English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I can't see him

I can't see him tradutor Turco

793 parallel translation
Although I can see... but I wasn't cautious enough so I put him, who can't see, in a dangerous situation.
Ben görebildiğim için dikkat etmeden hiçbir şey göremeyen onu çok fazla tehlikeye soktum.
I can't see him at all!
Onu göremiyorum bile.
Tell him I can't see him.
Onu göremeyeceğimi söyle.
Tell him I can't see him now. Impossible.
Şu an görüşmemin imkansız olduğunu söyle.
You tell the general she's busy now and can't see him.
Şimdi meşgul olduğunu ve General'i göremeyeceğini söyle.
I can't see him.
- Şimdi olmaz.
I can't even see him.
Onu göremiyorum bile.
- No, I can't see him.
Hayır, onu göremiyorum.
I don't like him around, but I don't see how he can gum our game.
Ben de ondan hoşlanmıyorum. Ama işlerimizi bozacağını sanmam.
I can't stand to see him hurt.
Onun acı çekmesine dayanamıyorum.
- I can't see him. I daren't.
- Onu göremem, korkuyorum.
Why can't I see him?
Neden onu göremiyorum?
If only I could operate! But how can I when I can't see him?
Keşke ameliyat edebilsem ama onu göremiyorken nasıI yapabilirim?
I don't see very well how I can stop him.
O'nu nasıl durdurabilirim ki!
I've got to see him before they do, or I can't be responsible for the consequences.
Onlardan önce benim babanı görmem gerek yoksa olacaklardan sorumlu olamam.
I can't stay here and see him...
Artik dayanamayacagim, onun...
I can't stay and see him...
Dayanamiyorum...
Come on, I said you can't see him.
Hadi, size göremezsiniz dedim.
I can't wait to see him again.
Onu tekrar görmek için bekleyemem.
I'm afraid you can't see him.
Üzgünüm onu göremezsiniz.
I can't see him now.
Onu şimdi göremem.
You can see, can't you? This fella Jackson broke out of jail and I shot him.
hapishaneden çıktı ve onu vurdum.
I can't see him.
Onu göremiyorum.
I'm sure he understands that I can't see him after that.
Onunla görüşemeyeceğimi anlamış olması lazım.
I can't see him anywhere.
Onu hiçbir yerde göremiyorum.
His helmet's gone! I can't see him!
- Bu açıdan O'nu göremiyorum!
I can't understand how you didn't see him.
Onu nasıl görmediğini anlayamıyorum.
For all Harry's being too, too tiresome and my loving you to distraction, I still wouldn't want to see him done in.
Harry'nin tüm can sıkıcı hallerine ve seni çok sevmeme rağmen onu işi bitmiş halde görmek istemem.
However, just because I can't see him doesn't mean he wasn't there.
Ya sen? Ancak, bu orada olmadığını kanıtlamaz çünkü ben hiçbir şeyi göremiyorum.
I HAVE TO GIVE HIM HIS MEDICINE, YOU SEE. I CAN'T QUITE MANAGE BY MYSELF.
Ona ilacını vermem gerekiyor ve tek başıma pek beceremiyorum.
Sometimes I can't help but feel that in him you see all the things I'm not.
Bazen yardım edemem ama herşeyi içimde hissederim Sen benim göremediğim şeyleri görürsün.
I can't see him this way.
Bu şekilde karşısına çıkamam.
I can't see him like this.
Onu bu şekilde göremem.
I just can't see a nice guy like him hang for a dame like Irene.
Onun gibi iyi bir adamın Irene gibi bir kadın için asılmasına dayanamam.
I just can't see two slaps in the face provoking him into committing murder.
Ben sadece surata vurulan iki tokatın onu cinayet işlemeye teşvik ettiğini zannetmiyorum.
There's only two ways out and I can't see him going west, because he come from jail there.
Kasabadan çıkan iki yol var sadece. Batıya gittiğini sanmam, çünkü oradaki hapishaneden gelmişti.
But now, this sheriff of yours now, of course, I don't wanna say nothing agin him but if you got any mutts around you wanna get rid of just take them over to his place to see if he can handle the job.
Ama şimdi, şu Şerifinize dönersek ki elbette onun aleyhine bir şey söylemek istemem ama çevrenizde kurtulmak istediğiniz itler varsa niçin onun evine götürüp, bununla baş edebiliyor mu diye bakmıyorsunuz.
No, I can't see him.
Yok, onu göremiyorum.
I can't see that the Major's done anything tojustify ourthrowing him out into the street.
Binbaşı'nın bu otelden atılmasını gerektirecek büyük bir yanlış yaptığını düşünmüyorum.
- I can't see him.
- Zamanım yok! - Var!
- You mean I can't see him today?
- Yani bugün görüşemez miyim?
Now I can't stand by and see him hung for something my boy did.
Ama şimdi, oğlumun yaptığı birşey için onun asılmasına katlanamam.
DOES THAT EXPLAIN WHY I CAN SEE HIM IN THE M I RROR BUT I CAN'T SEE HIM IN THE BOOTH?
Nezaket gösterip, bu içkinin içeriğini söyleyebilir misin?
I can't see who it is yet behind him.
Arkasından geleni henüz göremiyorum.
I can't see him now.
Onu göremiyorum şu anda.
I'm dying to see him again. I haven't seen him for ages.
Onu yeniden görmeye can atıyorum.
I can't see him. I can't find him anywhere.
Bulamıyorum.
I can't promise that you will see him.
Onu göreceğine dair söz veremem.
He thought I can't see him. But I was closely observing what is going on.
Onu görmediğimi sanıyordu ama olan bitenin gayet farkındaydım.
Enough, I can't see him suffer like this, I'll tell you all.
Yeter, Onu böyle acı çekerken görmeye dayanamam, herşeyi söyleyeceğim.
I can't see him, either.
Ben de göremiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]