I can tell you that tradutor Turco
5,021 parallel translation
It wasn't Barkley, and I can tell you that for a fact.
Barkley değildi ve bunu gerçeğe dayanarak söylüyorum.
But not somebody who works directly for a president, I can tell you that.
Ama bir başkan için çalışan biri değil. Bunu söyleyebilirim.
I can't tell you much, but I can tell you that we're planning on putting you in some seriously hot outfits.
Çok fazla anlatamam ama seni çok ateşli kostümlere sokma planlarımızın olduğunu söyleyebilirim.
Well, I can't help you out there, but I can tell you that Marcus Conway was telling the truth about not planting that bug.
O konu hakkında yardım edemem ama... Marcus Conway'in dinleme cihazı yerleştirmekle ilgisi olmadığını söyleyebilirim.
! It was not his third wife. I can tell you that much.
- Üçüncü karısı değil, bu kadarını söyleyebilirim.
I can tell you that he spent most of the morning checking various hospitals to see whether you've been admitted as a Jane Doe.
Çoğu sabah hastaneleri dolaşıp, "kimliği belirsiz" olarak yatıp yatmadığına baktığını söyleyebilirim.
I can tell you so many things, like the time that I...
İstediğin herşeye cevap verebilirim. Bir keresinde
And when I ask you something important about you and you don't tell me, that means you can't be intimate.
Ne zaman senin hakkında önemli bir şey sorsam bir şey söylemiyorsun bu da senin samimi olmadığını gösterir.
Again, I can't tell you how sorry I am and that you are a wonderful guy, but...
Tekrar ediyorum ne kadar üzgün olduğumu sana anlatamam ve sen harika birisin, ama...
Yes, could you tell him that I just had an episode, and can he call me back?
Evet, ona bir sorun yaşadığımı ve beni aramasını söyler misiniz?
For Micah and for me, I want you tell him you're sorry for saying those things and invite him to come to the basketball game- - can you do that?
Micah ve benim için, bu söylediklerinden dolayı ondan özür dilemeni ve maça gelmesi için onu davet etmeni istiyorum. Bunu yapabilir misin?
That... that means so much to me and my family, I can't even tell you.
Bu ben ve ailem için çok şey ifade ediyor, anlatamam bile.
I can tell you, however, that the culprit was my mother.
Ancak, suçlunun annem olduğunu söyleyebilirim.
- You know I can't tell you that.
- Biliyorsun ki bunu söyleyemem.
Okay, you're Alex,'cause you went all jaws on me, which I can't even tell you how uncool that is.
Tamam. Sen Alex'sin. Çünkü, daha hiç hoş olmadığını söyleyemeden bütün ağzını üzerimde gezdirdin.
I can't reach that busy, little bitch boy, And I got to tell you, I don't like the looks of this place, all right?
O meşgul, küçük ibneye ulaşamıyorum ve sana söylemeliyim ki bu mekanın görünüşünden hiç hoşlanmadım.
I'm sorry, but I really can't tell you that.
Üzgünüm, ama gerçekten size söyleyemem.
All I can tell you is that he and his partner had a thing a few years back.
Size tek söyleyebileceğim şey o ve ortağının birkaç yıl önce bir ilişki yaşadıkları.
I was only in the ward a month, but, uh, I can tell you, those guys who were in there for years... that's their life... their new life.
Hastanede sadece bir ay geçirdim ama rahatlıkla söyleyebilirim orada yıllarını geçiren adamların artık yeni hayatları orası olur.
You... d-don't tell me. You've convinced dobkiss to climb that tree again, knowing damn well he can't get down.
Sakın bana Dobkiss'i o ağaca tekrar çıkmaya ikna ettiğini söyleme.
I know you may tease Ann, but deep down inside I can tell that you really care.
Ann'le dalga geçip durduğunu biliyorum, ama içten içe onun senin için önemli olduğunu görebiliyorum.
Is there anything you need to tell me that I can't tell anyone out there?
Bana söylemeniz gereken ama dışarıdakilere söyleyemeyeceğim bir şey var mı?
I'm gay. And I need you to tell my family so that I can go from the dark into the Light.
Ben gayim.
Maybe you think that's not a real church, but I can tell you for sure that this is not demonic music.
Belki de gerçek bir kilise olmadığını düşünüyorsun ama sana şunu kesinlikle söyleyebilirim, bu şeytani bir müzik değil.
After all these years, now that your mother's gone, I can finally tell you the truth.
Bunca yıldan sonra, artık annen de öldüğüne göre sonunda gerçeği söyleyebilirim.
All I can tell you is that I'm being framed.
Sana söyleyebileceğim tek şey... benim bir kaçak olduğum.
You know, the truth of the matter is, I'm not the one that gets to tell Maggie what she can and can't do, anyway, so...
Aslına bakarsan Maggie'ye ne yapıp yapamayacağını söyleyecek biri değilim, yine de...
And when Venus appears, peacefully orbiting the earth, you can tell your people I know what I'm doing..... we're headed in the right direction, and that I can lead us all to a land filled with opportunity.
Ve Venüs Dünya'nın yörüngesinde huzurla dönmeye başladığında.. .. insanlarına ne yaptığımı bildiğimi söyleyebilirsin.. .. doğru istikamete ilerliyoruz ve hepimizi..
Jerome, can you tell that to get the hell out of here before I kick him in the face?
Jerome, bu a.ı.na k.y.uğ.m.n çocuğuna ağzını burnunu kırmadan önce buradan kaybolmasını söyler misin?
Babe, it's your letter, and I hope you never have to read this... that I can tell you all of these things in person, but if something happens and I don't make it, I need you to know that our partnership, our relationship is the greatest thing that has ever happened to me.
Bebeğim, bu senin mektubun ve umarım hiçbir zaman okumak zorunda kalmazsın ki bunların hepsini sana ben kendim anlatabilirim ama bana bir şey olur da başaramazsam bilmeni istiyorum ki, ortaklığımız ilişkimiz başıma gelen en harika şeydi.
All I can tell you is that I am truly sorry and I miss my sister.
Diyebileceğim tek şey çok üzgün olduğum ve kardeşimi özlediğimdir.
Go to her, tell her that I believe the two of you can be wed.
Git O'na... İkinizin evlenmesini istediğimi söyle.
You know what's going on out there, so you need to believe that I can put you in a hole, and then I can forget where that hole is, so tell me what Buddy has to do with those Ballard kids.
Neler olup bittiğini biliyorsun. Şunu da biliyor olmalısın ki seni öyle bir deliğe tıkarım ki, nerede olduğunu ben bile unuturum. Şimdi bana Buddy'nin Ballard öğrencileri ile ne ilgisi olduğunu söyle.
I can't tell you that until charges are brought.
- Dava açılana kadar, ismini söyleyemem.
You're hiding it well, but I can tell that you are.
Hiç göstermiyorsun ama bence heyecanlısın.
I guess I kinda of can't believe that she didn't tell me about it, you know?
Böyle bir şeyi bana anlatmadığına inanamıyorum da.
Can you tell Castle that I'll be back in an hour?
Castle'a bir saate kadar döneceğimi söyler misin?
I can't just... Tell you something like that, then ask you to keep it a secret. Whoops.
Sana bir şeyler anlatıp sonra sır olarak saklamanı isteyemem.
I can't tell you that.
- Onu söyleyemem.
I can't tell you how much it means to me that you're standing by me through all this.
Bana bu konuda destek olmanın benim için ne kadar değerli olduğunu sana anlatamam.
You want me to lie to Wade? Exactly. Also, if he calls or drops by, can you tell him that I'm in with a patient?
Aynen, ve arar ya da uğrarsa, bir hastayla ilgilendiğimi söyleyebilir misin?
That's the condensed version, but I can tell you all get the gist.
O en kötü senaryo. Ama ana fikri anladınız.
I can't tell you that!
Nereden bileyim?
Norman, can I tell you something - that I've never told anybody?
Norman, sana, daha önce kimseye söylemediğim bir şey söyleyebilir miyim?
- That's all I can tell you.
- Söyleyebileceğim tek şey bu.
And I got that, and I can't tell you how many times I watched it!
Bunu anladım. Sana bunu kaç kez
And what I can tell you about that man is he's highly efficient.
Ve o adam hakkında şunu söyleyebilirim. Çok yetenekli birisidir.
I can't tell you how much it's meant to me that you guys all read my book.
Hepinizin kitabımı okuması benim için ne kadar önemli, anlatamam.
And I can't tell you how sad I am to hear that.
Ben de, bunu duyduğuma ne kadar üzüldüğümü söyleyemem.
Just, you know, that it was hard to let me go, but I can tell that she's holding something back.
Bilirsin işte, benden ayrılması zor olmuş ama her şeyi anlatmadığını sanıyorum.
If you can tell me to my face that you seriously find Dinesh more attractive than me, then and only then will I concede defeat.
Eğer yüzüme karşı Dinesh'i cidden benden daha çekici bulduğunu söylersen ancak o zaman mağlubiyeti kabul edeceğim.