I don't know you at all tradutor Turco
346 parallel translation
Mr. Case, I don't know you at all.
Bay Case, sizi hiç tanımıyorum.
You know, I don't mind you being such a lofty person at all.
Biliyorsunuz ki kibirli biri oluşunuzun benim için hiç önemi yok.
The fact that you don't drink at all, Kirk is the greatest argument for drunkenness I know
Kirk, senin hiç içmiyor olman bence içkiyi savunmak için en geçerli neden.
Look, I don't know what pet names Thorwald had for his wife, but I'll tell you this, all those trips at night with that metal suitcase, he wasn't taking out his possessions, because his possessions are still up in the apartment.
Thorwald'un karısına nasıl lakaplar taktığını bilmiyorum ama şu kadarını söyleyeyim, gece o metal bavulla yaptığı gezintilerde evden kendi eşyalarını çıkarmıyordu çünkü eşyaları hala evinde.
You know, Harry, I don't remember ordering those cigarettes at all.
Harry, o sigaraları sipariş ettiğimi hiç hatırlamıyorum.
I don't know if the diagrams are of any use to you, dear... but as you see, the words make no sense at all.
Diyagramlar işine yarar mı bilmiyorum canım ama gördüğün gibi bu kelimeler hiç anlaşılmıyor.
I don't believe you know Oliver very well at all.
Oliver'i çok iyi tanıdığını sanmıyorum.
I don't know you at all.
Seni tanıyamıyorum.
The other day in Philadelphia when I was singing, you know, I don't appreciate that at all.
Önceki gün Philadelphia'da ben şarkı söylerken mesela. Bu hiç hoşuma gitmedi
- I don't know you at all.
- Seni hiç tanımıyorum.
I don't know why I'm telling you all this, except that it has absolutely nothing to do with your situation at all.
Bütün bunları sana neden anlatıyorum bilmiyorum, bunun dışında başka bir durumla hiçbir ilgisi yok.
I don't really know anything about it at all. But you just started to tell me...
Ama tam bana anlatmaya başlamıştın...
But I don't know you at all.
Ama seni hiç tanımıyorum.
I don't know about this... but I assure you, this is not the reason why I am on the ship, not at all.
Bu konuda bir şey bilmiyorum ama sizi temin ederim, gemide olma nedenim hiç bu değil.
If anybody calls, anyone at all you don't know where I am, or how to reach me.
Ve birisi ararsa, kim olursa olsun nerede olduğumu ve bana nasıl ulaşacağını bilmiyorsun.
I don't know you at all.
Seni hiç tanımıyorum.
I don't know you at all.
Aslında seni hiç tanımıyorum.
I don't believe that But you know, all I have to do is waltz you around for about seven days, at which time you'll belly stick yourself.
İnanmıyorum, ama biliyor musun, bütün yapmam gereken, seni etrafta 7 gün dolaştırıp, karnının vücuduna yapışmasını beklemek.
I don't want to argue with you on your birthday... but I want you to know I don't share your opinion at all.
Doğum gününde seninle tartışmak istemiyorum fakat bilmeni isterim ki ; asla seninle aynı fikirde değilim.
Well, you know, I've been observing you here now... for the last four weeks, and I don't see any evidence of mental illness, at all.
Biliyor musunuz, son dört haftadır sizi gözlemliyorum ve hiçbir akıl hastalığı belirtisi göremiyorum.
I don't know why I'm telling you this, and I'm not ashamed at all.
Bunu sana neden anlatıyorum bilmiyorum, ve hiç de utanmıyorum bundan.
You know, the amazing thing was that... I don't think he had any interest in children whatsoever. None at all.
En inanılmazı da aslında hiç bir çocuğa da ilgi duymuyordu.
I don't know, if you don't think Hughes would have us in a war in a few months, it wouldn't do any good at all.
Bilmiyorum, Hughes'un bizi birkaç ay içinde savaşa sokmayacağını düşünüyorsan sorun yok.
I think the first one, we don't need any introduction at all. I think you know who it is.
İlkini size tanıtmama gerek yok, siz zaten onu tanıyorsunuz.
I don't know why, but every now and again in my life for no reason at all, I need you.
Nedenini bilmiyorum ama hayatımda arada sırada hiç bir sebep yokken, sana ihtiyacım oluyor.
Now, I know that you're all upset at me, and you don't really understand why I'm doing this, but I will not roll over and die, and I will rest easy, because I sleep the sleep of the righteous.
Hepinizin bana kızdığını biliyorum ve bunu neden yaptığımı bilmediğinizi de biliyorum. Ama kalkıp da pek takmayacağım rahatıma bakacağım ve yatıp uyuyacağım. Çünkü, ben haklıların uykusunda uyuyorum.
I don't know about the rest of you... but, Plunkett, you haven't fooled me at all.
Diğerlerinizi bilmiyorum fakat Plunkett, beni bunlarla kandıramazsın.
I don't know you at all...
Sizi tümüyle tanı...
I don't know you at all, but I know this :
Sizi tümüyle tanımıyorum fakat şunu biliyorum ki :
I don't know why you get dressed at all.
O halde neden bu kadar giyinip kuşandın?
I don't know you at all... but somehow I have the feeling... that you're exactly the listener that I've been looking for.
Seni hiç tanımıyorum Nigel. Ama nedense içimden bir ses aradığım dinleyicinin sen olduğunu söylüyor. Hikayemi ilginç bulacağını umuyorum.
- You know, I don't understand this case at all, Poirot.
Bu vakayı hiç anlamadım, Poirot. Doğru.
I know you think I'm trouble, and you curse the day you met me... but off the record, I don't feel that way about you... at all.
Biliyorum belâ olduğumu düşünüyorsun ve tanıştığımız güne lanet ediyorsun ama kayıt dışı olarak ben böyle düşünmüyorum. Hem de hiç.
I know you'll find this crushing, 007, but I don't sit at home praying for an international incident so I can run down here all dressed up to impress James Bond.
Bunu ezici bulacağını biliyorum, 007, ama evde oturup uluslararası bir olay olsun da James Bondu'u etkilemek için giyinip, koşup geleyim diye dua etmem.
You must think so... if you think I don't know who the Beatles are or any music at all.
"Beatles'ı bilmediğimi, müzikten anlamadığımı düşünüyorsan beni aptal sanıyor olmalısın."
- Have you thought about it at all? - Well, I don't know.
- Bunu hiç düşünmüş müydün?
I thought you would know that by now but I'm beginning to see that you don't know me at all.
Bunu şimdiye kadar anlarsın sanmıştım ama beni hiç tanımadığını anlamaya başlıyorum.
I don't know how much of this you know,..... but ten years ago,..... there were several deaths at this hospital, here in the ASU,..... and, like the recent deaths,... .. they were all ruled accidental.
Bunun ne kadarını bildiğinizi bilmiyorum ama 10 yıl önce yine hastanenin bu bölümünde bazı ölümler meydana gelmişti ve hepsi de son ölümler gibi kazara meydana gelmiş gibi görünüyordu.
You don't know me and I don't know you... and we are not having this conversation at all.
Birbirimizi tanımıyoruz... bu şekilde konuşamayız.
It's funny you should say that,'cause I don't know you at all.
Bunu söylemen çok komik çünkü seni tam anlamıyla tanımıyorum.
- I don't know what you're doing here because you're all cut.
- Burada ne yaptığınızı bilmiyorum bu yüzden atıldınız.
You don't know me, I'm not good at all.
Beni bilmiyorsun. Ben iyi bir adam değilim.
First, I know you don't like me and you look at me as some sex-crazed teenager looking to corrupt your granddaughter, but I assure you that's not the case. Not at all.
Birincisi beni sevmediğinizi ve beni torununuzun peşindeki sex delisi bir genç delisi gibi gördüğünüzü biliyorum ama sizi temin ederim ki herşey bundan ibaret değil.
Because now I realize I don't think I know you at all.
Çünkü o zaman fark ettim ki seni hiç de tanımıyor muşum.
Maybe I don't have a chance at winning but if I could take just one vote away from you and make you know how it feels to be a loser then this is all worthwhile.
Ama oylarından bir tanesini çalsam, sana kaybetme hissini yaşatabilsem... bütün bunlara değecektir.
I don't think you know Grace at all.
Grace'i o kadar da iyi tanımıyorsunuz.
I don't know about you... but I really don't like this guy at all, man.
Seni bilmem... ama gerçekten bu heriften hiç hoşlanmıyorum, adamım.
I don't know you at all.
Seni hiç tanımıyormuşum.
I don't know what I'm gonna do, but you've got to avoid Demarest at all costs.
Ne yapacağımı bilmiyorum, ama ne pahasına olursa olsun Demarest'i yenmeliyiz.
We all know you've been going through a lot lately, Phil, and... for a long time I've been meaning to state outright, if you need anything at all, you don't hesitate to call, day or night.
Uzun zamandır ben de sana bir şeye ihtiyacın var mı diye sormayı düşünüyordum, gece veya gündüz aramaktan çekinme.
When you want to come in this house, you've got to- - you've got to- - you've got to stay with me at all times, and not upset anyone else in my family, because they don't know that I consort with known Nazis.
Bu evde kalmak istiyorsan sen... ... sen sen sürekli benimle vakit geçireceğini ve ailemden kimseye huzursuzluk vermeyeceğini bilmelisin. Çünkü meşhur Nazilerle arkadaşlık ettiğimi bilmiyorlar.