I don't know what to tell you tradutor Turco
1,074 parallel translation
I always reply, "Well, you know, I'd like to tell you... but unfortunately, I don't know what fellatio is!"
Şöyle cevap verdim : "Bunu, sana söylemeyi çok isterdim." "Ama malesef şaapmanin ne anlama geldiğini bilmiyorum."
I don't know what to tell you.
Ne diyeceğimi bilmiyorum.
To tell you the truth, I don't know what to believe anymore. He had a message for you.
- Neye inanacağımı bilmiyorum.
I don't know what to tell you.
Sana ne desem, bilmiyorum.
I don't know what to tell you, Elton.
Ne söyleyeceğimi bilemiyorum, Elton.
Why don't you tell me what I used to know?
Söylesene ben neyi bilirdim?
Ma'am, I don't quite know how to tell you this, but Tell me what?
- Bayan, bunu nasıl söylesem...
Would you tell him that I'd be more than happy to help out with lab time and materials, even some space if, I don't know what you think, he might be amenable to sharing.
Söyler misiniz ona, istediği zaman laboratuar malzemelerini kullanabilir. Hatta laboratuarı bile kullanabilir. Yani ne düşünürsünüz bilmiyorum ama laboratuarı kullanabilir.
I don't know what to tell you.
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
I don't know what else to tell you!
Daha ne söyleyeyim!
I don't know what this has done to you but let me tell you, it's consumed me.
Sizde nasıl bir etki yarattı bilmem ama inanın, beni yedi bitirdi.
- Yeah, but I don't know what to tell you.
- Evet, size nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum.
Harry, I'm gonna ask you one more time, then I gotta shoot you, you don't tell me what I want to know.
Bir kez daha soracağım, söylemezsen seni vuracağım.
I don't know what you have to do, how many times I have to tell you.
Ne yapman gerektiğini, veya kaç kez söylemem gerektiğini bilmiyorum.
I still don't know what I expected to find, but I'll tell you this, Poirot :
Ne bulmayı umduğumu bilmiyordum ama sana şunu söyleyeyim, Poirot :
Now, if you don't tell me what I want to know needles are going to be the least of your worries.
Şimdi, bana bilmek istediklerimi söylemezsen endişe edeceğin son şey iğneler olacak.
I don't have to get killed if you'll tell me what you know.
Eğer bana bildiklerini söylersen, orada öldürülmek zorunda kalmam.
I suppose I could tell you I just saw fresh paw prints out there which make me think they're already thinking about feasting in here, but I don't want to answer you because when you question me, you are saying to me that I don't know what I'm doing.
Sanırım söyleyebilirim ki dışarda taze pençe izleri gördüm bu da bana burada ziyafet düşündüklerini söylüyor, ama sana yanıt vermek te istemiyorum çünkü beni sorguladığında, bana ne yaptığımı bilmediğimi söylemiş oluyorsun.
I don't know anything about his area. That's what I meant to tell you.
Ben bunu bilmiyorum söylemek istediğim buydu.
You ask me the questions, but you don't listen to the answers, so I know I'm going to get food no matter what I tell you.
Soruları soruyorsun, ama cevapları dinlemiyorsun. Ben de biliyorum ki sana ne dersem diyeyim yemek gelecek.
l-I do- - I don't know what to tell you.
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
I don't know what to tell you, okay?
Bak Hope, ne diyeceğimi bilmiyorum tamam mı?
Yeah, I know what you're saying, man. I just don't know what to tell you.
Ne dediğini biliyorum, sadece sana ne söyleyeceğimi bilmiyorum.
I really don't know what to tell you, Vir.
Sana ne söyleyebileceğimi bilemiyorum, Vir.
I see rain... lightning, thunder... and your head nailed to that wall over there... if you don't tell me what my friend and I need to know.
Yağmur yağacak şimşek çakacak, yıldırım düşecek ve arkadaşımın istediği bilgiyi vermezsen kafan şuradaki duvara geçirilecek.
I wish I could tell you what caused it to happen but the truth is, I don't know.
Keşke size buna neyin sebep olduğunu söyleyebilsem ama işin gerçeği şu ki, bunu bilmiyorum.
I don't know what to tell you guys.
Ne diyeceğimi bilmiyorum.
Gee, I don't know what to tell you.
Yahu sana ne diyeyim bilemiyorum.
Look. I don't know what to tell you, but there's no hat here.
Bak. Sana ne söyleyeceğimi bilemiyorum, ama burada şapka yok.
- I don't know what to tell you, Mulder.
Sana ne söyleyeceğimi bilemiyorum, Mulder.
What you don't know, and, as far as I can tell, haven't bothered in the least to discover is who they are.
Bilmediğiniz ve öğrenmek için en ufak çaba göstermediğiniz şey ise onların kim olduğu.
Listen, if you know everything that's gonna happen in my life... for the next two years, why don't you let me know... so I can plan my vacations and know when to put my house on the market. Tell me what happened.
Gelecek iki yıl içinde başıma gelecekleri biliyorsan söyle de tatillerimi planlayayım ve evimi ne zaman satılığa çıkaracağımı bileyim.
You know, I "ve got to tell you I don" t know what you have to be depressed about.
Biliyor musun, itiraf etmeliyim ki... niye bunalımdasın anlamıyorum.
I don't know what to tell you.
Size ne diyeceğimi bilemiyorum.
- I don't know what to tell you.
- Sana ne diyeceğimi bilmiyorum.
- I don't know what to tell you.
- Ne diyeyim bilmiyorum.
I tell you, chief, I just don't know what we're going to do with him.
Diyorum, Şef. Onunla ne yapacağız bilmiyorum.
I don't know what to tell you.
Sana ne diyeyim bilmiyorum.
I don't know what else to tell you.
Başka ne diyebileceğimi bilmiyorum.
I don't know what to tell you.
Sana ne söyleyeceğimi bilemiyorum.
- I don't know what to tell you. - Yeah. Shut up.
- Size ne söyleyebilirim bilmiyorum.
I don't know what in the world makes you think... that you have the right to tell me what to do any more, Harry.
Bu seçeneksizlik. Bana, neyi yapıp neyi yapmamam gerektiğini söyleme hakkını nereden buluyorsun anlamıyorum, Harry.
Well, I don't know what to tell you.
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
- You wanna go door to door and tell everybody, in the building my fuckin'name? - I forgot'em, all right? - I don't know what the fuck is wrong with you.
Bunu yapmayacaksın tamam mı?
I Don't know what to tell you.
Ne söylesem bilmiyorum.
I don't know what to tell you.
Sana ne diyebilirim bilmiyorum.
Oh, man.... You know what, Dawson, I don't know how to tell you this, but....
Of, adamım... biliyormusun, Dawson, bunu sana nasıl söyleyecegimi bilmiyorum, ama...
well, you read what I wrote. And I wanted to tell you because... And I wanted to tell you because... well, I don't know why I wanted to tell you.
Bunu sana söylemek istedim çünkü...
- Uh, I don't know what to tell you.
- Ne desem bilemiyorum, efendim.
I don't know what to tell you. I'm sorry.
Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Well, I don't know what to tell you. First come, first served.
Şey, sana ne söyleyeceğimi bilmiyorum.