I can't believe it's you tradutor Turco
297 parallel translation
" David, I can't believe it's you!
David, senin olduğuna inanamıyorum!
I can't believe it's you.
Sen olduğuna inanamıyorum.
Pres, I can't believe it's you here.
Pres, burada olduğuna inanamıyorum.
But it was only because I can't make you believe... that she's already dead.
Tek yolu buydu ama seni onun zaten ölü olduğuna inandıramıyorum.
I can't believe it's you!
...... Sen olduğuna inanamıyorum.
I tell you, I just can't believe it. That's all.
İşte buna inanamam.
I just can't believe it's you.
Ben sadece olanlara inanamıyorum, hepsi bu.
Can you believe it's only two weeks away, and I haven't even cut out potatoes yet.
Sadece iki hafta kaldığına inanabiliyor musun? - Daha patatesi bile kesemedim.
I can't believe it's really you.
Gerçekten sen olduğuna inanamıyorum.
I can't believe it's you talking.
... evlatlık edinildiği gün Amerikan yuvasında annesiz kalıyor.
What I'll lay on you seems so far-fetched, I can't even believe it myself.
Sana anlatacağım şey o kadar gerçek dışı | görünüyor ki, buna ben bile inanamıyorum.
And today, you ain't gonna believe,'cause it's incredible. - I can't believe it myself.
Ve bugün, inanmayacaksın, çünkü inanılır gibi değil ben bile inanamıyorum.
It's not that I can't believe you.
Sana inanmadığımdan değil...
I can't believe you love the school so much to sit there and want to die for it. Maybe I underestimated those damn tapes.
Belki de o kahrolası kasetleri hafife almışımdır.
I can't believe it's because of the movie magic you mention.
Anlattığın o sinema büyüsü laflarına inanmıyorum.
God, Mother, I can't believe you did this. - It's great.
Anne, bunu yaptığına inanamıyorum.
I can't believe he would've done it... if he didn't love you.
Ben o, it... i yapmış olacağına inanamam eğer sizi sevmeseydi.
If you love someone, it's okay. I can't believe you.
Birini seviyorsan, sorun değil.
I can't believe it's really you.
Seni gördüğüme inanamıyorum.
I can't believe it's you.
Seni gördüğüme inanamıyorum.
I know you can't believe this... but God is coming back to judge the world... and it's important.
Buna inanamayacağını biliyorum ama Tanrı dünyayı yargılamak için geri dönüyor ve bu önemli bir şey.
You work so hard, I can't believe it.
Çok çalışırsınız, inanılmayacak kadar.
I can't believe what it's done for you.
Tam sana göre olmuş.
I can't believe it's you.
- Geldiğine inanamıyorum.
I can't believe you know who it is. Most of the women I go out with... think it's a line from Guns N'Roses.
Birlikte çıktığım kadınların çoğu Guns N'Roses'dan bir cümle sanıyor.
- I can't believe it's you!
Sen olduğuna inanamıyorum.
- Rumbo, I can't believe it's you.
- Rumbo, inanamıyorum ; bu sensin.
You know, I can't believe it. It's gone.
İnanamıyoruym, araba gitti.
one doesn't pay much attention to one's feet or toes, but believe me when i tell you... if you touch the toes and feet in a certain way... it can bring great pleasure to your lover.
Birisinin ayaklarına ve parmaklarına... pek önem verilmez, Ama söyleceklerime inanın... eğer ayaklara ve parmaklara dokunursanız.. belli bir şekilde... bu sevdiğinize müthiş bir zevk verir.
- I can't believe it's you.
- Bu sen misin.
I can't believe it's you, man!
Sen olduğuna inanamıyorum, adamım!
If someone with the IQ of a french fry can get a job you can too. I know, I didn't believe it either, but it's true.
Buna bende inanamadım, ama bu doğru.
It's taken me 14 years to learn to live without you... and I don't believe that here in this place you can ever be mine.
Sensiz yaşamayı öğrenmem 14 yılımı aldı ve burada, bu yerde asla benim olamayacağını düşünüyorum.
I can't believe it's you.
İnanamıyorum, sensin.
I can't believe it's really you! You look just like yourself, only older.
Gerçekten sizsiniz, biraz daha yaşlı görünüyorsunuz sadece.
Dear Angel, I was at church Easter Sunday... and the minister was talkin about the mystery of faith... how easy it is to doubt what you can't prove... and how even though none of us saw the miracle in the Lord's tomb that day... alls we had to do was believe in it hard enough and it would be true.
Sevgili Melek, Paskalya Pazarı'nda kilisedeydim... ve rahip inancın gizemi hakkında konuşuyordu... kanıtlayamadığın şey konusunda ne kadar kolay şüpheye düşebileceğine... ve o gün hiçbirimiz Tanrı'nın türbesinde mucizeyi görmesek de... tek yapmamız gereken buna sıkı bir şekilde inanmaktı ve böylece o gerçek olacaktı.
- And I can't believe it's you.
- Ben de sen olduğuna.
I just can't believe it's you.
Sadece bunun sen olduğuna inanamıyorum.
I can't believe it's really you.
Bunun gerçekten sen olduğuna hiç inanamıyorum.
Wait till you try my southern fried I-can't-believe-it's-not-chicken.
Güney usulü, kızarmış "İnanamıyorum, şaka gibi!" tavuğumu yiyene kadar bekle.
Believe me, you have every right to be upset, and I can't talk about it right now, but I will.
İnan bana, kızmakta haklısın, ve şu anda konuşamam, fakat anlatacağım.
- sweetie, I already have keys to your apartment - no you don't, because these are keys to my new apartment apartment D, upstairs can you believe it?
Millet! Alkışlar dostum Berg'e! Pekâlâ günışığı!
I can't believe you... it's bad enough what you did to me tonight, but you don't even care how I feel about it.
İnanamıyorum. Bu gece bana yaptıkların yeterince kötüydü. Ama ne hissettiğimi bile umursamıyorsun.
The glorious I.R.A.! I can't believe you. It's your father you've become.
İnanamıyorum bu yaptığına, babanın bir kopyası olup çıktın
I know it's hard to believe but I am not so old that I can't relate to what you might be going through.
inanmakta zorlanablirsiniz Ama ben duyduklarinizdan daha farkli Biri olabilirim.
- It's not what you think... I can't even believe you.
- Düşündüğün gibi değil.
I can't believe it, Dad. You stole Adolf Hitler's Mercedes-Benz.
Baba sana inanamıyorum Adolf Hitler'in Mercedes-Benz'ini çaldın!
I can't believe it's already time for you to leave
Gitme zamanının geldiğine inanamıyorum.
Now a lot of people said, "Well, it's a nice idea but it's so hard, you'll never get it done, so I don't wanna participate, I don't believe you can ever get it done."
Şimdi bir çok insan, "Harika bir şey ya ama çok zor, asla başaramazsınız... yani ben katılmıyorum, yapabileceğinize asla inanmıyorum" falan dediler
But even if I don't believe, I believe that you do, and that your belief is so strong that it can overcome your... other nature.
Ona inanmasan bile sana inanıyorum. İnancın o kadar güçlü ki diğer yaradılışının bile üstesinden geliyor.
It's very nice to meet you. I can't believe you set me up with that.
Bana bunu ayarladığına inanamıyorum!