English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I wasn't going to

I wasn't going to tradutor Turco

1,445 parallel translation
His father wasn't getting on with my mother, we saw they were going to break up and... Peter and I, we got close to each other.
Babası annemle geçinemiyordu,... ayrılmak üzere olduklarını gördük Peter ve ben, birbirimize yakındık.
And she said it wasn't that at all and I thought, well, since I wasn't going to...
Ve kadın hiç de öyle değildi dedi ve ben de düşündüm ki...
Aang, I wasn't really going to eat the lemur, okay?
Aslında onu gerçekten yemeyecektim. Oldu mu?
I wasn't going to hand it over to the police.
Polise teslim etmeyecektim.
I really wasn't going to say anything.
Aslında bunu söylemeyecektim.
Seriously, though, I wasn't aware... anyone else was going to be aboard, captain.
cidden mi, Farkında değildim... Başka gelecek var mıydı kaptan.
You know, I wasn't going to do this, but I feel very generous today.
Bunu yapmak istemiyordum ama bugün cömertliğim üzerimde.
I wasn't going to let her leave but she told me Vince was waiting in the car, and he's looking after her now.
Gitmesine izin vermezdim, ama Vince'in arabada beklediğini, onu merak edeceğini söyledi.
I wasn't going to ask him in.
Ama buna izin vermek istemedim.
I wasn't going to.
Bunu düşünmüyordum zaten.
I wasn't sure I was going to see you again.
Ben.
That really wasn't funny... - No? - I was going to kill you...
Dev, gerçekten bu hiç komik değildi.
I wasn't going to give it to you.
- Zaten vermeyeceğim.
I wasn't really thrilled about going back to the golf course.
Golf sahasına dönerken gerçekten heyecanlanmadım.
I wasn't going to talk to you again for the rest of our lives?
Benden kaçman anlamsızdı?
Well, originally, I wasn't going to go to college.
Şey, başlangıçta üniversiteye gitmeyecektim ben.
I wasn't going to lie for that son of...
O sersem için yalan söyleyecek değilim ya.
I wasn't going to drop her, was I?
Onu aşağı atmayacaktım herhalde.
Did you think I wasn't going to find out about it?
- Farkedeceğimi hiç mi düşünmedin?
I wasn't going to come in my cassock, no, no
Ne? Cüppemle gelecek değildim, hayır, hayır.
I thought I wasn't going to be able to breathe any more
Bir daha nefes alamayacağımı düşündüm.
Well, it was probably a mistake putting him there in the first place, but I wasn't going to get another chance to get away, so I took it.
Muhtemelen onu oraya yatırmak daha en baştan bir hataydı ama bundan kaçmak için başka şansım yoktu, ben de bu fırsatı değerlendirdim.
I wasn't going to let you have Ringo.
Ringo'ya müsade edemezdim.
I promised myself I wasn't going to do this.
Kendime bunu yapmayacağıma söz verdim.
And I wasn't go And i wasn't going to let them snip out the l ast thing that make me feel a man
Beni erkek yapan son şeyi de kesmelerine izin veremezdim.
Okay, I wasn't going to say it in front of the guys, but back then I really thought that's how it worked.
Tamam. Onların yanında söylemeyecektim ama o zamanlar işlerin böyle yürüdüğünü sandım.
I wasn't going to do this for another few weeks, but seriously... turning all of humanity into apes?
O kadar hafta bunu yapmak için çalışmadım ben, ama gerçekten bütün insanları maymuna çevirmek mi?
If that wasn't a relative, I'm going to be very upset.
- Tabii.
I wasn't going to keep them,
Onları çalmayacaktım,
I knew this wasn't going to work.
Bunun işe yaramayacağını biliyordum.
I thought that wasn't going to work out.
Bu işin yürümeyeceğini düşünmüştüm.
That wasn't the phrase I was going to use.
Kuracak olduğum doğru cümle bu değildi.
as soon as you found out i wasn't going to fuck you, you started picking on me.
Seninle yatmayacağımı öğrenir öğrenmez, bana sataşmaya başladın.
I wasn't going to say that.
Onu söylemeyecektim.
No, no, she said she wasn't going to come before I mentioned I might be inviting Marissa.
Hayır, hayır, Marissa'yı davet edeceğimden bahsetmeden önce söylemişti.
If you mean telling you I wasn't going to do a bunch of things then doing them anyway and lying about it, then I've been lying to you.
- Yalan söylemekten kastın sana bir sürü şeyi yapmayacağımı söyleyip yine de yapmaksa evet, sana yalan söylüyordum. - Sanırım seni bağışlayabilirim.
I knew that today wasn't going to be the end.
Bugünün son olmayacagini biliyordum.
I wasn't going to tell them about Ken Robinson until we found his wife.
Kadını buluncaya kadar onlara Ken hakkında bir şey söylemeyecektim.
- I wasn't going to.
- Bölmeyecektim.
When he was standing there in front of me... Just before he left, I swear, for a second, it felt like he wasn't going to let me go.
Benim tam önümde durduğu anda... ayrılmadan az önce, yemin ederim, bir anlık, beni bırakmayacağını sandım.
Wasn't going to earn me my Pulitzer, but I already put a lot of work into it.
Hani bana iki hafta önce vermiştin. Bana Pulitzer kazandırmazdı.
I wasn't going to the police anyway.
Madem öyle polise gitmeyeceğim.
I thought he wasn't going to let you out of his sight.
Seni gözünün önünden ayırmayacagını sanmıştım.
I thought he was nuts, but I wasn't going to pass him up.
Onun deli olduğunu düşündüm ama teklifini de reddetmedim.
I wasn't going to let them get away with it.
Yanlarına bırakmaya niyetim yoktu.
I wasn't not going to pay you back.
Ödeyemem.
And, I wasn't going to say this...
Bunu söylemeyecektim...
I knew where you were going that night and he wasn't ready to see all that.
O gece nereye varmak istediğini biliyordum ve o, bunları görmeye hazır değildi.
He told me that he wasn't going to Brown and then I saw him there with Anna.
Bana Brown'a gitmeyeceğini söyledi sonra onu orda Anna'yla gördüm.
I wasn't going to get up every morning to go to work.
Her sabah işe gitmek için kalkmayacaktım.
I wasn't going to be like anyone else.
Hiç kimseye benzemeyecektim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]