exactly, I am running out of time.
Kesinlikle, zamanım azalıyor.
And he wouldn't hurt anybody, but I'm running out of time to talk him down.
Ve o kimseyi incitmez, ama onu konuşmak için zaman dışında çalıştırıyorum.
And I'm running out of time.
Ve artık vaktim tükeniyor.
- because I'm running out of time here.
-... çünkü zamanım tükeniyor.
I'm running out of time.
- Zamanım daralıyor
I wish I could do more to thank you But you're running out of time, I know...
Sana daha fazla teşekkür etmeyi umardım fakat fazla zamanın yok, biliyorum.