I couldn't do it tradutor Turco
1,398 parallel translation
No, really I couldn't do it
Hayır, gerçekten yapamam.
I had something to do. I couldn't see you before. It's alright.
Çok önemli bir şey yapmam gerekti, seni daha önce göremezdim.
I ended up going to the forest, but still couldn't decide where to do it.
Sonunda ormana gittim ama bir türlü karar veremedim, nereye yapsam diye.
I was her homeroom teacher but I couldn't do anything about it
Ben onun sınıf öğretmeniydim ama bu konuda birşey yapamadım.
- I couldn't do it.
- Bunu yapamam.
I acknowledge the force of your bemusement about that, and, of course, so do the theologians, who say that it couldn't be the case that the god in question was a sort of thing.
Bunu ve elbette aynı şekilde Tanrı'nın böyle bir sorunun içinde olamayacağını savunan din bilimcileri anlamakta zorlandığını kabul ediyorum. Klasik din bilimcilerine göre Tanrı, herhangi bir şeyin türü değildir.
I... I just couldn't do it.
Yapamadım.
But I couldn't do it.
Ama.. artık önemli değil.
I couldn't do it but you did.
Ben yapamadım. Ama siz yaptınız.
I-I couldn't do it. So you paid a juror for a mistrial.
Sen de davayı iptal ettirmek için bir jüri üyesine rüşvet verdin.
When I was three years old, he couldn't do it anymore'cause I was taller than he was.
3 yaşımdayken artık bunu yapamıyordu, çünkü ondan daha uzun boyluydum.
I had to pick something up'cause I couldn't find T.J. To do it.
Sonra gidip bir şey almam gerekti çünkü T.J.'i bulamadım.
The only faith I had at the end of the day... was my gut feeling that I couldn't do it.
Sonunda tek inancım... bunu yapamayacağımı söyleyen sezgim oldu.
I couldn't do it.
Yapamadım.
If I couldn't do it the first time, what makes you think I could do it now?
İlk seferde yapamadıysam, şimdi yapacağımı size düşündüren nedir?
But I couldn't do it.
Ama ben başaramadım.
- It's why I couldn't do Erica's lift today.
- Erica'nın ameliyatını bu yüzden yapamadım.
- I couldn't do it. - What, you wussed out?
Anlaşmayı bozdun mu?
I knew you couldn't do it.
Yapamayacağını biliyordum.
I knew I couldn't do it either. I know who I am.
Yapamayacağımı ben de biliyordum.
I still don't understand why he couldn't do it.
Onun neden yapamadığını hâlâ anlamıyorum.
He said Adam Knight's role in the project was done... but I couldn't do it.
Adam Knight'ın projedeki rolünün bittiğini söyledi ama yapamadım. Bu barbarlık.
Dante asked me to throw a race, and I couldn't do it.
Dante bir yarışta hile yapmamı istedi ama yapamadım.
I knew you couldn't do it and Brianna wouldn't do that shit.
Bunu senin yapamayacağını biliyordum. Brianna da bu boku yapmazdı.
Yeah, I couldn't do it without them.
Evet, onlarsın yapamazdım.
Last night, I picked up a pillow to put over her face... and I looked at her, I could see in her eyes she wanted me to do it... but I couldn't.
Dün gece, bir yastık alıp yüzüne doğru yaklaştırdım sonra ona baktım, bunu yapmamı istediğini gözlerinde görebiliyordum ama yapamadım.
I tried, but I couldn't do it.
Denedim ama yapamadım.
I just couldn't do it.
Yapamadım işte.
I couldn't do it, not in this city!
Ben yapamazdım, bu şehirde olmaz.
I couldn't do it,
Yapamadım.
I couldn't do it to them.
Bunu onlara yapamadım.
And in my international quest... for greatness and worldwide domination... you know I couldn't do it alone... so I have a lot of ill crews... set up in a lot of different places.
Dünya hakimiyeti ve iktidar savaşımda... her şeyi tek başıma yapamam. O yüzden, pek çok farklı yerde ekiplerim var.
But when the time came to tell her I couldn't do it.
Ama ona bunu söylemeye kalktığımda yapamadım.
Will you go off now and do what we did with someone else? I couldn't take it!
Sen şimdi bu yaptığımızı, gidip başkasıyla da yapacak mısın?
- I-I couldn't do anything'cause I was afraid I'd hurt her and it was weird. " Prune attack!
" Buruşma saldırısı!
But I couldn't do it behind Christa's back.
Fakat, bunu Christa'dan gizli yapamazdım.
They couldn't believe it when I said I was coming to do work for you.
Buraya seninle çalışmaya geldiğime inanamadılar.
- I couldn't do it.
- Bunu yapamazdım.
I'm sorry, David, I couldn't do it and I just...
Özür dilerim David, yapamadım ve ben...
I couldn't... do it... but now... you're here.
Yapamadım... ama şimdi... sen... buradasın.
- So I couldn't do it
- Yani o gün de yapamadım!
Even if it were my own family I couldn't do it.
Kendi ailem dahi olsa, yapamam.
I couldn't bring myself to do it.
Ben bunu kendime yapamadım.
- Personally, I do. But the evidence was brought to me by the secretary of defense, I couldn't ignore it.
Fakat Savunma Bakanı tarafından bana kanıtı getirilince tam olarak görmezlikten gelemedim.
I couldn't do it for less than, say... $ 5 million.
En az 5 milyon dolar isterim.
I had exactly five hours to find a murderer, and I couldn't do it alone.
Katili bulmak için tam olarak 5 saatim var. Bu işi kendi başıma halledemem.
There is no way I can be inseminated. I tried. I just couldn't do it.
Ben sadece bunu yapamam, denedim, doğru hissetmedim.
And I couldn't do it one more day
Bir gün daha dayanamadım.
I just couldn't do it. Did you hear what happened?
Sen de duydun mu olanları?
I couldn't do it.
Bunu yapamam.
I couldn't do it.
Yapamazdım.
i couldn't agree more 197
i couldn't find it 44
i couldn't resist 80
i couldn't find you 43
i couldn't stop 53
i couldn't help it 192
i couldn't hear you 49
i couldn't stand it 38
i couldn't agree with you more 58
i couldn't 1105
i couldn't find it 44
i couldn't resist 80
i couldn't find you 43
i couldn't stop 53
i couldn't help it 192
i couldn't hear you 49
i couldn't stand it 38
i couldn't agree with you more 58
i couldn't 1105