I understand that you're upset tradutor Turco
73 parallel translation
I understand that you're upset- - l don't want to beg, but I'm asking you, please, as a friend.
Kızdığının farkındayım. Yalvarmak istemiyorum. Bir dostun olarak rica ediyorum.
this time is- - look, willie, you're upset, i understand that, but before you pop a blood vessel, let me show you something.
Bu seferki... Bak, Willie, üzgünsün, Bunu anlarım,
Now, I know that you're all upset at me, and you don't really understand why I'm doing this, but I will not roll over and die, and I will rest easy, because I sleep the sleep of the righteous.
Hepinizin bana kızdığını biliyorum ve bunu neden yaptığımı bilmediğinizi de biliyorum. Ama kalkıp da pek takmayacağım rahatıma bakacağım ve yatıp uyuyacağım. Çünkü, ben haklıların uykusunda uyuyorum.
You're a little upset, and I understand that.
Biraz üzgünsün, bunu anlıyorum.
I can understand if you're upset about my claiming that aneurysm.
O anevrizmayı üstlendiğim için kızgınsanız anlarım.
Yes, I understand that you're upset.
Evet, üzüntünüzü anlıyorum.
- I understand that you're upset...
- Kırgın olmanı anlıyorum.
I understand that you're really upset.
Gerçekten üzgün olduğunu anlıyorum.
I understand that you're upset.
Üzgün olmanızı anlıyorum.
I understand that you're upset.
Üzgün olmanı anlıyorum.
I understand that you're very upset, but...
Evet. Çok üzüldüğünü anlıyorum, ama...
- I understand that you're upset, sir.
- Efendim sinirinizi anlıyorum.
Look, son, you're upset, I understand that.
Bak, evlat, üzgünsün, Seni anlıyorum.
Look, I understand that you're upset.
- Bak, kızgın olduğunu anlıyorum.
I UNDERSTAND THAT YOU'RE UPSET, OK? BUT YOU DO UNDERSTAND THAT I DIDN'T MEAN TO HURT YOU, RIGHT?
Üzgün olduğunu biliyorum ama sana zarar vermek istemediğimi anlıyorsun, değil mi?
I understand you're upset, miss, but there's no need to take that tone.
Üzüntünüzü anlıyorum bayan ama burda böyle bağırmanıza gerek yok.
I know that you're upset, and... I understand that I've hurt you.
Biliyorum kızgınsın ve seni incittiğimi anlıyorum
Okay, brooke, I understand that you're upset, but is there something else that's going on?
Pekâlâ, Brooke üzgün olmanı anlayabilirim, ama bunun dışında olan bir şey mi var?
Oliver, i understand that you're still upset with me.
Oliver, hala bana kızgın olmanı anlıyorum.
Mr. Leitner, I understand that you're upset, but the best thing that you can do for Cody right now is to get him to the medical center.
Bay Leitner, kızgın olmanızı anlıyorum. Fakat şu an Cody için yapabileceğiniz en iyi şey onu tıp merkezine götürmek.
Amanda, I understand that you're upset and I'm sorry.
Amanda, üzgün olduğunu biliyorum ve özür dilerim.
Ms. Carr, I understand that you're upset with Blair.
Bayan Carr biliyorum, Blair'e kızdınız.
I can understand that you're, you're upset and I screwed up. I just, I...
Sinirli olmanı anlayabiliyorum ve ben beceremedim.
Look, I understand that you're upset.
Bak, üzgün olmanı anlıyorum.
Yes, I can understand that you're upset.
Sıkıntını çok iyi anlıyorum.
Uh, look, I understand that you're upset, but let's not blow this thing out of proportion.
Dinle, biliyorum kırgınsın ama ne olur bu meseleyi çok büyütmeyelim.
Listen, I understand that you're very upset right now, but there may come a time when you'll regret not having some of this stuff.
Şu an oldukça üzgün olduğunu anlıyorum ama bunların hepsini yaktığına pişman olacağın bir zaman gelecek.
I-I understand that you're upset, but you have to see this from our viewpoint.
Üzgün olmanı anlıyorum ama olaya biraz da bizim açımızdan bakman lazım.
I understand you're, um, upset by Maureen's manipulations, but Trip was completely in the dark about her antics with that river rescue.
Maureen'in herkesi böyle kullanması hoşuna gitmiyor biliyorum ama Trip onun o nehirdeki kurtarma olayıyla ilgili dolabından habersizdi.
I understand that you're upset with me, Rebekah... so I'm gonna let that go, just this once.
Bana bu kadar kızgın olmanı anlıyorum, Rebekah... O yüzden bu seferliğine bu yaptığını unutacağım.
I understand that you're upset, it's upsetting to everyone.
Üzgün olmanızı anlıyorum, bu durum herkesi altüst etti.
I understand that you're upset.
- Üzüntünü anlıyorum
Look, I understand that you're still upset, but it'll kill Mike if you don't come to our wedding.
Bak, üzgün olduğunu biliyorum ama eğer düğüne gelmezsen Mike mahvolur.
Hi. Everybody's pretty wound up right now, and I understand that you're upset, okay, I do.
Burada herkes oldukça bitik vaziyette, senin üzüntünü de anlıyorum, tamam anlıyorum.
I understand that you're upset, but there is no reason for you...
Biliyorum, kızgınsın ama kızmanı gerektirecek... Beni canlı yayında tuzağa düşürdün ve elimi zorlamak için doğmamış çocuğumuzu kullandın.
I understand that you're upset your mom is gone,
Annen öldü ve üzgünsün, anlıyorum.
I understand that you're upset with how things were yesterday.
Dün olanlardan dolayı hissettiklerinizi anlıyorum.
I understand that you're upset, Mr. Mayor.
Keyfinizi kaçırdığını biliyorum,... Sayın Başkan.
Zoey... I can understand that you're upset... but endure it.
Zoey panik yapmanı anlıyorum, ama kendini tutmaya çalış.
I understand that you're upset.
Üzüldüğünüzü biliyorum.
I understand that you're upset that the venue is sold out, but there's nothing we can do about it.
Tüm biletleri sattığınızı anlıyorum ama yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
And I can understand that you're upset.
Ve sinirlenmeni de anlayabiliyorum.
I understand that you're upset, but we have a doctor in peril.
Üzgün olduğunu anlıyorum ama bir doktorun hayatı tehlikede.
Charlotte, I understand that you're upset, but I didn't do it.
Charlotte, öfkelenmeni anlıyorum fakat ben bir şey yapmadım.
( holt ) look, i understand that you're upset.
Kızgın olmanı anlıyorum.
You know what, you're upset and I totally understand that, but I am not going to hurt you, I promise.
Üzgünsün bunu tamamen anlıyorum ama sana zarar vermeyeceğim. Söz.
- Ok, I understand that you're upset.
- Mutsuz olmanı anlıyorum.
I understand that you're upset, but, you know, we... we can talk about this.
Üzgün olmanı anlıyorum ama biliyorsun bu konuyu konuşabiliriz.
You're upset, I understand that.
Kızmışsın, anlıyorum.
I understand that you're upset with me For showing myself into your home. Mm.
Evine davetsizce geldiğim için bana kızmanı anlıyorum.
Really close. Okay, I-I understand that you're upset...
Tamam, üzgün olduğunu anlıyorum.