I never asked you to tradutor Turco
346 parallel translation
I never asked you to stoop to something like that.
Senden böyle bir şey yapmanı istemedim.
- I never asked you to.
- Böyle olmasını ben istemedim.
I never asked you to leave your wife.
Ben karından ayrılmanı istemedim.
I never asked you to come!
Seni ben çağırmadım.
I never asked you to step inside my house.
Sana evime girme izni vermedim.
I never asked you to
Sizden hiçbir zaman yapmanızı istemedim.
You know, I never asked you to stop being a woman, you know?
Biliyorsun senden asla kadın olmaktan vazgeçmeni istemedim, değil mi?
I never asked you to do it, Layne.
Senden bunu yapmanı hiç istemedim Layne.
I never asked you to choose me.
Beni seçmeni hiç istemedim.
I never asked you to trust me, darlin'.
Senden bana güvenmeni hiç istemedim ki, tatlım.
- I never asked you to.
- Senden bunu asla istemedim.
I never asked you to fight him.
Onunla dövüşmeni ben istemedim.
I never asked you to come here. That was your choice, not mine. I never asked you to come here.
Senden buraya gelmeni hiç istemedim ki.
- I never asked you to go to Richard.
Senden asla Richard Fish'e gitmeni istememiştim. Yani yanılmış olabilirim.
I never asked you to fix anything.
Senden herhangi birşeyi düzeltmeni istemedim.
I never asked you if you wished to be mine... I took you.
Beni istiyor musun diye hiç sormadan... seninle evlendim.
Do you know I've never asked anybody to marry me?
Kimseye hiç evlenme teklif etmediğimi biliyor musun?
I thought I asked you never to mention Jesse's name again.
Senden bir daha hiç Jesse'nin adını anmamanı istemiştim.
Listen, I've never asked anything from you, but this time you have to do something to free Roberto.
Dinle, şimdiye kadar senden hiçbir şey istemedim fakat bu kez Roberto'nun serbest kalması için bir şeyler yapmalısın.
They never asked me if you were there the night of the murder... so I didn't think it was wrong not to tell them anything.
Onlar bana cinayet gecesinde orada olup olmadığınızı sormadıkları için ben onlara bir şey söylememekle yanlış bir şey yapmadım
I have asked you never, never to speak about Bridget like that to me.
Bana Bridget hakkında asla, asla böyle konuşmamanı rica etmiştim.
- I pledged never to turn against you. - I asked for no pledge.
- Sana sırt çevirmeyeceğime dair babama söz verdim.
I've never asked you this but I'm asking you now, simply, purely, hold it! Now I'm asking you to hold it.
Şimdi durmanızı istiyorum.
If I'd known, I'd never have asked you to come here.
Bunu bilseydim seni hiç buraya çağırmazdım.
I don't know what Shimazo may have asked this Ichi fellow to do... but you never should have let him get away.
Shimazo'nun şu İchi denen adamdan ne istedi bilmiyorum..... fakat onu kesinlikle elinden kaçırmamalısın.
You asked me if I have ever done something I remember but would like to never happen.
Bana hatırladığım fakat hiç gerçekleşmemesini dilediğim bir şey yaptım mı diye sormuştun.
Ever since you left, I've dreamt of coming face to face with you. I've never asked myself whether it would be easy to kill you.
Gidişinizden beri, karşınızda olmayı öyle çok bekledim ki sizi öldürmenin kolay olup olmadığı sorusunu kendime hiç sormadım.
You know, I've asked you a dozen times to marry me, and you've never answered.
- Senden pek çok defa benimle evlenmeni istedim, sense bana hiç yanıt vermedin.
I've never asked you to do anything in my whole life.
Hayatım boyunca senden hiçbir şey istemedim.
I have asked you never to speak of my brother.
Erkek kardeşimden hiç söz etmemen gerektiğini söylemiştim.
When you asked me to marry you... I found it incredible. I replied : "No, never."
Seninle evlenmemi istediğinde bunu inanılmaz buldum ve "Hayır, asla." dedim.
- I never said a thing about money. All I asked you was if you wanted to get inside.
Ben sana içeri girmek ister misin diye sordum sadece.
No, I guess I was just wondering... if you had a file here on Nora Chandler and, of course, I never asked to see it.
Hayır, sanırım sadece merak ediyordum, acaba sizde Nora Chandler'ın dosyası var mı ve, elbette, onu görmeyi sizden hiç istemedim.
No, I guess I was just wondering... if you had a file here on Nora Chandler and, of course, I never asked to see it.
Ben sadece merak ediyordum... Burada Nora Chandler ile ilgili bir dosya olsaydı, elbette bir mahkeme celbi olmadan bunu asla yapamam.
I asked you never to speak to me again. Will you go away?
Umarım rahatsız etmiyorumdur, Mandy, tatlım.
I'm going to walk away and pretend that you never asked me to do this. This could work out for you, too.
İşine de yarayabilir Diane.
God knows, Howard, I never asked a favour of any man, but I was with the firm when your father used to carry you in here.
Tanrı biliyor ya Howard hayatımda kimseden iyilik istemedim. Ama sen daha babanın kucağındayken ben burada çalışıyordum.
I want to ask you something that I have never asked before.
Sana daha önce hiç sormadığım bir şey sormak istiyorum.
Gordon, what I want, and I've never asked you for anything, is to be your copilot on this one.
Gordon, benim istediğim, ve şimdiye kadar senden hiçbir şey istemedim,... bu işte senin yardımcın olmak.
You never read anything I asked you to.
Aslında sen hiç birşey okumadın onu söylüyorum.
Gordon... what I want... and I've never asked you for anything... is to be your copilot on this one.
( derin iç geçirme ) Gordon, benim istediğim, ve şimdiye kadar senden hiçbir şey istemedim,... bu işte senin yardımcın olmak.
I would never touch one of your experiments unless you asked me to, Doctor.
Siz istemedikçe deneylerinize asla elimi sürmem.
[Chuckles] I NEVER ASKED YOU TO LEAVE.
Asla neden ayrıldığını sormadım.
You've helped my work so much and you've never asked for anything in return and I know you've put yourself at great risk to do so.
Bana çok yardımcı oldun, karşılığında da bir şey istemedin. Bunu yaparak kendini büyük bir riske attığının farkındayım.
I want you to do something for me... something that I've never asked you before.
Benim için birşey yapmanı istiyorum... Daha önce senden hiç istemediğim birşey.
- As long as I've known Andy... he never asked me for a thing, except to speak to you... about getting off drugs.
- Andy'yi tanıdığımdan beri... benden hiçbir şey istemedi, seninle uyuşturucuyu bırakman... konusunda konuşmamı istemek dışında.
No, and I never asked to have you, neither.
- Ben de doğurmayı istememiştim.
I got to ask you to do me a favour, something I've never asked you to do before. What's that?
Senden, bana bir iyilik yapmanı istiyorum daha önce hiç istemediğim bir şey.
Well, you know, I never asked anyone to build me an aquarium.
Kimseden bana akvaryum yapmasını istemiş değilim.
If you gave it to me / I never asked for it /
Bana aşkını verdiysen de / Ben istemedim /
I would have never seen it had you not asked me to see it.
Benden izlememi istemeseydin, nasıl bittiğini asla göremeyecektim.