I didn't say it was tradutor Turco
541 parallel translation
Say, I didn't know it was anything like this.
Ben böyle bir şey olduğunu bilmiyordum.
I thought that's what this war was about - making people pay taxes when they didn't have no say-so about it.
Ben de tam bu savaşın bu yüzden olduğunu düşünüyordum. İnsanlar hayır demeye hakkı olmadan vergi ödeyip duruyorlar.
I didn't say it was a good thing.
Ben bunun güzel bir şey olduğunu söylemedim.
I didn't say it was.
İIgilendirir demedim.
I didn't say "What does it feel like to be an Okie?" I was an Okie.
"İşçi olmak nasıl bir şey?" demedim.
But I didn't say it was all right for you to do it.
Ama bunu senin yapmanın mahsuru olmayacağını söylemedim.
If I didn't know better, I'd say it was gonna rain.
Eğer çok iyi bilmesem, yağmur yağacak derdim.
- I didn't say it was a good chance.
- Bunun iyi bir şans olduğunu söylemedim
I didn't say it was right, Aron.
Doğru olduğunu söylemedim Aron.
I didn't say it was funny.
Komik olduğunu söylemedim.
It started out as a sort of a hit-and-run proposition but he didn't... I guess you could say he was sort of in love with her.
Geçici bir şey olarak başladı, ama... bir anlamda aşık olduğu söylenebilir.
- I-I didn't say it was Aurora.
- Aurora olduğunu söylemedim ki.
I did remember how it was, but I didn't want to say.
Nasıl olduğunu hatırladım ama söylemek istemedim.
That's what they all say, "I didn't know it was loaded."
Hep öyle derler, "Dolu olduğunu bilmiyordum."
I didn't say it was.
Ben onun suçu demedim!
I didn't say it was lost.
Kaybolduğunu söylemedim.
I didn't say I was worried about it, did I, Brains?
Endişelendiğimi söylemedim, değil mi Brians?
I didn't say it was your fault.
Senin hatan demedim..
I did feel how important it was to you and you didn't say anything.
Bunun senin için ne denli önemli olduğunu ve senin tek kelime etmediğini hissettim.
I said I was a little lame, I didn't say I couldn't make it.
Azıcık topalladığımı söyledim, Başaramam demedim.
What were you going to say? I was gonna say something I thought I should, but I didn't really mean it.
Söylemem gerektiğini düşündüğüm bir şey söyleyecektim ama- -
- I didn't say it was fun.
- Hoşuma gittiğini söylemedim.
- Didn't I say which bag it was?
Hangisi olduğunu söylemedim mi?
I didn't say it was him...
Bu O adam demedim...
I told him I didn't think it was good for you, but I couldn't say no.
Senin için iyi olmayacağını söyledim ama ona hayır diyemedim.
By accident, I saw a piece of paper that was in his wallet, and it didn't say Quincy on it, it said, er... O'Neal.
Ve kazayla cüzdanındaki bir... kağıdı gördüm, üstünde Quincy değil de O'Neill yazıyordu.
I didn't say it was.
Öyle olduğunu söylemedim.
And I knew, that even if he didn't say it, that it was true.
Bunları bana söylemeseydi bile doğruları anlardım.
And I knew, that even if he didn't say it, that it was true.
Bunu o zaman bilirdi. Başkaları bilemezdi. Belki de sen bilebileceğini düşündün.
And as long as it was just your secretary at the office,... I didn't say anything, even though I was mortified.
Sadece ofisteki sekreterinle uğraşırken hiçbir şey demedim alçaldığım halde bile.
you're gonna say, "It was OK the day I got married, " and I didn't much mind the day I first fell in love, "but seeing the sky with the Great Waldo Pepper, that beats'em all!"
Sen de diyeceksin, "Evlendiğim gün fena değildi" Ve ilk âşık olduğum günü pek de önemsemiyordum "Ama Büyük Waldo Pepper ile gökyüzünü görmek, hepsini alt eder!"
I didn't say the murderer was wearing it.
Ben onu katilin giydiğini söylemedim.
I didn't say nothing to your man,'cause I felt it was none of my business and none of his, but I been thinking about it, and how I could use the bread.
"Sizin adama bir şey demedim çünkü onu ilgilendirmeyeceğini düşündüm." "Ama bunu nasıl işime yarar hale getirebileceğimi düşündüm."
No, I didn't say it was a prison, but when...
Hayır, bir hapis olduğunu söylemedim, ama...
I didn't say it was impossible. Yes, you did.
- İmkansız olduğunu söylemedim.
- I didn't say it was a robot.
- Bir robottu demedim.
No, I didn't say dangerous, just said it was weird.
Hayır, tehlikeli demedim, sadece garip dedim.
Brother Yuan said teacher was looking at Brother Luo but I didn't see that I only heard him say'you'to Brother Cao I saw it
Birader Yuan, Ustanın Birader Luo'ya baktığını söyledi Ama ben öyle birşey görmedim! Tek şahit olduğum, Birader Cao'ya bakarak "sen" demesiydi ama ben gördüm!
I didn't say it was a good suggestion.
İyi bir öneri olduğunu söylemedim.
Now, I didn't talk with people about it, because they'd think I was weird... but I felt that this creature was somehow coming to comfort me... that somehow he was appearing to say...
Şimdi insanlara bundan bahsetmedim çünkü benim tuhaf olduğumu düşünürlerdi bir yandan da bu yaratık beni teselli etmeye geldi diye hissediyordum sanki şöyle söyleyecek gibiydi...
I didn't say anything because I didn't think it was true.
Bir şey söylemedim çünkü doğru olduğunu düşünmüyordum.
I didn't say if it was good or bad.
Aslında, iyi veya kötü diye bir şey söylemedim.
Look, I didn't say it was raining in Centerville.
Bak, Centerville'de yağmur yağıyor demedim.
I didn't say we'd take the job unless it was cash, up-front.
Nakit ödeme olmadan işi alırız demedim.
... they accuse him for crimes he didn't commit. some of it is true and I admit it but back than, I thought he's pure like Virgin Mary I was a young fool, I'd take a gun and fight, thinking that I fight for justice I needed sobbering up to stop and think about and to say to myself "The one who put you in jail wanted good for you"...
İşlemediği suçlardan onu suçluyorlar. Bazıları doğru, kabul ediyorum. Ama o sıralar, benim için O, Bakire Meryem kadar masumdu.
If I didn't know that wasn't me, I'd say it was.
Ben olmadığımı bilmesem, bu benim diyeceğim!
I didn't bring it up, I was just saying that as an example of something we'd never say.
Hayır, konuyu açmadım. Sadece ikimizin de hiç söylemeyeceği bir şeye örnek olarak söyledim.
or, if somebody had the knowledge outside, that the knowledge was with... I would say that they didn't know. That's it.
Çünkü gerek Auschwitz'e gelen kurbanlar gerekse dışarıdan birileri orada neler olduğunu bilmiyordu.
If I didn't know better, I'd say it was a horse's...
Çok iyi bilmeseydim, bir atın şeyi derdim...
I didn't say it was you, but she looked a lot like you.
Sensin demedim ki. Sana benziyordu dedim.
Fine. I didn't do the lifts, but it was good.
İyiydi, Lifti yamadım ama genede fena sayılmazdı.