I won't tradutor Turco
69,291 parallel translation
I won't even look at you.
Sana bakmayacağım bile.
I'm certain you won't believe the answer to that question.
Eminim ki bu sorunun cevabına inanmayacaksınız.
I won't be long.
Uzun sürmez.
I mean, I'll just leave. I won't bother you again.
Şimdi gidip seni bir daha rahatsız etmem.
I won't tell anyone I saw you.
Seni gördüğümü kimseye söylemem.
I won't give them a description or anything, I swear.
Kimseye tarifini falan vermem, yemin ederim.
I know you've won a lot of races, and I hope for both our sakes that age hasn't diminished your skills.
Birçok yarış kazandığını biliyorum ve umarım ikimizin de iyiliği için yaşın yüzünden yeteneğin azalmamıştır.
If you won't talk to me, that's the best I can do.
Benimle konuşmazsan yapabileceğimin en iyisi bu.
Come on. I won't take no for an answer.
Hayır cevabını kabul etmiyorum.
I just left my stuff in my office, won't take me a sec.
Eşyalarımı ofiste unutmuşum, çok sürmez.
I also imagine this strategy won't have escaped Mr... Costley's defence team.
Costley'nin savunma ekibinin gözünden de kaçmamıştır.
You will tell Carrie that I love her, won't you?
Carrie'ye onu sevdiğimi söyle, olur mu?
Listen, Holly, if you let me go, I won't tell anyone.
Dinle Holly, beni bırakırsan kimseye anlatmam.
Just so I understand... If we can find you two some new non-soldier brains, you won't be like this?
Doğru anladıysam size asker olmayan beyin bulabilirsek bu şekilde olmayacak mısınız?
And I won't be alone.
Ve yalnız da dönmeyeceğim.
If this goes the way I expect, I won't have to lift a finger.
Eğer bu beklediğim gibi giderse parmağımı bile oynatmama gerek yok.
If you choke me out, I won't be able to tell you a damn thing.
Beni boğarsan sana hiçbir şey anlatamam.
I won't let any harm come to you.
Sana zarar gelmesine asla izin vermem.
What makes you so sure I won't use those clippers against you?
O kırpıcıları sana karşı kullanmayacağımı nereden biliyorsun?
I won't be silenced.
Sessiz kalmayacağım.
You won't laugh when I pawn your phone to pay your tuition.
Ders ücretini ödemek için telefonunu sattığımda böyle gülemeyeceksin.
I won't do another op with you ever.
Seninle başka bir şov yapmayacağım.
I won't.
Yapmayacağım
I-I won't fly jet planes... you, uh, stay out of court. Does that sound good?
Ben savaş uçağı uçurmayayım sen de mahkemeden uzak dur.
I screw you, I won't be around for you to kill me.
Seninle oyun oynarsam, beni öldürmeden tüyerim.
I won't look.
Bakmayacağım.
I won't tell anyone.
Kimseye söylemem.
I won't.
Bırakmam.
I won't be surprised if the judge throws out the whole case!
- Yargıç tüm davayı kaldırıp çöpe atarsa hiç şaşırmam.
How do I know you won't get bored and run off someplace like you always do?
Her zaman yaptığın gibi bir yerde sıkılıp kaçmayacağını nasıl bileceğim?
And I won't stand by while you frame my client for murder.
Ben de müvekkilime cinayet komplosu kurmanıza seyirci kalmayacağım.
I won't do it anymore!
Artık istemiyorum!
I won't forget this time.
Bu sefer unutmayacağım.
I won't tell anyone.
- Kimseye söylemem.
I'm furious... that she won't give her mother any time.
Çok öfkeliyim. Çünkü annesine hiç vakit ayırmıyor.
I won't let that happen.
Bunun olmasına izin veremem.
I won't give you the poor little orphan talk.
Ben sana küçük zavallı yetim muhabbeti yapmayacağım.
I won't let you kill our son.
Oğlumuzu öldürmene müsaade etmem.
If you won't do it, I will.
Sen yapmazsan ben yaparım.
- I won't leave you.
- Seni böyle bırakmam.
I won't say shit, man.
Kimse bahsetmeyeceğim bundan, dostum.
So long as you're not the health inspector, I won't need to use this on you.
Sağlık müfettişi olmadığınız sürece bunun üzerinizde kullanmam.
- I won't lie.
- Yalan söylemeyeceğim.
You want to be punished for your guilt, and I won't be part of it.
Duyduğun suçluluk yüzünden cezalandırılmak istiyorsun ama buna alet olmayacağım.
I won't put you on something I don't think is necessary.
Seni, gerekli görmediğim bir ilaca başlatmayacağım.
So I know you won't shoot us down after we launch.
Böylece biz gemiden ayrıldıktan sonra bizi vurmayacağınızı bilirim.
I won't let you make it.
Bunu yapmana izin vermem.
And he sells everything, just pills, coke, Fentanyl, and I won't touch that shit'cause I know it's too addicting.
Duyduğuma göre her şeyi satıyormuş. Ağrı kesici, kokain, fentanil... O boklara bulaşmam.
I might have broken the Accords, but I know you won't.
Anlaşmalar'ı çiğnemiş olabilirim ama sen onlara uyacaksın.
- But I know you won't.
- Ama sen çiğnemeyeceksin.
I tried calling, but she won't pick up.
Aradım, açmadı.
i won't forget you 27
i won't be late 34
i won't forget 80
i won't leave you 95
i won't let you down 206
i won't tell you 54
i won't have it 79
i won't give up 42
i won't tell if you won't 28
i won't be a moment 22
i won't be late 34
i won't forget 80
i won't leave you 95
i won't let you down 206
i won't tell you 54
i won't have it 79
i won't give up 42
i won't tell if you won't 28
i won't be a moment 22