English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I didn't know you had it in you

I didn't know you had it in you tradutor Turco

91 parallel translation
Why, Mr. Spock, I didn't know you had it in you.
Bunun içinden geldiğini bilmiyordum.
Frankly, I didn't know you had it in you.
İçtenlikle söyleyeyim, sende bu cesaretin olduğunu bilmiyordum.
I didn't know that you two had teamed up, though, till I read about it in the papers.
Aslında, gazete haberini okuyana dek, onunla senin aranda bir şeylerin geliştiğini bilmiyordum.
I didn't know you had it in you.
İçinde böyle bir şey olduğunu bilmiyordum.
I didn't know you had it in you.
Böyle bir iş isteğini bilmiyordum.
But looking at it... You know, if I didn't know any better, I'd say somebody had climbed in and started taking it apart.
Ama ona bakınca... bu konuda bu kadar şey bilmeseydim, birisinin buraya gelip, onu parçalamaya başladığını söylerdim.
I didn't know you had it in ya.
İçinde olduğunu bilmiyordum.
You find out I got a hole I didn't know I had, put a fucking plug in it.
Benim bile bilmediğim bir delik bulmuşsunuz takın siktiğimin fişini şuna.
- I didn't know you had it in you.
Öyle olduğunu bilmezdim.
I didn't know you had to do it in water. To keep the blood from coagulating.
Suda kanın pıhtılaşmasını önlemek için bunun yapılmasının gerektiğini bilmiyordum.
- Damn Pip, I didn't know you had it in you.
Vay canına, Pip. Bunu yapabildiğini bilmiyordum.
Why, Autolycus? I didn't know you had it in you.
- Neden Autolycus, bunu içinde sakladığını bilmiyordum.
I didn't know you had it in you.
Sende böyle bir kapasite olduğunu bilmiyordum.
I was at the precinct, and I really had to use the john, and it's pretty filthy in there and I was in kind of a hurry... and I didn't have time to use one of those, you know, paper ass gaskets.
Tam zamanıydı ve gerçekten, küçük john u kullanmam gerekiyordu, ufaklık tam da tıkırındaydı biraz acele ediyordum... ve bilirsin, şu kıçını sildiğin mendillerden kullanacak, vaktim yoktu.
I didn't know you had it in you.
Bu potansiyelini bilmiyordum.
It would shame me for you to read that, if I didn't know... you had suffered the same distortions in the press.
Sizin de basındaki çarpık yazılardan mustarip olduğunuzu... bilmesem, onları okumanızdan utanç duyardım.
I just didn't know you had it in you.
Senin böyle olabileceğini hiç tahmin etmemiştim. Sevindim.
I was putting you in the line of fire every day, only you didn't know it, and you had no way to protect yourself.
Seni hergün ateş hattında bırakıyordum sen bunu bilmiyordun, ve kendini de koruyamazdın.
I DIDN'T KNOW YOU HAD IT IN YOU. OH, I HAD IT IN ME ALL RIGHT.
Hepsini aldım, tamam mı?
I didn't know you had it in you.
Senden bu kadarını beklemiyordum.
I honestly didn't know you had it in you.
Açıkçası bunu yapabileceğini bilmiyordum.
Wow, Leo, I didn't know you had it in you.
Vay, Leo, size içinde olduğunu bilmiyordum.
You didn't know I had it in me, did you?
Angie, bunu benden beklemiyordun, değil mi?
- I didn't know you had it in you. - Yeah?
- Böyle biri olduğunu bilmezdim.
I didn't know you had it in you.
L Eğer bu olduğunu bilmiyordum.
I didn't know you guys had it in you.
Öyle şeyler yaptığınızı bilmezdim.
I didn't know you had it in you.
İlk romanını yazdın.
I didn't know you had it in you.
Ben senin aklından geçenleri bilmiyorum
Whoa, Avery, I didn't know you had it in you, man!
Vay, Avery, bu kadar yetenekli olduğunu bilmiyordum, dostum.
I didn't know you had it in you.
Böyle biri olduğunu bilmiyordum.
I didn't know you had it in you.
Böyle olduğunu bilmiyordum.
I didn't know you had it in you.
Böyle bir şeyin olduğunu bilmiyordum.
I didn't know you had it in you.
Senin böyle olduğunu bilmiyordum.
I didn't know you had it in you.
Seni çağırdığımı bilmiyordum.
You know, it's too bad you didn't know Howard Cosell when you were growing up,'cause I had that one in my pocket.
Büyürken Howard Cosell'i tanımaman çok yazık çünkü baştan beri cebimde saklıyordum bunu.
I didn't know you had it in you.
Kayalara çıktığımızda niye söylemedin?
I didn't know you had it in you, baby.
İçinde böyle şeyler olduğunu bilmezdim.
I didn't know you had it in you, baby.
Bilmezdim, bebeğim.
I didn't know that you had it in you.
İçinde böyle şeyler olduğunu bilmiyordum.
- I didn't know you had it in you.
- Senden bunu beklemezdim Tony.
I didn't know you had it in you. I'm not usually around this much water.
Genellikle bu kadar suyun etrafında bulunmuyorum.
- I didn't know you had it in you.
- İçinde varmış, bilmiyordum.
I didn't know you had it in you.
İçinde böyle şeylerin olduğunu bilmiyordum.
I didn't know how to get in touch with you but as chance had it... today I was fortunate enough to coincide with your charming wife.
Sizinle nasıl iletişime geçeceğimi bilmiyordum ama kısmete bakın ki bugün büyüleyici eşinizle karşılaşma şansına nail oldum.
You know, I didn't think they had it in them.
- Ben bunlardan ajan olmaz diyordum.
I didn't know you had it in you to organize something like this.
Böyle bir organizasyon yeteneğin olduğunu bilmiyordum.
I didn't know you had it in you.
- Bunu yapabildiğini bilmiyordum.
And I... didn't think you had it in you. You know, I was wrong.
Senin hakında da yanıImışım
I didn't know you had it in you.
Senin içinde bunun olduğunu bilmiyordum.
I didn't know you had it in you, babe.
Aklından geçenleri bilmiyordum, bebeğim.
I didn't know you had it in you, son.
Bu işe bulaştığını bilmiyordum, evlat.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]