I am not like you tradutor Turco
394 parallel translation
I am not like you.
Senin gibi değilim.
I am not like you.
Ben sizin gibi değilim.
- I am not like you!
- Ben, sana benzemiyorum!
I am not like you.
Senin gibi değilim!
I am not like you.
Ben senin gibi değilim.
I am not like you. Every 16 hours, I turn into a liquid.
Ben sizin gibi değilim, her 16 saatte bir sıvılaşırım.
But I am not like you.
Ama senin gibi değilim.
Dax, I am not like you.
Dax, senin gibi değilim.
I am not like you!
Senin gibi değilim!
And I'd like - Say, I'm not boring you, am I?
Bir de... Sizi sıkmıyorum değil mi?
Maybe there's no use in my saying so but I'm not like you think I am.
Belki bunu söylememin bir anlamı yok ama ben senin düşündüğün gibi biri değilim.
I am younger than you, Countess Serpieri, and not as smart as I'd like to think.
Ben senden daha gencim Kontes Serpieri ve sandığım kadar da zeki değilim.
I am glad you are not, like so many young people nowadays, above a little housework.
Senin de ev işinden hiç anlamayan çoğu zamane genci gibi olmadığına sevindim.
No matter how I defend myself, you gotta understand I am not in a position to be hauling my fiancée away to a shack somewhere like an alley cat.
Kendimi nasıl savunursam savunayım anlaman gereken bir şey var. Nişanlımı dilediğim gibi yakalayıp oradan oraya saçma sapan bir şekilde uçuracak bir pozisyona sahip biri değilim şu anda.
Am I not a man, too, like you?
Ben de sizin gibi bir adam değil miyim?
I am not married, like you are.
Evli değilim. Aynı senin gibi. Sen nasıl yaşıyorsun?
Masa, you're not blind like I am, but can you do this?
Masa, benim gibi kör değilsin, ama bunu yapabilir misin?
No, I am not, but you treat me like a brother, or like some lecherous old man.
Değilim ama kardeşinmiş gibi davranıyorsun. Ya da ahlâksız ihtiyarmışım gibi.
You're so certain about everything, not one of your certainties is worth a strand of a woman's hair, you're not even sure if you're alive because you act like a dead man, and I, I look like I have nothing, but I'm sure of what I am, sure of everything,
Her şeyden çok eminsin ama emin olduğun şeylerden biri bile bir kadının saç teli kadar değerli değildir. Yaşayıp yaşamadığından bile emin değilsin çünkü ölü bir adam gibi davranıyorsun. Hiçbir şeyim yokmuş gibi görünüyorum ama ne olduğumdan eminim, her şeyin farkındayım hayatımdan eminim ve hatta şimdi ölümümden de.
- You're not literal like I am. I'm-I'm...
Sen benim gibi gerçekçi değilsin.
You're more serious than I am, but you haven't suffered... not like I have.
Sen benden daha ciddisin, ama sen benim kadar acı çekmedin.
Am I not a man too like you?
Ben de sizin gibi bir adam değil miyim?
I am not saying this as I should like to, 496 01 : 11 : 39,534 - - 01 : 11 : 41,068 but you must understand us.
Bunu söylemekten hoşlanmıyorum, ama bizi anlamalısın.
I am not joking now, I do not like to act rashly but you are the last straw that breaks my camel's back.
Şaka yapmıyorum, aceleci davranmayı sevmem... ama sen bardağı taşırdın artık.
That I am, man, and I can see that you're not at all disappointed, of course, so I'll come straight to the point, as I like to do.
Aynen öyle dostum ve bakıyorum gördüklerin seni düş kırıklığına uğratmadı, elbette. Bu yüzden direk konuya gireceğim.
I called for it, but if you knew what I am going through, you would not speak like that.
Bunun için aradım, neyle uğraştığımı bilsen, benimle böyle konuşmazdın.
It's not exactly New York, but I am sure you'II grow to like it.
New York kadar olmasa da, kaldıkça hoşunuza gideceğinden eminim.
I may not look like a cop to you, but I am a cop, that's my job.
Bayan Kessler, size polis gibi görünmeyebilirim ama ben polisim. İşim bu.
Like it or not, Captain, I am all you've got.
Beğensen de beğenmesen de yüzbaşı elinde ben varım.
If you like me, it's for who I am, not for who I remind you of.
Benden hoşlanıyorsan, bu ben olduğum için, sana hatırlattığım kişi olduğum için değil.
I am not like a mother to you?
Ben senin annen gibi değil miyim?
Man, I am not just like you, whatever you say.
Adamım, ben senin gibi değilim. Ne dersen de!
Yet though I have not seen the like of you, I am familiar with you both.
Ve ben sizi daha önce görmemiş olmama rağmen, yine de ikinizi çok iyi tanıyor gibiyim.
I am saying, you stupid little girl... that provided you take a few elementary precautions... you can do it, or not... with as many men as you like... as often as you like... in as many different ways as you like.
Benim söylediğim, küçük aptal... birkaç basit önlem almak şartıyla... bu işi... istediğin kadar adamla... istediğin kadar çok... ve istediğin kadar farklı şekilde yapabileceğin.
Birchall, will you please explain... to my director and my wardrobe person... I am not about to do this movie dressed like a 10-dollar hooker.
Birchall, lütfen yönetmene ve kostümcüme 10 dolarlık bir fahişe gibi giyindiğim bu filmi yapmaya ihtiyacım olmadığını açıklar mısın?
- I am not... - You're like all the others.
Sen de diğerleri gibisin.
I am not your regular doctor. I run a program that deals with reconstructive surgery. How would you like a new face?
Ben sizin doktorunuz değilim, sadece estetik cerrahi programından sorumluyum.
I am not in a big way of business, not like you City of London firms.
Sizin gibi Londra firmasında çalışmıyorum, büyük çapta bir işim yok.
I said : " I am going to warn about you, Emily, he wants that you like that he wants not.
Dedim ki, "Seni uyarıyorum, Emily. İstesen de istemesen de."
I am not rich like you.
Senin gibi zengin değilim.
You have been talking me into doing stuff like this my whole life, and I am not doing this!
Benimle sanki tüm hayatım buymuş gibi konuşuyorsun, ben de yapmıyorum!
Because whether you like it or not, I am gonna marry your daddy.
Çünkü hoşlansan da hoşlanmasan da babanla evleneceğim.
I'm not gonna like you, am I? Don't be ridiculous.
- Senden hoşlanmayacağım değil mi?
I mean, you've had a lot of sun in these last few days and you're not used to it, like I am.
- Çok iyiyim, Hastings. Son günlerde çok güneş gördün ve buna alışkın değilsin.
That's not true. I am mad at your mom... for letting those nuns bring you up like one.
Doğrusu annene çok kızıyorum seni rahibelere böyle yetiştirtmiş.
I know you like mature men I am not as mature as my master But my master is married
biliyorum sen erkek gibi olgunlaşmışsın ustam kadar olgunlaşmış degilim ama ustam evlendi işim olmaz seninle evli olup olmaman benim işim degil kolay bir şekilde kızmanın nedeni nedir?
It's like that every day, but now that I have you, I am not letting go.
- Ama şimdi gitmene izin yok.
I am not used to being like this, only when I meet you.
Sadece seninle karşılaşınca kullanılmaz oluyor.
I will not sort you with the rest of my servants for, to speak to you like an honest man, I am most dreadfully attended.
Doğrusunu isterseniz, korkunç kullar sarmış çevremi.
The party ticket I am running on may not like what I'm saying... but I'm telling you how I feel. There will be only one standard :
Şu anda adayı olduğum parti sözlerimden memnun olmayabilir ama ben size hislerimi söylüyorum.
- I am not here - - it was like you were a different person.
- Burada değilim ben. - sanki çok farklı biri gibiydin.