I can't go with you tradutor Turco
767 parallel translation
- No, no, I can't go with you.
- Hayır, hayır, sizinle gelemem.
Can't I go with you?
Ben de gelemez miyim?
- Ah, gee, Pop. Why can't I go to the opera with you?
- Ah, vay canına, dostum.Neden operaya seninle gelmiyorum?
But, why can't I go with you?
Ama, neden sizinle gelemiyorum?
I can't go to the country with you.
Seninle taşraya gelemem.
I don't want you to go, Bea and I can't agree with your father's decision, but I know he's thinking of your happiness.
Gitmeni istemiyorum Bea. ... ve babanın düşüncesine de katılmıyorum, ama biliyorum ki senin mutluluğunu düşünüyor.
Can't I go with you?
Seninle gelemez miyim?
Darling, I love you so much, I can't go through with our marriage.
Hayatım, seni o kadar çok seviyorum ki bu evliliği devam ettiremeyeceğim.
Why can't I go with you?
-... kaybederiz. İkimiz de.
If you don't believe that I can never turn on you again and if you don't want me to go back with you you could swim back by yourself.
Yeniden senin üzerine asla gelemeyeceğime inanmıyorsan seninle birlikte geri dönmemi istemiyorsan kendi başına geriye yüzebilirsin.
─ Can't I go with you? ─ No. It's just for just a little while.
Hayır, az işim var.
Can't I go with you now?
Şimdi seninle gelemez miyim?
Dave, listen, I can't go with you like this.
Dave, bak, ben böyleyken seninle gidemem.
I don't get you a deal so you can go with tramps!
Anlaşma yok, o serserileri de alıp gidebilirsin.
Can't I go with you? I can sell a mean program.
Seninle gelemez miyim?
You can hit it with a hammer and it won't go off. At least, I don't think it will.
Çekiçle vursanız dahi patlamaz, en azından ben öyle biliyorum.
What I can't understand is this chickenhearted willingness... to go marching right down into hell with a beast you loathe and despise.
Anlayamadığım şey, onun gibi tiksinti duyduğun bir canavarla... doğruca cehenneme koşarken karşı çıkamayacak kadar ödlek ve isterik olman!
I've got everything covered, but in case something does go wrong and I can't make the payoff myself, the cards will identify you to whoever I send with the money.
Her şeyi ayarladım. Ama bir terslik olur da ödemeyi ben yapamazsam parayı gönderdiğim kişiler sizi bu kartlarla tanıyacak.
- Only I can't go with both of you.
- Fakat, ikinizle birlikte gidemem.
- Can't I go with you?
- Seninle gidemez miyim?
I'm sorry I can't go with you, but you can still see it if you hurry.
Özür dilerim seninle gelemiyorum ama acele edersen gidebilirsin.
You won't stay here, and I can't go with you.
Sen burada kalmazsın, ben de seninle gelemem.
No, Tod. I can't go with you.
Hayır Tod, seninle gidemem.
Suppose when I do, I find I can't go along with you?
Peki sizinle çalışmama gibi bir karar verebilir miyim?
I can't go with you, Martha.
Seninle beraber gidemem, Martha.
I can't telephone and hear your voice go strange when I say I'm not going to go away with you.
Telefon edip, seninle gelmeyeceğimi söylediğimde... ses tonunun değişmesini duymaya katlanamam.
I'm sick about it, Bunny, but I couldn't say to Azae, "I'm sorry, but I can't go with you because I have a date with Bunny."
Buna çok bozuluyorum Bunny, ama Azae'nin karşısına geçip de,... "Üzgünüm ama sizinle gelemeyeceğim, çünkü Bunny ile randevum var", diyemem ki.
- Why can't I go with you?
- Niye seninle gelemiyorum?
I can't go with you.
Seninle gelemem. Özgür değilim ben.
I'm sorry OdiIe, I can't go with you, I don't feel well.
Üzgünüm Odile, seninle gelemeyeceğim. İyi hissetmiyorum.
I can't even go out with a stupid girl from a shop because you pick up the phone and I comes running.
Aptal bir kızla bile çıkamıyorum. Çünkü sen telefon kaldırdığın an buraya koşup geliyorum.
I can't go alone with you.
Seninle başbaşa gidemem.
I know he's mistaken you for that man but we can't go with him!
Seni o adam zannettiğini biliyorum ama onunla gidemeyiz.
I can't go in with you.
Ben seninle gidemem.
I don't think I can go out with you.
Seninle çıkacağımı hiç sanmıyorum.
I can't go with you, because Martha Zubrovnik knows me.
Sizinle gelemeyeceğim çünkü Martha Zubrovnik beni tanıyor.
I do like you, and I just can't go through with it.
Sizden hoşlanıyorum, ama bunu size yapamam.
I can't. I can't go with you.
Dönemem. Sizinle gelemem.
- You see why I can't go with you.
- Seninle niçin gelemediğimi görüyorsun.
Can't I go with you, I am free right now.
Uzağa mı gidiyorsunuz? Ben de sizinle gelebilirim.
- Can I go with you? - Sure, but I'll... Be home much quicker if you don't.
- Elbette, ama sen... olmazsan daha çabuk evde olurum.
I can't go to the goddamn movie with you.
Şu kahrolası filme seninle gelemem.
I can't go with you
Seninle gelemem
I can't understand why they let you go with Kollos.
Neden Kollos ile gitmenize izin verdiler anlamıyorum.
I can't let you go on your own Then come with me
Ama canını tehlikeye atmana izin veremem o zaman benimle gel
Why can't I go along with you?
- Neden seninle gelemiyorum?
If you can't do what I'm asking you why don't you take the money and go on back south with it?
Sana söylediklerimi yapamayacaksan neden parayı alıp güneye dönmüyorsun?
I can't go with you anymore
Senle kalamam!
It probably doesn't have anything to do with anything but just as a precaution when you go out, if you tell me where you're going to go a phone number where I can find you.
Muhtemelen hiçbir ilgisi yok ama sadece bir önlem olarak dışarı çıktığında bana nereye gideceğini,... seni bulabileceğim bir telefon numarasını söyler misin? .
I can go with you, but you must promise me that you won't tell Xue Niang.
Seninle gelirim ama... Xue Niang'söylemeyeğine söz ver
- I wanna go with you, but I can't.
- Seninle gitmek isterim ama şimdi olmaz.