I can't tell you tradutor Turco
8,289 parallel translation
I can't tell you.
Sana söyleyemem.
- I can't tell if you're kidding or not.
Dalga mý geçiyorsun, ciddi misin anlamýyorum.
I paid for fucking avocado trees and now you tell me can't grow?
Siktiğimin avakado ağaçları için para verdim sen kalkmış yetiştiremediğini mi söylüyorsun?
But you're afraid of what I can tell everyone, aren't you?
Ama insanlara söyleyebileceklerimden korkuyorsun öyle değil mi?
I just can't tell you how sorry I am.
Ben ne kadar üzgün olduğumu anlatamam.
I can tell you anything, can't I?
Size her şeyi anlatabilirim değil mi?
You can tell me, I don't understand anything.
Benimle paylaşabilirsin ; dinlerim.
Legally, I can't do anything now if you tell me,
- O yüzden söyle gitsin.
I really don't know what I can tell you.
Sana ne söyleyebileceğimi gerçekten bilmiyorum.
I can't tell you anything else.
Size başka bir şey söyleyemem.
How can I have your back if you won't tell me the truth?
Bana gerçeği söylemezsen, arkadanı nasıl koruyabilirim?
Joe, I can't tell you how to feel. But... if you really want to know whether you're still living under a dome, maybe it's time you forgive the person who put you there?
Joe, sana ne hissedeceğini söyleyemem ama hala bir kubbe altında yaşayıp yaşamadığını öğrenmek istiyorsan belki de seni oraya koyan insanı affetme zamanı gelmiştir.
I can't tell you.
- Söyleyemem.
- I can't tell you.
- Sana söyleyemem.
I can't tell you when she'll be back.
Ne zaman döneceğinden emin değilim.
No, I just... I was just on my way to work, and I wanted to stop by because... because I wanted to tell you in person I can't have drinks with you.
Hayır, işe gidiyordum ve uğramak istedim çünkü çünkü sana seninle içki içemeyeceğimi bizzat söylemek istedim.
I can't tell if you're being arrogant or ignorant.
Kibirleniyor musunuz yoksa görmezden mi geliyorsunuz, çözemiyorum.
But I don't think I can tell you anything that isn't already in the missing-car report I filed.
Ama size kayıp araba raporunda olmayan bir şey söyleyeceğimi sanmıyorum.
Anything you can tell me about the battle of Finow... Anything I don't already know... buys you a scotch.
Finow Savaşı hakkında anlatabileceğin bir şey şu ana kadar bilmediğim bir şey benden sana viski kazandırır.
And don't let anybody tell you that you can't do it all, - I've always loved and admired what a proud person you are. - because we can.
Ve kimsenin sana bunu yapamayacağını söylemesine izin verme çünkü yapabiliriz.
I can't tell you what I got you'cause obviously tomorrow's the actual day,
Asıl gün yarın olduğu için sana ne aldığımı söyleyemem.
Emily, I can't tell you how much I appreciate you doing this for me.
Emily, bunu yaptığın için sana ne kadar minnettar olduğumu anlatamam.
Listen, I understand you can't tell me.
- Bana söyleyemeyeceğim anlıyorum.
My God, I'm so excited to leave, I can't even tell you.
Tanrım, gittiğimiz için öyle heyecanlıyım ki anlatamam.
I don't want to hurt his daughter, but can you tell me, Jennifer, where to find the Night Room?
Kızına zarar vermek istemiyorum ama bana söyleyebilir misin Jennifer? Gece Odası'nı nerede bulabilirim?
When I'm there, you can't tell me anything about this.
Geldiğimde, bana bununla ilgili bir şey söyleyemezsin.
Look, Joe, there are just some things that I can't tell you and you're gonna have to trust me.
Beni dinle Joe, sana anlatamayacağım şeyler var. Bana güvenmek zorundasın.
I should tell you to get as far away from me as you can, as far away from this violence that surrounds me, but I-I can't do it.
Benden olabildiğince uzağa, beni çevreleyen bu vahşetten olabildiğince uzağa gitmeni söylemeliyim sana ama söyleyemiyorum.
Hey, um, I know you and my sister are friends, but can you just do me a favor and don't tell her that I'm here?
Kardeşim ve senin arkadaş olduğunuzu biliyorum ama ona burada olduğumu söylemesen?
Gretel, I know we haven't spent a ton of time together recently, but you can still tell me if there's something wrong. You know that, right?
Gretel, son zamanlarda pek fazla vakit geçirmediğimizi biliyorum ama yanlış birşey varsa, bana söyleyebileceğini biliyorsun değil mi?
Sorry... I can tell you that she didn't take very good care of her teeth and gums, which implies drug use... Meth, maybe.
Kızın dişlerine ve dişetletine pek iyi bakmadığını söyleyebilirim ki bu da uyuşturucu kullanımını işaret ediyor...
I can't tell you why.
Sana nedenini söyleyemem.
Listen, Dad, I came here to tell you that I can't do this anymore.
Dinle Baba, Buraya sana bunu söylemek için geldim. Ben artık bunu yapamam.
I can't tell you right now.
- Şu an söyleyemem.
I don't know what else I can tell you.
- Sana başka ne diyebileceğimi bilmiyorum.
Well, I don't know what was in the mind of Miss Borden, but I can tell you what I saw in her eyes...
Bayan Borden'nın aklından ne geçiyordu bilmiyorum. Ama gözlerinde ne gördüğümü size söyleyebilirim.
Then I can tell you how difficult it was to hire you when everyone said don't precisely because you'd been blacklisted.
Sonra ben sana seni tutmanın ne kadar zor olduğunu çünkü herkesin kara listede olduğundan imkânsız demesini anlatırım.
- I can't tell you that, but I can tell you that he was beautiful... and... that his idol was Derek Jeter.
- Adı neydi? - Size bunu söyleyemem ama çok harika bir çocuk olduğunu ve idolünün Derek Jeter olduğunu söyleyebilirim.
If you can help me, I'll t-tell you... I'll tell you whatever you want to know.
Eğer bana yardım edebilirseniz, size ne isterseniz anlatırım.
I can't tell you all my plans, Stephen.
Sana bütün planlarımı söyleyemem, Stephen.
But I can't tell you what your father would approve of.
Ama babanın neyi onaylayıp onaylamayacağını ben söyleyemem.
How can i not think it's about tommy, angie? You know i can't tell you anything about the case against him.
Biliyorsun ona karşı olan davada sana hiçbir şey söyleyemem.
I bet he can't tell when you're faking it.
Yalan söylediğinde yiyordur kesin.
'Cause you don't think I can understand or you just don't want to tell me?
Anlayamam diye mi yoksa bana söylemek mi istemiyorsun?
I can't force you to see me, but if you want me to know what's going on with you, you're gonna have to tell me.
Zorla sana kendimi gördürtemem ama hayatında olanları bilmemi istiyorsan bana anlatman gerekecek.
I am so glad you give a damn, because after 20 minutes of schmoozing, I still can't tell if he deserves a "Brother of the Year" award
Sanki çok da umurumda, 20 dakikalık lafdan sonara bile ona "Kardeşlik ödülü" nü hak ettiğini söyleyemedim.
I can't tell you what I don't know.
- Sahip olmadığım bilgiyi veremem.
I can tell you from experience, torture doesn't work.
Tecrübelerimle konuşuyorum, işkence işe yaramaz.
You know, I can't believe you had an accident and you didn't even tell your wife!
Kaza yapmış ve bunu karına bile söylememiş olman akıl alır gibi değil!
Good, but I can't tell you that it won't happen again, that I'll be...
Güzel ama ben sana bunun bir daha olmayacağını söyleyemem. Bimiyorum.
I can't tell you that.
Anlatamam.
i can't tell you that 204
i can't tell you what to do 32
i can't tell you how sorry i am 18
i can't tell you why 23
i can't tell you anything 25
i can't 15664
i can't take it anymore 303
i can't wait to see you 50
i can't talk right now 218
i can't hear you 865
i can't tell you what to do 32
i can't tell you how sorry i am 18
i can't tell you why 23
i can't tell you anything 25
i can't 15664
i can't take it anymore 303
i can't wait to see you 50
i can't talk right now 218
i can't hear you 865
i can't take it 249
i can't stand it 217
i can't believe it 1829
i can't wait 554
i can't see 575
i can't breathe 689
i can't sleep 442
i can't stay mad at you 19
i can't remember 638
i can't see shit 25
i can't stand it 217
i can't believe it 1829
i can't wait 554
i can't see 575
i can't breathe 689
i can't sleep 442
i can't stay mad at you 19
i can't remember 638
i can't see shit 25