English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I gave it to him

I gave it to him tradutor Turco

444 parallel translation
I know'cause I gave it to him myself the day he went to join Quantrill.
Quantrill'e katılmaya gittiği gün kendi ellerimle verdiğim için biliyorum.
I gave it to him.
Ona ben verdim.
I gave it to him in the theatre.
- Hayır. Ona ilacı ameliyathanede verdim.
I gave it to him the day I sent him to you.
Daha o gün onu sana gönderdim.
- I gave it to him.
Ona ben verdim.
I gave it to him when he was 10!
10 yaşındayken onu ben yapmıştım.
I gave it to him myself.
Kendisine bizzat verdim.
I gave it to him myself. Damn!
Kendi ellerimle verdim.
I gave it to him myself.
One ben kendim vermiştim.
- I gave it to him, you know.
- Çanı ben ona verdim. - Sen mi verdin?
So he gambled for support and I gave it to him.
Bu yüzden destek için kumar oynadı ve ben de ona destek verdim.
I gave it to him in 50s.
Ona 50'likler şeklinde verdim.
I gave it to him.
Ben verdim.
I gave it to him.
Ben koydum.
He needed help, I gave it to him.
Ona yardım gerekti, ben de yardım ettim.
- I gave it to him.
- Ona verdim.
But he said he needed money for business, and I gave it to him.
Fakat iş için paraya ihtiyacı olduğunu söyleyince ben de verdim.
Some stranger kept pestering me, so I gave it to him.
Yabancının biri başımın etini yedi, ben de ona verdim.
I gave it to him, T.C.
Onu vurdum, T.C.
Yes, I gave it to him.
Evet, ona ben verdim.
He was doing a piece on the Abadaba gang, and I gave it to him for self-protection.
Bir haber için mafyaya sızdı silahı da kendini koruması için ben verdim.
I gave it to him.
- Ben verdim.
- I gave it to him.
- Ben vermiştim ona!
Well, the next day, I gave it to him.
Ne dediğimi çok iyi biliyorum. Dün akşam evini 15 dakika da bir aradım. - Öyle mi?
- I gave it to him.
- Götürdüm verdim işte.
- Yeah, but I gave it back to him.
- Evet. Ama ben kabul etmedim.
I gave him a black eye for it and had to tie him up to a tree.
Gözüne bir yumruk indirdim ve onu ağaca bağlamak zorunda kaldım.
Oh! It's very unlucky! I even gave him tickets to the Assembly Ball.
Çok şanssızsınız çünkü... ona balo biletleri bile verdim.
I asked him for the money, and he gave it to me.
- Olamaz! Para istedim.
Was it justice, or was it charity that gave me my orders when i put him to death on the cross?
Onu çarmıha germe emrini bana adalet veya merhamet mi verdi?
I gave young Ensign Pulver another drink of alcohol in orange juice and it inspired him to relate further amorous feats of his.
Genç Teğmen Pulver'ın portakal suyuna içki karıştırınca, yeni... cinsel başarılarını anlattı.
I gave him an order. He didn't carry it out fast enough to suit me.
Ona verdiğim emri istediğim kadar hızlı yerine getiremedi.
So I went to him... and he gave it to me.
Bu yüzden ona ben gittim ve bana bunları o verdi.
He gave it to me for a favour I'd done him.
Ona yaptığım bir iyiliğe karşı bana bunu vermişti.
Well, the mail boy we had last year, I told him to go over and make a big show of what we gave him, and it worked.
Geçen yılki postacı çocuğa, oraya gidip bizim verdiğimizle övünmesini söylemiştim, işe yaramıştı.
Amos, I didn't give him the bottle, he gave it to him.
Amos, şişeyi ona ben vermedim, o verdi.
I'll tell him that His Eminence gave it to me.
Ona, bunu bana Kardinal Hazretleri'nin verdiklerini söyleyeceğim.
It's just that I always liked to celebrate the day papa gave him to me.
Babamın onu bana verdiği günü kutlamaktan hep hoşlandım sadece.
I gave it to him.
Ona mı?
It said that one day he would be murdered by a son that I gave to him.
Kehanete göre ona vereceğim bir erkek çocuk tarafından öldürülecekti.
The heir to the Robert factories gave it to me because I screwed him.
Onunla yattığım için onu bana Robert fabrikalarının varisi vermişti.
If I can drop in five large coins without it overflowing, will you promise to try to find out who gave him the combination?
Eğer bunun içine taşırmadan, beş iri madeni para atarsam çıkıp, şifreyi vereni bulmaya söz verir misin?
Well, I gave him my baby to kiss and he bit it on the head.
Öpsün diye bebeğimi verdim kafasını ısırdı.
- I was there when they gave it to him.
- Temizlediklerinde oradaydım.
But I gave him the purse to keep it for me.
Ama ona, cüzdanı, saklaması için ben verdim.
- I really gave it to him, you know?
- Ona sahiden yedirdim.
Sivan gave it to me and I'll keep it for him.
- Nereden bulmuşsa, bulmuş. Saklamam için bana verdi.
I recommended Katarina Krafft, gave him her address... and promised to talk to her about it. That's the whole story.
Katarina Krafft'ı önerdim, adresini verdim ve ona bundan bahsetmeye söz verdim.
When he sees Malik showed him the back, he gave it to me.
İsmail'i görünce bu çantayı ona göster. O vermişti bana.
Miss Lina Przybilla, unkempt, but delightful, greeted him, screeching, "I gave it to him, Franz!"
Tiz sesiyle : "Dergileri verdim Franz!" der.
And then I threw the teddy bear to him, and he gave it suck at his breast.
Sonra ayıyı ona fırlattım ve bu kez o emzirdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]