I've got nothing to lose tradutor Turco
81 parallel translation
Hmm. I've got nothing to lose.
Hmmm.Kaybedecek bir şeyim yok.
I've got nothing to lose if you don't.
İnanmazsan kaybedecek bir şeyim yok.
I've got nothing to lose.
Kaybedecek bir şeyim yok.
If they can't kill him, I've got nothing to lose.
Eğer onu öldüremezlerse, kaybedecek bir şeyim yok.
I've got nothing to lose now.
Artık kaybedecek bir şeyim yok!
It's 10 : 25..... and I've got nothing left to lose.
Saat 10 : 25 ve kaybedecek bir şeyim kalmadı.
I've got nothing to lose but my pension.
Emekli maaşımdan başka kaybedecek bir şeyim yok.
I've got nothing else to lose.
Kaybedecek başka şeyim kalmadı.
- I've got nothing to lose.
- Kaybedecek bir şeyim yok.
I've got nothing to lose but that kid.
O çocuktan başka kaybedecek hiçbir şeyim yok.
I've got nothing to lose.
Kaybedecek bir şeyim kalmadı.
I've got nothing to lose.
- kaybedecek hiçbirşeyim yok.
The way I see it, I've got nothing to lose.
Kaybedecek hiçbir şeyim olmadığını düşünüyorum.
Unless your people get off their encounter - suited butts and do something I've got nothing to lose!
Koruyucu kıyafetli k.çlarınızı kaldırıp harekete geçmediğiniz sürece kaybedecek hiçbir şeyim yok.
# I've got nothing to lose # # I close my eyes I take a chance #
* Kaybedecek birşeyim yok * * gözlerimi kapar birini seçerim *
Like you said... I've got nothing else to lose.
Dediğin gibi kaybedeceğim bir şey kalmadı.
I'm on the run, I've got nothing to lose.
Kaybedecek hiçbir şeyim yok.
I've got nothing to lose.
Kalk, kalk bana yardım et hayvan herif. Kalk diyorum sana, kalk!
I talked to my sponsor and he said, "What's the worst thing that can happen? Your son refuses to talk to you, you got nothing to lose."
Sponsorumla konuştum ve "en kötü ne olabilir ki, oğlun zaten seninle konuşmayı reddediyor, kaybedecek bir şeyin yok" demişti.
I've got nothing to lose.
Kaybedecek hiçbir şeyim yok.
15 years ago, they tore my mother's head off. I've got nothing to lose. I'll put on the heat.
Bu şekilde, o görünülürlüğünü yeniden kazanır, sosyal olarak varolduğunu teyit etmiş olur, insani bir varoluşa sahip olduğunu.
I've got nothing to lose. "
Çişini yapmaya gitti, geri geldi.
- Then I guess I've got nothing to lose.
- O halde kaybedecek bir şeyim yok.
Because I knew if that ever got to Charlie you'd have nothing to lose, and then you'd tell him everything.
Çünkü o Charlie'ye gitseydi senin kaybedecek bir şeyin olmadığını ve ona her şeyi anlatacağını biliyordum.
Look, I got a score to settle with that rhinestone fat boy... and nothing to lose.
O şişkoyla görülecek bir hesabım var ve kaybedecek bir şeyim yok.
I figure at this point I've got nothing to lose, except you.
Bu noktada kaybedecek bir şeyim olmadığını anladım... senin dışında.
On the off-chance it could make a difference... and because I've got nothing to lose.
Zayıf bir ihtimal, bu farkederdi... ve kaybedecek bir şeyim yok.
If I've got nothing to lose, what's to stop me cutting you into little gobs and riding off, eh?
Eğer kaybedecek bir şeyim yoksa sizi küçük parçalara ayırıp kaçmamı ne engelleyecek?
I've got nothing to lose, so why don't I wish for something?
Kaybedecek hiçbir şeyim yok, neden bir şey dilemeyeyim ki?
I don't care if they do,'cause I've got nothing to lose.
Umurumda değil, çünkü kaybedecek hiçbirşeyim yok.
I've got nothing to lose.
Kaybedecek hiçbirşeyim yok.
I may seem friendly to you, but I'm actually dangerous'cause I'm at the bottom of the heap, ain't got nothing to lose.
Sana çok arkadaş canlısı gibi gelmiş olabilirim, ama ben aslında tehlikeli biriyim çünkü ben zaten dipte yaşıyorum, ve kaybedecek hiçbir şeyim yok.
I've got nothing to lose
Sen aslında beni umursamıyorsun.
I don't even care, because I've got nothing to lose.
Umrumda bile değil. Çünkü kaybedecek bir şeyim yok.
She already has a low opinion of me, so I've got nothing to lose.
Zaten benim hakkımda iyi şeyler düşünmüyor o yüzden kaybedecek hiçbir şeyim yok.
Ned, You're going to bring me the book now. Now i've got nothing left to lose,
Ned o kitabı hemen bana getireceksin artık benim kaybedeceğim bir şey yok ve bu şey patlarsa, bana ne olacağı önemli değil ama sizin değer verdiğiniz birini de yanımda götürmek hiç hoşuma gitmez.
Well, if we've already lost, I guess I got nothing to lose, right?
Zaten kaybettiysek kaybedecek bir şeyim yok demektir.
Okay, I lose them, I've got nothing to fight for now look, I know I told you to keep Tyler in the dark about this whole thing, but maybe I was wrong about that.
Tamam mı? Onları kaybedersem, uğruna savaşacak hiçbir şeyim kalmaz. Dinle, sana bu konuda Tyler'a hiçbir şey anlatmamanı söylediğimi biliyorum ama belki de yanılmışımdır.
If I get caught, I've got nothing to lose.
Yakalanırsam kaybedecek hiçbir şeyim olmayacak.
I got nothing to lose and everything to gain, I've got to brief the president or I would come myself.
Kaybedeceğim bir şey yok ama her şeyi kazanabilirim başkanı bilgilendireceğim veya bizzat geleceğim.
I've got nothing to lose. Why should I be afraid?
Kaybedecek hiç bir şeyim yok niye korkayım?
Sorry, Coach, but you have no power over me anymore,'cause I've got nothing left to lose.
Pardon, Koç benim üzerinde hiçbir etkin yok çünkü yitirecek hiçbir şeyim kalmadı.
Then I've got nothing left to lose, do I?
O halde, kaybedecek bir şeyim kalmadı, değil mi?
! I'VE GOT A WHOLE HELL OF A LOT TO GAIN AND NOTHING TO LOSE AND THIS TIME NONE OF YOU ARE STOPPING ME!
Kaybedecek hiçbir şeyim yok, kazanacak çok şeyim var ve bu sefer hiçbiriniz beni durduramayacaksınız.
♪ I've got nothing to lose ♪
♪ I've got nothing to lose ♪
I've got nothing to lose here.
Burada kaybedecek birşeyim yok.
Well, I suppose I've got nothing to lose.
Aslında kaybedecek bir şeyim yok.
Mona, I've got nothing left to lose.
Mona, Kaybedecek hiç birşeyim yok.
I've got nothing to lose, I'm crazy, you see?
Kaybedecek bir şeyim yok, deli olduğumu biliyorsun?
Tan is back. I've got nothing to lose.
Tan'ım geri döndü, artık şans benden yana.
Because, believe me, I've got nothing else to lose.
Çünkü inanın bana, kaybedecek hiçbir şeyim yok.