I can't wait to see you tradutor Turco
349 parallel translation
Oh, I just can't wait to see you again, Alvin.
Seni tekrar görmek için sabırsızlanıyorum, Alvin.
I can't wait to see you.
Seni görmek için bekleyemiyorum!
I'm sorry I can't wait to see you off, but I have to get back to the office.
Üzgünüm, seni giderken bekleyemeyeceğim, ofise geri dönmek zorundayım.
I can't wait to see you.... goodbye.
Seni görmek için sabırsızlanıyorum.... güle güle.
I can't wait to see the things you did in Britanny.
Britanya'da yaptığın şeyleri görmek için can atıyorum.
I have a lovely new specimen, but I can't wait to see you.
Hoş bir yeni örneğim var, seni görmek için sabırsızlanıyorum.
If this is where you work, I can't wait to see what you work at.
Eğer çalıştığınız yer buraysa, kim bilir çalıştığınız şeyler nasıldır.
- I can't wait to see you in one.
Seni öyle bir şapkayla görmeyi isterim.
I just can't wait for you to see my new dress.
Yeni elbisemi görmen için sabırsızlanıyorum.
I can't wait for you to see our newest Laeliinae,
Yeni çiçeğimizi görmek için sabırsızlanıyorum,
I loved your wire and I can't wait to see you, really.
Seni seviyorum ve gerçekten seni görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see what you write.
Yazış tarzını merak ettim şimdi.
I had to wait until today cos he has a scar on the back of his neck and when his hair is long you can't see it.
Bugüne kadar beklemek zorunda kaldım. Çünkü boynunda bir yara izi vardı. Ve saçı uzun olduğu için görünmüyordu.
I'll bet you can't wait to see the Xerox room.
Fotokopi odasını görmek için sabırsızlanıyorsundur.
I can't wait to see you, darling.
Beklemeye daha fazla dayanamıyorum.
I can't wait for you to see the loft.
Çatı katını görmen için sabırsızlanıyorum.
What did he say? I can't wait to see you here.
Buraya gelmen için sabırsızlanıyorum. "
i just can't wait to see their faces, when they see you.
- Seni gördüklerinde yüz ifadelerini görmek için sabırsızlanıyorum.
Sorta like a snow plane. Can't wait to see how you're gonna make snow.
NasıI kar yağdıracaksın merak ediyorum.
OK. I can't wait to see you both.
İkinizi de dört gözle bekliyorum.
I can't wait to see you
Her gün seni bekliyorum.
I can't wait to see you
Kendimi iyi hissetmiyorum. Her gün seni bekliyorum.
Oh, I can't wait to see you.
Seni görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait for you to see this.
Bu görmek için seni bekleyemedim.
- I'm sure he can't wait to see you. - Oh.
Eminim sabırsızlanacaktır.
I miss you. I can't wait to see you. "
"Seni görmeden edemiyorum." derdi.
I can't wait to see a certain someone's face, when you walk- -
Birinin seni yürürken izlemesini görmek için sab- -
I won'tjeopardize everything because you two can't wait to see your name in print!
İkinizin yüzünden her şeyi tehlikeye atamam isimlerinizi kitaplarda görmeyi bekleyemem.
I can't wait to see you tonight... so I'll pick you up at 7 : 00, okay?
Seni bu gece yarısına kadar bekleyemeyeceğimi düşündüm... Yani seni bu akşam yedi gibi alırım, tamam mı?
As far as master plans go... I really can't wait for you to see.
Ana planım ters gitmezse, seni daha fazla bekletmeyeceğim.
I can't wait to see what I got you.
Sana ne aldığımı görmek için sabırsızlanıyorum.
I bet you can't wait to see the bar again.
Barı görmeye an atıyorsundur.
I can't wear hats. To people coming in, it looks like hats, but wait till you see this.
Şapka gibi görünüyor olabilir, ama bir de şuna bak.
I just can't wait to see what you fellas come up with next.
Bir dahaki sefere neler olacağını bekleyemiycem sabırsızım.
I can't wait to see you take the fall.
Düşüşünü görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait for you to see.
Görmek için sabırsızlanıyorum.
Fine but I can't wait to get back to Deep Space 9 and see your face when you find out that I never existed.
Güzel. Derin Uzay Dokuz'a döndüğümüzde, asla doğmamış olduğumu öğrendiğin zamanki yüz ifadeni görmek için sabırsızlanıyorum.
I talked to your grandmother, and she just can't wait to see you.
Anneannenle konuştum. Seni görmeyi iple çekiyor.
I can't ever wait to see you again. "
Seni yeniden görebilmek için sabırsızlanıyorum.
Where are you? I can't wait to see you.
Nerdesin seni görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see the article, and I hope you have enough for your 500-word essay.
Yazını sabırsızlıkla bekliyorum 500 kelime çıkar mı?
I can't wait to see you.
Sabırsızlanıyorum seni görmek için.
I can't wait for the boys to go non-verbal when they see you.
Seni görünce erkelerin kelimesiz kaldığı anı görmek için sabırsızlanıyorum.
- I can't wait to see what you'll do here.
- Burada ne yapacağını görmek için sabırsızlanıyorum.
I know, honey, and I can't wait to see you, either.
Biliyorum tatlım ben de seni görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see what next preposterous thing you're going to try.
Deneyeceğin bir sonraki saçma şeyi görmek için sabırsızlanıyorum.
Everything is fine here, but I just miss you so much, I can't wait to see you.
Burada her şey yolunda, fakat seni öylesine özledim ki, seni görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see where you're getting married.
Evleneceğiniz yeri görmek için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see you.
Seni görmek için sabırsızlanıyorum.
I'm not sure I follow, but I can't wait to see where you're headed.
Anladığımdan emin değilim, ama nereye varacağını görmek için... ... sabırsızlanıyorum.
You can't wait to see what I just bought.
Aldığım şeyi göstermek için sabırsızlanıyorum.