I just can't do it tradutor Turco
672 parallel translation
- I just can't do it.
- Bunu yapamam.
I guess all we can do is just take it... and hope we don't make the same mistake again.
Sanırım tek yapabileceğimiz bunu sindirip bir daha aynı hatayı yapmamayı ummak.
I guess it was the wrong thing to do, but I just can't seem to get this thing out of my head.
Sanırım yanlış bir iş yaptım ama tüm bu şeyleri aklımdan bir türlü çıkartamıyorum.
But, I just can't do it!
Ama, yapamıyorum!
I just can't do it.
Bunu yapamam.
I can't do it just like that.
Bunun için ateş etmem.
It's just that I can't do without you.
Sensiz yaşayamam, o kadar.
I just can't do it!
Gerçekten yapamam!
I just can't do it, Major.
Bunu yapamam, Başkan.
I just can't do it, fellas.
Bunu yapamam, Bay Travis.
But I just can't do it.
Ama onu yapamadım.
I just can't do it.
Ben bunu yapamam.
I just can't do it.
Yapamam.
I just don't see how I can do it.
Nasıl olur bilemiyorum.
Oh, I just can't do it. I don't care what Harry Mudd says.
Harry Mudd'ın ne dediği umurumda değil.
I do like you, and I just can't go through with it.
Sizden hoşlanıyorum, ama bunu size yapamam.
- Do you feel ill? - It's just that I can't remember things. It's very tough.
- Bazı olayları hatırlayamamam zor geliyor.
You can't do it, I'm just passing through.
Sen bunu yapmazsan, ben geçer giderim.
It probably doesn't have anything to do with anything but just as a precaution when you go out, if you tell me where you're going to go a phone number where I can find you.
Muhtemelen hiçbir ilgisi yok ama sadece bir önlem olarak dışarı çıktığında bana nereye gideceğini,... seni bulabileceğim bir telefon numarasını söyler misin? .
I mean, do you think that people get to a point of pain where they just can't bear it?
İnsanların artık dayanamayacakları kadar ağrı çekebileceklerini düşünür müsün?
I just can't do it anymore.
Ben bunu artık yapamayacağım.
I just don't think you can do it.
Bunu yapabileceğini sanmıyorum.
- I just can't do it.
- Yapamam işte.
Yes, it's just that I can't force him to do it
Evet! ama onu çok fazla zorlayamam!
Right! Obviously, I can't handle it! I'm just a great sabre-toothed tart so we'll let my husband do it.
"Kocaman sivri dişli aksinin biriyim... o yüzden de kocam halletsin."
Now, just let me do it, and I promise I won't hurt you.
Şimdi benim yapmama izin ver ben de canını yakmayayım.
I just can't do it anymore, Brian.
Artık bunu yapamayacağım Brian.
I'm sorry. But I just can't do it.
Gazla, Charlie!
I can't do it, baby, I just...
Yapamam hayatım...
Shit. I just don't think I can do it.
Bunu yapabileceğimizi hiç sanmıyorum.
I can't keep living where I do. It's just...
Orada daha fazla kalamam.
- I can. - No, you can't do it. You're just trying to settle up an old score.
Sadece eski bir hesabı görmeye çalışıyorsun.
I just can't do it.
Yapamıyorum.
He needs me so badly, and I just can't do it.
Bana çok ihtiyacı var ama bir şey yapamıyorum.
I don't mean i'm the only person in the world that can do it, you know, but just... something that I could - something special.
Dünyada bir tek benim yapabileceğim bir şey demek istemiyorum ama yapabileceğim özel bir şey.
I just can't seem to figure out how to do it right the way you do it.
Ama senin yazdığın gibi güzel nasıl yazarım, bunu bilemiyorum.
Just stay out of it. - I can't do that.
Bu işin dışında kal.
they do it too well, I can't ask you to sacrifice yourself Adam but maybe though be happy with just me.
Bunu da yaptılar. Senden kendini feda etmeni isteyemem Adam ama benimle gelirsen mutlu olurum.
you can't do this to me funny, I thought I just did it bye now
Bunu bana yapamazsın. Komik, sanırım yaptım bile. Hoş çakal.
No, I just can't do it!
Hayır, yapamıyorum.
It's just I can't do that... kind of work because of my hernia.
Fıtığım yüzünden artık o tür iş yapamıyorum.
They taught him how to do it at Carnegie Tech. It's the strangest thing, but I just can't shake the feeling that I know you well.
Çok garip ama seni çok iyi tanıyormuşum hissini içimden atamıyorum.
I can't do it. I'm just not a sorcerer.
Yapamam Ben büyücü değilim
I just can't get over you. How do you do it?
onlar başının çaresine bakarlar, ama eğer onlar için endişeleniyorsan, burada onlar ile birlikte kalabilirsin.
I just can't do it anymore.
Sadece bunu artık yapamam.
Look, if you can't do it for me... I'll just have to take my business to another dealer. Yeah.
Eğer benim için yapamazsan başka birisiyle anlaşırım.
And every time you do, I just can't believe it.
Ve her seferinde inanmakta güçlük çekiyorum.
I just... I can't do it.
Sadece... yapamam.
I just can't wait for you to do it any more.
Ama artık ben seni bekleyemeyeceğim.
Look, Doc, I just can't do it.
Bak, Doktor, Gördüğün gibi yapamıyorum.
I don't know about this. Why can't Will just do it?
Bilmiyorum, neden bu işi Will yapmıyor ki?