English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I can't go on

I can't go on tradutor Turco

1,469 parallel translation
A-Di and I can't go on without you!
A-Di ve ben sensiz ne yapacağız!
I must go to the Town Hall to get ration coupons, this can't go on!
Üçüncü Dünya ülkelerinin sorunları var,... demek kolay.
I can't go on like this.
Yapamam! Böyle uzak kalamam.
There's an important meeting. I can't make it. You go on
sen yapsan onu
I can't let you go off on your own.
Sizi kendi başınıza bırakamam.
I can't go on them, I'm getting a bladder infection from holding it.
Sadece dokunmakla bile mesane enfeksiyonu kaparım.
If it's too much, you can always go live on your modest severance package, but our client won't wait and neither will I.
Bu senin için ağır geldiyse, kıdem paketinle yaşamaya devam edebilirsin, fakat bizim müşterimiz beklemez. Ve bende beklemem.
I can't go on stage like this.
Bu şekilde sahneye çıkamam.
I can't go on a transport.
Sevki yaptıramam.
Raymond, you know that I always let you two fight your own battles, but I can't let you go on with this cycle of your father's imbecility.
Raymond, biliyorsun ki ben ikiniz arasındaki kavgalara hiç karışmam. Ama babanın rutin embesilliğine senin de devam etmene izin veremem.
I just can't go on.
Sadece devam edemeyeceğim.
The records are wrong, and I can't let this go on until I set it straight.
Sicil hatalı ve gerçeği söylemeden olayın bitmesine izin vermeyeceğim.
Listen, I know you can't go out on your date with Niles tonight, but what's to stop two friends from going out to dinner?
Dinle, bu gece Niles ile çıkamayacağını biliyorum. Ama biz iki dost olarak yemeğe gidebiliriz. Ben ısmarlıyorum.
Dad, look, I-I can't go with a woman because then she'll think I'm on a date, and if I go alone, she'll think I couldn't get a date.
Bak, baba oraya bir kadınla gidemem, çünkü bunu randevu zanneder. Eğer yalnız gidersem bu kez onla çıkamam diye düşünecektir.
I can't let you go on taking advantage of these people.
Bu insanları sömürmene izin veremem.
There you go, I can't date anyone not on the PTA.
işte ben PTA olmayan biriyle çıkamam.
Well, the great thing about this trip is- - the next time I hear we can't afford to go on a vacation,
Bu yürüyüşün en güzel tarafı ise ailem bir daha tatile gidecek paramız yok dediğinde
If Max doesn't come around on his own, he can... he can go to hell for all I care.
Eğer Max kendisi gelmek istemiyorsa cehenneme kadar yolu var.
I bet you can't jump on my back! Go on, then. Try and jump on my back!
Sırtıma atlayamayacağına dair bahse girerim.
I can't go on this mission.
Bu göreve gidemem.
I can't go on without you.
Sensiz yaşayamam.
I can't go on seeing him.
Onu görmeye devam edebilir miyim bilmiyorum.
But I can't let this go on much longer.
Ama bunun uzun sürmesine izin veremem.
- I can " t go on with it!
- Bu işe devam edemem!
Why don't I take you for a walk down to the women's store... so I can get you a blouse to go along with the meter maid outfit... you're gonna be wearing from now on,'cause that's your new job!
Neden aşağıdaki bayan mağazasına kadar yürüyüp... sana bir mazohist bluzu almıyoruz bundan sonra onu giyersin... çünkü bundan sonra senin, yeni işim o olacak!
I can't go on.
Yapamıyorum.
It's so vulgar, I can't go on.
Bu kadar bayağı ki. Yapamıyorum.
I can't go on Jeanne, I've had enough.
Devam edemem Jeanne, Yeterince yaptım.
But I can't go on like this!
Buna daha fazla dayanamayacağım.
I can't go on!
Böyle devam edemem.
I can't go on like this.
Böyle devam edemeyeceğim ben.
I'm done with. I can't go on.
Ben bittim. Devam edemeyeceğim.
I mean, I know you go out on dates and everything... but I think when you find the girl of your dreams... you can't seal the deal, you know?
Kendine güvenin yok. Biliyorum kızlarla çıkıyorsun ama rüyalarının kızını bulduğunda...
I can't go on. I'm tired.
Devam edecek gücüm kalmadı.
I can't go on.
Devam edemem.
AND I TOLD HER SHE CAN'T GO TO BRITNEY'S BIRTHDAY PARTY ON SATURDAY.
Ve ona cumartesi Britney'in doğum günü partisine gitmeyeceğini söyledim.
I can't go through double shift again holding on to this.
Bir kez daha bunu elimde tutarak nöbete kalamam.
And I can't go on.
- Artık devam edemem.
All I know is this can't go on much longer.
Tek bildiğim bunun daha fazla devam edemeyeceği.
You did it for Jane, you can do it for me. On you go, then. I can't just switch it on!
- İpimi çektiğin anda heyecanlanamam.
I can't go on the plane, my hands are tied.
Uçağa gidemem, elim kolum bağlı.
If I can't, you go on without me.
Eğer yapamazsam bensiz gidersin.
But if you can make sense of it on the page then I'll let you go chase this boy of yours.
Ama kağıt üzerinde anlam katabilirsen, o çocuğu kovalamana izin vereceğim.
But now that you can see, I mean, now that I'm here, I understand if you don't want to go out on the date.
Ama şimdi beni görebildiğine göre, şimdi karşında olduğuma göre çıkmak istemezsen, seni anlayışla karşılarım.
- Well, we can't go now. I can't possibly sit still on a plane for five hours with this rash you've given me.
- Ama gidemeyiz. 5 saat boyunca uçakta bu halde oturamam.
I can't go on camera and say the things that need to be said.
Kameranın karşısına geçip söylenmesi gerekenleri söyleyemem.
COME ON. I-I CAN'T, I GOT TO GO.
- Yapamam, gitmem gerek.
I CAN'T LET YOU GO OFF ON THIS PERILOUS JOURNEY ALL ON YOUR OWN!
Bu riskli yolculuğa tek başına çıkmana izin veremeyiz.
The thing is, I can't go on any more bad dates.
Daha fazla kötü erkekle çıkamam.
I know how you feel, I do. But this can't go on.
Nasıl hissettiğini biliyorum, ama böyle devam edemez.
Maybe it isn't, but I've got to say this. I can't go on lying.
Top sürmek güzel ahşap döşemeler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]