I'm sitting right here tradutor Turco
132 parallel translation
Eight feet away from where I'm sitting, right here... there's enough gold to make me sole owner and proprietor... of a pub as big as the Crystal Palace.
Üç metre ötemde... beni, Crystal Palace kadar büyük bir pubın... tek sahibi yapmaya yetecek altın duruyor.
- I feel a right nana sitting here.
- Burada oturmaktan hoşlanmadım.
Now, we've been sitting here all night waiting for the guy with the shotgun and you wanna take it with your cap pistol and I'm telling you it's very un-fucking-professional, all right?
Bütün gece burada oturup tüfekle gelecek adamı bekledik ve sen şimdi bu işi oyuncak tabancanla yapmak istiyorsun ben de sana bunun lanet derecede amatörce olduğunu söylüyorum tamam mı?
- I'll be sitting right over here.
- Orada oturuyor olacağım.
I'm here at lunch with you which I knew was the reason you invited me and all I'm sitting here for is to get guilty with you, right?
Burada beni neden davet ettiğini bildiğim bir sebepten dolayı oturmuş birlikte yemek yiyoruz ve ben seninle birlikte suçlu olmak için yemek yiyorum, değil mi?
Of course, I think about you, Mom. I'm seeing you as you are right here. I'll always be able to imagine you as I'm imagining you right now, alive, sitting on you armchair.
Seni tabii ki düşünüyorum ve seni şu an olduğun gibi görüyorum ve seni her zaman koltuğunda otururkenki halinle hatırlayacağım.
sparky, i'm sitting right here... next to the widow halligan.
Sparky, ben burada, sağ tarafta oturuyorum. Dul Halligan'ın yanında.
I'll just be sitting outside on this rail here, all right? Just outside, OK?
Ben hemen dışarıda oturuyor olacağım, Dışarıdayım tamam mı?
I'm sitting here right beside you.
Buracıkta oturuyorum. Hemen yanında.
Right now, I'm sitting around here.
Ama burada kurşunların hedefiyim.
Lore, if I had known you were no longer sitting in pieces on some distant shelf, if I had known that I could simply press a button and bring you here, I would have spent those years trying to make things right for you, as well.
Lore, senin paramparça bir halde, hâlâ uzak bir........ rafta durduğunu sanmasaydım, basitçe bir düğmeye basıp... seni buraya getirebileceğimi bilseydim... geçen tüm o yılları, seni... düzeltmek için de harcardım.
I'm just sitting over here watching the pyramids be built by UFOs right now, but get me to that fucking golf course.
Burada oturmuş UFO'ların piramitleri yapmasını izliyorum ama sen bana golf kursu ver hadi.
When you wake up, I'll be sitting right here.
Uyandığında burada olacağım.
The only reason you're sitting here instead of in the station house right now is because I've got a couple of good friends down there.
Polis merkezi yerine burada oturmanın tek nedeni orada birkaç iyi arkadaşımın olması.
Pacey, I think that if you really wanted to be having casual sex with someone right now you'd be doing it instead of sitting here having a hypothetical discussion about it.
Pacey, bence eğer gerçekten birisiyle sıradan bir seks yapmak istiyorsan burada oturup varsayım üzerine konuşacağına gidip onu yapsan daha iyi olur.
And if I'm right exacerbated by the Temporal Lobe Epilepsy this seems as real to him as you and I sitting here.
Ve eğer haklıysam Zamansal Lob Epilepsisi yüzünden ağırlaşmış bu ona gerçek gibi geliyor senin ve benim burada oturduğumuz gibi.
I'll just be sitting over here waiting for ya, all right?
Ben burada oturup seni bekleyeceğim, anlaştık mı?
That means I'm stuck with : "So we were watching you in there and you were sitting right here."
Yani ben de "Seni orada izliyorduk ama sen yanımızda oturuyordun." diyeceğim.
Donna, I'm sitting right here.
Donna, ben de buradayım.
Excuse me. I'm sitting right here. You can ask me.
- Affedersiniz.Burada oturuyorum.Bana sorabilirsiniz
- I'm sitting right here.
Nazal seri ve sağ el filmi.
I'm acting like I'm not thrilled to be sitting here with you, but I am just out of my mind right now.
Burada seninle oturduğum için dehşete düşmemiş gibi davranıyorum ama şu an aklımı kaçırmak üzereyim.
Well, I'm sure someday you'll manage... to find the right guy and drag him out to this thing... make him buy your stupid basket, then you'll be sitting here with him.
Eminim bir gün doğru adamı bulup onu bu açık arttırmaya sürükleyeceksin. O senin sepetini alacak.
I'm sitting here, watching case after case stack up, right?
Burada oturup, üst üste biriken dosyalara bakıyorum
But had I been able to, I really would have wanted a girl as sensitive and as intelligent and as beautiful as this young lady - sitting right here before us. - Thank you, Bernie.
Olsaydı, burada karşımızda oturan bu genç hanım kadar hassas,... zeki ve güzel olmasını isterdim.
Guys I'm sitting right over here.
Çocuklar, tam burada oturuyorum.
I have to do what ever I can to get to the bottom of it and right now that means sitting down and talking to every single person here...
Bunun sebebinin ne olduğunu bulmak için elimden gelen her şeyi yapmalıyım. ... ve şu an bunun anlamı oturup buradaki her insanla konuşmak.
But right now, I'm sitting here in the shade having a conversation with my wonderfully feisty daughter, and I intend to enjoy this moment to the fullest.
Ancak tam burada, gölgede oturmuş muhteşem bir kararlılığa sahip kızımla sohbet ediyor ve bu anın keyfini sürüyorum.
I'm sitting here right now trying to draw some images up from Deep Throat.
Şimdi burada oturup Deep Throat'tan bazı sahneleri hatırlamaya çalışıyorum.
Um, I was sitting right here watching a rerun of The A-Team while you guys were over there talking.
Siz orada konuşurken ben burada oturup A Takımı'nın tekrarını izliyordum.
How the heck do they think I'm gonna debate if I'm sitting right here?
Nasıl olurda... ben burda otururken ona karşı çıkacağımı düşünürler?
All I can tell you is that if it wasn't for him, I wouldn't be sitting here right now.
Tek söyleyebileceğim şey, eğer o olmasaydı, şu an burada oturuyor olmazdım.
Then I wouldn't be sitting here... looking at you right now.
Şimdi seninle konuşuyor olmazdım.
You know I hate it when you read the paper while I'm sitting right here next to you! Yeah.
Senin yanı başında otururken gazete okumandan nefret ettiğimi biliyorsun.
I'm sitting right here. I can hear you anyway.
Burada oturuyorum ve her şeyi duymaya hazırım.
I'm sitting right here. Nope.
- İşte karşında duruyorum.
Well, then how come they're sitting right here where I left'em?
O halde nasıl oluyor da, dün aynen bıraktığım yerde duruyorlar?
I'm sitting right here.
tam burada oturuyorum.
So, of course, I immediately got in my car. I drove right to this very office, right here where l'm sitting now... in Campbell Hall at UC Berkeley... and he showed me his computer screen.
Ben de aceleyle arabama atlayıp şimdi oturduğum yerden Campbell Hall, Berkeley'den ofisime doğru yola koyuldum.
And I'm sitting right here rooting for you.
Ve ben senin için buradayım.
I remember everything... with the help of my wonderful doctor, who is sitting here right now making sure that I don't let you manipulate me, or deny any of the horrors you put me through, which led me to drink,
Ben her şeyi hatırlıyorum. Şu anda karşımda oturan harika doktorum sayesinde beni kandırmana ya da bana yaşattığın korkunç şeyleri inkar etmene izin vermeyeceğim. Senin yüzünden içkiye başlamıştım.
Hey. I'm sitting right here.
Karşında oturuyorum.
I wouldn't be sitting here right now if he had been.
Evli olsaydı şu anda burada oturuyor olmazdım.
- I speak Vietnamese. - I'll be sitting right over here.
- Orada oturuyor olacağım.
Zakes, you know, sitting here right now, I've realised that the... the only thing that is holding us together is the time we've spent together because... we're not working.
Zakes, burada otururken anladım ki bizi bir arada tutan şey, geçirdiğimiz zamandan ibaretmiş. Ve artık yürütemiyoruz.
Sometimes I can get quite wobbly, just sitting, right here.
- Bazen sadece burada oturarak bile gemideymiş gibi sallanırım.
I'm just about to cook up a steak here, and I've got another one sitting right next to it.
Tamda bir biftek bişirmek üzereyim Ve onun yanında duran diğer Bir tane var.
All right, we're sitting here in a car with nothing to do, and I'm asking you to let me take you to dinner.
Pekala, arabanın içinde hiçbir şey yapmadan oturuyoruz, ve sana beninle yemeğe çıkar mısın diyorum.
Excuse me. I'm sorry to bother you. But do you remember the person who was sitting right here next to you?
Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama yanında oturan kişiyi hatırlıyor musun?
I'm sitting right here, Dwight.
Yanı başında oturuyorum, Dwight.
I'm sitting right here.
- Burada olduğumu unuttunuz.
i'm sitting 22
i'm sitting there 18
i'm sitting down 18
i'm sitting here 39
right here 3759
i'm sure 2891
i'm sorry 82539
i'm so sorry 10867
i'm sorry to bother you 274
i'm sorry for your loss 289
i'm sitting there 18
i'm sitting down 18
i'm sitting here 39
right here 3759
i'm sure 2891
i'm sorry 82539
i'm so sorry 10867
i'm sorry to bother you 274
i'm sorry for your loss 289
i'm sorry i'm late 336
i'm sorry to hear that 634
i'm sorry to disturb you 87
i'm sorry you feel that way 75
i'm so proud of you 522
i'm sorry for you 57
i'm sorry about yesterday 47
i'm sorry about your dad 26
i'm sorry to disappoint you 60
i'm sorry about last night 90
i'm sorry to hear that 634
i'm sorry to disturb you 87
i'm sorry you feel that way 75
i'm so proud of you 522
i'm sorry for you 57
i'm sorry about yesterday 47
i'm sorry about your dad 26
i'm sorry to disappoint you 60
i'm sorry about last night 90