I wasn't lying tradutor Turco
319 parallel translation
I wasn't respectable enough for your spotless factory... with its lying gossips.
Değerli fabrikanız için, yeterince saygıdeğer biri olmadığımı uyduruyorlar...
I wasn't lying.
Yalan söylemiyordum.
Now you know I wasn't lying to you.
Artık sana yalan söylemediğimi biliyorsun.
I wasn't lying to you, Jacob.
Sana yalan söylemiyordum Jacob.
I thought I was being honest. I thought I wasn't lying, but I was.
Dürüst olduğumu, yalan söylemediğimi sanıyordum ama aslında yalandı.
I wasn't lying'to ya, Joey.
Sana yalan söylemiyordum Joey.
I wouldn't be lying on the floor with some man if he wasn't married.
Evli olmayan bir adamla gecenin bir saati yerde yatmazdım.
- I wasn't lying.
- Yalan söylemiyordum.
But I wasn't used to lying.
Ama yalan söyleyemedim.
You've got to know I wasn't lying.
Yalan söylemediğimi anlamak zorundasın.
- Look, I wasn't lying to you, Mr...
- Yalan söylemiyordum.
I wasn't lying when I said that the carabinieri have the memoir.
"Defter Jandarma'nın elinde." dediğimde yalan söylemiyordum.
Tell him I wasn't lying.
- Siz söyleyin. Ben yalan söylemedim.
To find out if we really went out to lunch and if I wasn't lying earlier.
Gerçekten öğle yemeği için dışarıya çıkıp çıkmadığımızı ve tabi şimdiye dek yalan söyleyip söylemediğimi anlamak için.
I wasn't lying.
Yalan söylemiyormuşum.
Now I'm lying here and now imagine it wasn't me.
Buradayım. Bunun ben olmadığımı hayal et.
I had a feeling Robert wasn't lying this time.
Bu kez Robert'in yalan söylemediğini hissetmiştim.
You'll find out i wasn't lying
Yalan söylemediğimi anlayacaksın
I wasn't lying.
Yalan söylemedin.
I wasn't lying, Adrian.
- Yalan söylemedim.
Emily, I'd be lying if I said that I wasn't, but the...
Emily, korkmadım desem yalan söylemiş olurum ama...
I wasn't joking, I was lying.
Şaka yapmıyordum, yalan söylüyordum.
I wasn't lying, was I?
Yalan söylemiyormuşum?
You know, I wasn't always lying to you.
Biliyorsun Data, sana söylediğim her şey yalan değildi.
I'd be lying if I said it wasn't.
Değil dersem yalan olur.
I wasn't lying to you.
Yalan söylemiyordum.
See? I wasn't lying.
Gördün mü?
And I wasn't lying.
Yalan değil.
You understand, I knew Harry was lying, saying this wasn't any good but holding on to it like, man, you'd have to break his fingers to get it away from him.
Harry'nin yalan söylediğini biliyordum. Bunun iyi olmadığını söylemişti ama bunu elinden almak için parmaklarını kırmam gerekecek. - Çok komik.
- I'm sayin'Easy Wind is a lyin'moon cricket, but maybe on this one he wasn't really lying','cause I did it for a small nickel.
- Kolay Rüzgar yalancının önde gideniydi. Ama bu sefer tam olarak yalan söylemedi. Çünkü bir sente yaptım.
- Yeah, he had help, Scully, and he wasn't lying, because I think the man that killed him was Leonard Trimble.
O yardım ediyordu Scully, yalan söylemiyordu. Çünkü bana göre... -... onu öldüren Leonard Trimble'dı.
I wasn't lying!
- Yalan söylemedim.
I'd be lying if I said I wasn't worried about you.
Senin için biraz kaygılanmadığımı söylesem yalan olur.
Look, I wasn't lying.
Ben yalan söylemedim.
Gabrielle, I wasn't lying.
Gabrielle, yalan söylemiyordum.
At least I didn't know I wasn't lying.
En azından yalan söylemediğimi bilmiyordum.
I wasn't lying about that. Everything went wrong.
Yalan söylemedim.
If it wasn't because I had to go back for that toothpick I'd be lying dead with Dominic, God forbid.
Dişime birşey takıldığı için kürdan almaya gitmeseydim Dominic'le beraber orada yatıyor olurdum.
Last night, though I wasn't lying.
Dün gece yalan söylemiyordum.
I wasn't lying'to ya.
- Sana yalan söylemiyordum.
I still don't understand how you knew Del wasn't lying.
Del'in yalan söylemediğini nasıl bildin, hala anlamış değilim.
And I wasn't lying when I said I care about you.
Ve seninle ilgilendiğimi söylediğimde, yalan söylemiyordum.
I wasn't lying when I said "I do."
- Hayır.
I'd be lying if I said it wasn't.
Sana söylemeseydim, yalan söylemiş olurdum.
I'd be lying if I said I wasn't scared.
Korkmadım dersem yalan söylemiş olurum.
I mean, maybe he was lying, but maybe he wasn't.
Demek istediğim belki yalan söylüyordu, belki de söylemiyordu.
And I wasn't lying either, my father's here too.
Ben de yalan söylemiyordum, babam da buradaydı.
I wasn't lying about that.
Bunun hakkında yalan söylemedim.
And I was happy because I wasn't sneaking off and lying to you!
Ve kaçarak sana yalan söylemediğim için mutluydum.
- Listen. He told my dad I was lying when I wasn't.
Babamın ne zaman çıkacağını öğrenmiş.
l mean, I'd be lying if I said I wasn't a little weirded out by recent events.
Son olayların biraz tuhaf gelmediğini söylersem yalan olur.
i wasn't listening 61
i wasn't paying attention 53
i wasn't born yesterday 35
i wasn't 1177
i wasn't thinking straight 33
i wasn't expecting that 35
i wasn't thinking 181
i wasn't invited 33
i wasn't talking to you 127
i wasn't looking 38
i wasn't paying attention 53
i wasn't born yesterday 35
i wasn't 1177
i wasn't thinking straight 33
i wasn't expecting that 35
i wasn't thinking 181
i wasn't invited 33
i wasn't talking to you 127
i wasn't looking 38