I haven't got it tradutor Turco
401 parallel translation
But I tell you I haven't got it. If I had, I'd give it to you.
Fakat elimde olmadığını ve olursa vereceğimi söylüyorum.
- Well, what if I haven't got it to pay you? - You've got it.
- Farz edelim ki ödeyecek kadar param yok?
I haven't got it!
Bende yok!
I haven't got it yet but I'll get it.
Daha elime geçmedi, ama geçecek.
I haven't got it.
Ben öyle bir şey görmedim.
It's so dusty, and I haven't got my curtains hung yet.
Çok kirli, ve henüz perdelerimi bile asmadım.
I haven't got it.
Bende değil.
I guess I got a right to look at it, haven't I?
Bence buna bir bakmaya hakkım var, yok mu?
I don't want it to get around that I haven't got a breeder's guide.
Soy rehberim olmadigini bütün mahalleye yayacaksin.
I hate to admit it, but I haven't got a leg to stand on.
Kabul etmekten nefret ediyorum, ama ayagimi kaydirirsiniz.
- I haven't got it.
Onu bana ver.
I haven't got it all worked out yet, but... Freddie, maybe you could help me.
Tam olarak çözdüm diyemem ama... belki Freddie bana yardım eder.
Haven't I got enough trouble without you making it tougher?
Derdim yokmuş gibi işimi zorlaştırıyorsun! Bu senin hatan.
I haven't got the stomach for it.
Artık midem kaldırmıyor.
All the things that have been happening to me and I haven't got a picture to show for it.
Başıma onca şey geldi ve bunu gösterecek bir resmim bile yok.
I haven't got it with me.
Yanımda değil.
- I haven't got it with me.
Yanımda değil.
Well, sir they got it and I haven't got it but I'm going to get it.
Ve kus... onlarin eline geçti, ama bana ulastirmadilar. Ama onu alacagim.
Uh - I've - I've got to read it, haven't I?
Ah... ben... okumam gerek, değil mi?
- I haven't got it.
- Yanımda değil.
But it's not my land and not my bank, and I haven't got any choice.
Ama ne arazi, ne de banka benim. Başka seçeneğim yok.
- It could be better for... - I've got to, haven't I?
Mecburum değil mi?
How can I produce it when I haven't got it?
Bende yoksa onu nasıl ortaya çıkarabilirim?
- I haven't got it.
- Anahtarım yok.
I don't say it wouldn't be a pleasure, mind you, but — we haven't got the right!
Gus, memnuniyetle yapardım ama doğrusunu istersen buna hakkımız yok.
I haven't got it. I'll have it for you in a day or two.
Bir iki güne kadar veririm.
- I haven't got it.
- Alamadım.
Supposing I haven't got it... or supposing I don't want to sell...
Diyelim ki bende değil... ya da diyelim ki satmak istemiyorum...
- I haven't got it.
- Bende değil.
I haven't got $ 5,000 and there isn't any guy to get it from, so you may as well go right along to the police and tell them whatever you wish.
Benim beş bin dolarım yok. Bu parayı alabileceğim başka biri de yok. Polise gidip onlara ne istersen anlatabilirsin.
Well, what else can I do if you haven't got it?
Madem elinde yok, ne yapabilirim ki?
Guess I haven't got what it takes.
- Yeterince iyi değilim.
- I haven't got it with me.
- Yanïmda degil.
I know you haven't had the best of breaks since you got back, but... you ought to stick here and slug it out a while longer on your own home ground.
Biliyorum, döndüğünden beri çok da hoş şeyler yaşamadın, ama burada kalmalı ve kendi toprakların için sonuna kadar savaşmalısın.
I know you haven't got one iota of evidence against her and without witnesses, you'll never prove it couldn't have been an accident.
Cora'ya karşı elinde zırnık kadar kanıt olmadığını biliyorum tanık olmadan da, olayın bir kaza olmadığını asla kanıtlayamazsın.
I haven't got it, I swear!
Bende değil, yemin ederim!
I haven't got an engagement ring yet like George, but we'll announce it at the dinner.
George gibi bir nişan yüzüğü almadım ama yemekte herkese ilan ederiz.
I don't supposed it'd do any good to tell you boys... we haven't got any gold?
Size iyi bir şey söyleyeceğimi zannetmiyorum çocuklar... bizim hiç altınımız yok.
But I can't do it, because I haven't got $ 50,000.
Ancak yapamıyorum çünkü 50,000 dolarım yok.
No, I haven't got the currency right here in my hands but it's promised by an unimpeachable source.
Hayır, şu an elimde olan bir şey yok... Ama güvenilir bir kaynaktan alınmış sözüm var.
I haven't got it.
Ben de yok.
You see, uh, I, uh- - I haven't got it yet.
Yani anlarsın, ee... Daha elime geçmedi.
But I haven't got it.
Ben sahip olamadim.
Look Sally. I haven't got time to talk about it now.
Anlatacak zamanım yok.
I just haven't got it.
Ama bende yok.
- I haven't got it with me.
- Şu anda yanımda değil.
It just so happens I haven't got a red cent left.
Gel gör ki tek kuruşum kalmadı.
I know it, and I haven't got a chance, but I want to go through with it anyway.
Biliyorum ve hiç şansım yok ama gidebildiğim yere kadar gideceğim.
And I haven't got it yet.
Daha parayı almadım.
Ah, that's only for fun, I haven't got nerve to do it for real.
O sadece eğlence için. Gerçekten yapacak cesaretim yok.
They haven't got a chance really, and I think they know it.
Gerçekten bir seçenekleri yok, ve sanırım bunu biliyorlar.
i haven't heard from you 21
i haven't seen you in a while 35
i haven't yet 29
i haven't seen it yet 23
i haven't 1248
i haven't decided yet 126
i haven't the faintest idea 43
i haven't got time 37
i haven't done anything 204
i haven't finished yet 32
i haven't seen you in a while 35
i haven't yet 29
i haven't seen it yet 23
i haven't 1248
i haven't decided yet 126
i haven't the faintest idea 43
i haven't got time 37
i haven't done anything 204
i haven't finished yet 32