English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I can't remember it

I can't remember it tradutor Turco

636 parallel translation
Well, that's just it. I can't remember what it is.
Ne olduğunu hatırlayamıyorum.
I can't remember it.
Hatırlayamıyorum.
For what it's worth, I can't remember ever having kissed any other woman.
Şu kadarını söyleyeyim, başka hiçbir kadını öptüğümü hatılamıyorum.
- I can't remember where I heard it.
- Nerede duyduğumu hatırlayamıyorum.
I can't even remember the name of it now.
İsmini dahi unutmuştum.
I remember each moment we share, and I can't believe it.
Birlikte yaşadığımız her anı hatırlıyor ve inanamıyorum.
I can't remember what it was.
Ama ne olduğunu hatırlamıyorum.
I can't remember what I said to Mr. Burgoyne, but believe me, it's been distorted.
Bak, Mr. Burgoyne'a tam olarak ne dediğimi hatırlayamıyorum, ama inan bana, bu iş saptırıldı.
Another book that I read by Mickey Spillane, I can't remember the name of it, but he finds this red-headed doll on the streets and he gives her some dough because he feels sorry for her.
Mickey Spillane'in okuduğum başka bir kitabında, adını şimdi hatırlayamıyorum, sokaklarda kızıl saçlı bir afet buluyor ve onun için üzüldüğünden kıza biraz mangır veriyor.
I can't remember. It was
Gerisini hatırlamıyorum.
I wake up, and I know I've been dreaming about something and I can't ever remember what it was.
Uyanıyorum, ve bir şeyin rüyasını gördüğümü biliyorum ve ne olduğunu hiç anımsayamıyorum.
What good does that do, if I can't remember it?
Hatırlayamazsam bunun ne yararı var ki?
I've been sitting around here all week trying remember it, and I can't.
Bütün hafta boyunca burada oturup hatırlamaya çalıştım ama olmadı.
I was in show business when you were in wet pants... and I'll be in it when they can't remember your name.
Sen daha altını ıslatırken ben bu işteydim. Seni unuttuklarında da işe devam ediyor olacağım.
Can't you remember why I got it?
Onu niçin aldığımı unuttun galiba?
I can't remember how long it's been.
Ne kadar zaman olduğunu hatırlayamıyorum bile.
I can't remember what it's like.
Nasıl bir şeydi hatırlamıyorum bile!
You know, I can't even remember what it was about. ( CHUCKLING )
Bilirsin, Ne hakkında olduğunu hatırlamıyorum bile.
WELL, I-I CAN'T SEEM TO REMEMBER IT AT THE MOM ENT.
Hayır, hayır. Rehber dışı numara değil...
I can't remember how it goes.
Nasıl devam ettiğini hatırlamıyorum.
I can't remember, but it's wrong!
Ama yanlış.
Or she wrote it and I signed it, I can't even remember which.
Ya da o yazdı ve ben imzaladım - Hangisi olduğunu bile hatırlayamıyorum.
Atticus ain't never whipped me since I can remember... and I plan to keep it that way.
Kendimi bildim bileli Atticus beni hiç kırbaçlamadı... ve böyle devam etmesini istiyorum.
It's funny, I can't even remember his name.
Çok garip. Adını bile hatırlayamıyorum.
How can I give him anything if I can't remember what it is?
Hatırlayamazsam, istediği şeyi nasıl veririm?
I can't remember how it begins.
Şarkının nasıl başladığını hiç hatırlamıyorum.
I hope you remember it and dream about it, because you can't have it.
Umarım hep hayalini kurarsın. Sahip olamayacaksın.
But what if I don't remember, if I can't remember it?
Peki, ya onu hiç hatırlayamazsam?
It's on the tip of my tongue but I can't remember.
Dilimin ucunda ama söyleyemiyorum.
I can't remember exactly where we were married... except that it wasn't in Illinois.
Tam olarak nerede evlendiğimizi de bilmiyorum ama Illionis değildi.
I can't even remember what it feels like to get up in the morning feeling rested and clean, having a good breakfast.
Sabah dinlenmiş ve temiz kalkmak, iyi bir kahvaltı çekmek nasıl bir duygu, hatırlayamıyorum bile.
I can't remember what it feels like to slip down in between some cool, clean sheets.
Serin, temiz çarşaflar içinde yatmak nasıl bir şey, hatırlayamıyorum bile.
It's funny, I can't seem to remember that party but I do remember you.
Tuhaf aslında. Partiye dair pek bir şey hatırlayamıyorum. Ama seni kesinlikle hatırlıyorum.
- Do you feel ill? - It's just that I can't remember things. It's very tough.
- Bazı olayları hatırlayamamam zor geliyor.
I can't remember but I've got it written down some where.
HATIRLAYAMIYORUM, AMA BİR YERE YAZMIŞTIM
I can't remember much more, except it was the weirdest dream I've ever had.
Gördüğüm en garip rüya olması dışında pek bir şey hatırlamıyorum.
Remember when I said to you, "Mike, if I ask you to marry me... " can I take it back if I want to? " You said I could, didn't you?
Sana "Mike, eğer sana evlenme teklifi edersem istediğim zaman bunu geri alabilir miyim?" diye sormuştum.
And... sometimes... sometimes it hurts... because I get this feeling that... there's something to remember.
Ve bazen bazen canımı acıtıyor çünkü hatırlamam gereken şeyler varmış gibi hissediyorum.
I can't even remember what's it like.
Neye benzediğini bile unuttum.
I can't remember his name... what is it...
Adını anımsayamıyorum... neydi?
I can't remember my dream... though it gave me a start when I reached... for the sugar bowl.
Şekerliğe ulaştığımda hareket etmemi başlatmasına rağmen rüyamı anımsamıyorum. Ama neredeyse anımsıyordum.
I don't, for the life of me, know why I can't remember it.
Niçin anımsayamıyorum, hiç bilmiyorum.
I thought it was terrific at the time... but I can't remember much about it now.
İzlerken harika bir film olmuş desem de şimdi film hakkında çok şey hatırlamıyorum.
It's odd, I know I loved you but I can't remember how it felt or who I was.
Tuhaf. Seni sevdim, biliyorum ama o duyguyu veya kim olduğumu hatırlayamıyorum.
I can't remember it.
Şimdi hatırlayamıyorum.
I can't remember the title, but it impressed me.
Başlığını hatırlamıyorum, ama beni etkilemişti.
It's over by the armory. I can't remember the name.
Şu an adını hatırlayamadığım cephane deposunun yakınında.
Some reason for it, but for the life of me I can't remember what it was.
Bir sebebi vardı ama, Tanrı aşkına hatırımda kalmamış.
Well, that I should know the painting, that I've seen it before, but I can't remember what it means.
O resmi daha önce görmüşüm de hatırlamalıymışım gibi, ancak anlamını çıkartamıyorum.
I can't help it. All I remember... is pushing open the door... and then I'm outside... and the police are there, Bill's there, and the remote crew, and it's over.
Tüm hatırladığım... kapıyı iterek açtım ve sonra dışarıdaydım... ve polisler oradaydı, Bill oradaydı ve haber ekibi, ve bitti.
Sam, Lana gave me a message for you but I can't remember it.
Sam, Lana sana bir mesaj bıraktı ama neydi unuttum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]