I haven't forgotten tradutor Turco
476 parallel translation
I hope I haven't forgotten anything.
- Umarım bir şey unutmamışımdır.
- I haven't forgotten.
- Unutmadım.
No, I haven't forgotten.
Hayır, unutmadım.
Just before the end, not before... tell him I haven't forgotten about the frogs.
Ölmeden hemen önce, daha önce deđil... ona kurbađalarý unutmadýđýmý söyleyin.
I haven't forgotten the time you ate my party pompano. Sure.
Parti için hazırlanmış yaladerma balıklarını yediğiniz zamanı unutmadım.
You think I like you to say that, but I haven't forgotten what you said a minute ago.
Bunu söylemeni istediğimi sanıyorsun ama ben bir dakika önce söylediklerini unutmadım.
You haven't forgotten, I'm not a marrying man.
Evlenecek adam olmadığımı unutmadın herhalde.
Surely you haven't forgotten the good times she and I used to have down at the cottage.
Onunla benim kulübede geçirdiğimiz güzel zamanları unutmamışsındır eminim.
No, I haven't forgotten anything.
Hayır, hiçbir şey unutmadım. Ya sen?
I haven't forgotten.
Unutmadim.
I haven't forgotten.
Unutmuş değilim.
I haven't forgotten what we had, but how can I forget that I'm a mother?
Aramızda yaşananları unutmadım ama bir anne olduğumu nasıl unutabilirim?
I know you haven't forgotten me.
Beni unutmadığını biliyorum.
I haven't forgotten you.
Seni unutmadım.
" Dear Specs, just a line to let you know I haven't forgotten.
" Değerli Specs, sizleri unutmadığımı bilmenizi isterim.
- l know. I haven't forgotten.
- Biliyorum. Unutmadım.
I hope you haven't forgotten you were kind enough to invite me, Mrs. Rankin.
Umarım beni çağırdığınızı unutmadınız, Bayan Rankin.
I see that you haven't forgotten my deaf ear.
Kulağımın sağır olduğunu unutmadığınızı görüyorum.
I haven't forgotten That you gave me my first job, Mr. Morse.
Bana ilk işimi verdiğinizi unutmadım, Bay Morse.
Believe me, I haven't forgotten it.
İnanın ki unutmadım.
And I haven't forgotten how, when times were bad
Zor günlerinizi de unutmadım.
I haven't forgotten that.
Bunu unutmadım.
I haven't forgotten a word, Sabrina.
Tek kelimesini bile unutmadım, Sabrina.
Me and my family haven't forgotten how good you were to us last year.
Ben ve ailem geçen yıI bize ne kadar İyi davrandığınızı unutmadık.
I suppose four years from now, you'll be sitting around here telling people you haven't forgotten me, either.
Eminim dört yıl sonra burada oturur, insanlara beni unutamadığını da söylersin.
I haven't forgotten about another boy a boy who was buried at El Alamein.
Başka bir çocuğu henüz unutamadım El Alamein'de gömülü bir çocuğu.
I haven't forgotten about that letter.
O mektubu unutmadım.
In case you've forgotten, there's a corpse in there. I haven't.
Doğrusu odamda bir ceset unutmuşsun.
I haven't forgotten it, Stewart.
Unutmadım, Stewart.
I will marry you, if you haven't forgotten about asking me.
Seninle evlenirim. Teklifini unutmadıysan...
I haven't forgotten.
Bunu unutmadım.
No, I haven't forgotten that.
Hayır, unutmadım.
No, I haven't forgotten anything.
Hayır, hiçbir şey unutmadım.
I haven't forgotten.
Unutmadım.
Now, if you think I've forgotten my question, I haven't.
Sorduğum soruyu unuttuğumu sanıyorsan, yanılıyorsun.
You've forgotten, but I haven't.
Sen unuttun ama ben unutmadım.
I haven't forgotten, you know.
Unutmadığımı, biliyorsun.
Don't worry, gentlemen, I haven't forgotten.
Endişelenmeyin, beyler, unutmadım.
Yes, I haven't forgotten, my lord.
Evet, hatırlıyorum lordum.
I hope you haven't forgotten what I asked of you then.
Umarım o zaman senden istediğim şeyi unutmazsın.
I haven't forgotten.
- Unutmuş değilim.
I haven't forgotten about the Ronson.
Çakmağı unutmadım.
See, I haven't forgotten ;
Gördün mü, unutmamışım ;
I haven't forgotten your mother and sisters.
Anneni ve kardeşlerini unutmadım.
I haven't forgotten, I still owe you a little.
Size olan borcumu unutmadım gerçi önemsiz bir miktar.
- I haven't forgotten, commissioner.
- Unutmadım.
I haven't forgotten that, commissioner.
- Bunu biliyorum.
But I haven't forgotten.
Fakat unutmadım.
- No, no, I haven't forgotten.
- Hayır unutmadım.
As you can see, I haven't forgotten all the things you have done for me.
Gördüğünüz gibi, benim için yaptıklarınızı unutmadım.
I haven't forgotten. I can't.
Unuttuğumdan değil, çıkamayacağım.
i haven't heard from you 21
i haven't seen you in a while 35
i haven't yet 29
i haven't got it 40
i haven't seen it yet 23
i haven't 1248
i haven't decided yet 126
i haven't got time 37
i haven't the faintest idea 43
i haven't done anything 204
i haven't seen you in a while 35
i haven't yet 29
i haven't got it 40
i haven't seen it yet 23
i haven't 1248
i haven't decided yet 126
i haven't got time 37
i haven't the faintest idea 43
i haven't done anything 204