If he's there tradutor Turco
2,698 parallel translation
I just wanna see if he left something there, please just a minute.
Sadece bir şey bırakmış mı görmek istiyorum bir dakika sürer. Sadece bir dakika yeterli.
So if he's such a hot shot and there's such a waiting list, then how did we even get in?
Madem o harika biri, madem uzunca da bir bekleme listesi var, peki bizi nasıl aldı?
If you're lookin for one of your dwarves, he's out there, holding the mic.
Eğer cücelerinden birini arıyorsan, dışarıda mikrofon tutuyor.
'Cause if he doesn't get back out there, with the half that he's had in the playoffs, he's gonna be labeled a quitter for the rest of his career.
Çünkü maça çıkmazsa, oynadığı yarısan da sonra kariyerinde boyunca pes eden biri olarak görülecektir.
Well, the manager gave me his credit card info, so if we're lucky he's out there using it.
Otel müdürü, kredi kartı bilgilerini verdi. Kullanırsa hemen yakalarız.
But if he wants me to be captain, there's gonna be some changes.
Ama madem kaptan olmamı istiyor, o zaman bazı değişiklikler yaparım.
Even if he was sober as a nun, there's no way he could do what these guys do.
Bir rahibe kadar ayık bile olsa bu adamların yaptıklarını yapması mümkün değil.
If Vega's here, he's over there.
Vega buradaysa, şu taraftadır.
Well, we don't even know if he's gonna be there, and we'll be dressed up, it'll be dark.
Orada olup olmayacağını bile bilmiyoruz. Ayrıca şık giyinmiş olacağız ve karanlık olacak.
Okay, good, because there's this one guy I used to date who's about to be force-fed wine and cheese if he doesn't get to the point.
Tamam, güzel çünkü eskiden çıktığım bir adam vardı ve bir an önce konuya girmezse zorla makarna yiyip, şarap içirilecekti.
If he kills her, there's no blood on your hands.
Prensesi öldürürse, bunun sorumlusu sen olmazsın.
Look, if you're right, then at least there's a chance he's still alive.
Haklıysan, en azından hâlâ hayatta olma ihtimali var demektir.
Just before Garrett kills Billy, he meets this coffin maker, who's played by Peckinpah himself, in half-light, as if he's been there all the time, like Garret's conscience.
Garrett, Billy'yi öldürmeden hemen önce Peckinpah'ın canlandırdığı bu levazımatçıyla tanışır. Garrett'ın vicdanı gibi, sanki sürekli oradadır levazımatçı.
Look, even if he's telling the truth, there is no such thing as a Robin Hood defense, so at least it's conspiracy.
Doğruyu söylüyorsa bile Robin Hood savunması diye bir şey yoktur. En azından bu bir komplo.
He tried to joke with Spooner, asked him if he was shipping cotton candy or air, but Spooner kind of got squirrely, said it was just a couple of empties that were packed there to fill some space.
Hatta, kutuda hava mı var, pamuk şeker mi diye Spooner'a şaka yapmaya çalışmış ama Spooner birden gerilmiş ve yer doldurmak için koyduğu birkaç boş kutudan biri olduğunu söylemiş.
Lucas said to tell you sorry if he held you up, but, uh, there was something important he had to do.
Lucas seni beklettiği için üzgün olduğunu söyledi, önemli bir işi çıkmış.
If there's C4, he wasn't alone. There is someone that helped him.
C4 varsa mutlaka ona yardım eden birileri vardır.
If there's anyone among you... who believes he's not fit for this holly mission and doesn't deserve the honour, let him step forward now.
İçinizde, bu kutsal görevi yapamayacak bu şerefe layık olmadığını düşünen biri varsa öne çıksın.
He said there's a position overseas for me if I wanna take it.
Deniz aşırı bir görev için orduya geri dönmek isteyip istemediğimi sordu.
Simon, I'm not here to argue with you about the guy in there... What he deserves or what he doesn't deserve. But I gotta tell you, if he doesn't have the right to play God with people's lives, then neither do we ;
Simon, bak, seninle tartışmak istemiyorum ancak yanındaki o adam yaptıklarından ötürü bunu hak etmiş olabilir ama yine de insanların kaderine biz karar veremeyiz.
If there is a 65-year-old man standing in front of you who has never asked a favor of anyone, then I reckon what he says can be believed.
65 yaşında kimseye ihtiyacı olmamış bir adam karşınızda duruyorsa demek ki inanılacak bir şey söyler.
If he is there with you, why don't you ask that angel if he marked me down for a good deed as much as the sand grains.
Oralarda yanındaysa eğer sorsana o meleğe defterimize kum tanesi kadar sevap yazmış mı?
Even if he finds out, there's nothing he can do.
Bilirse bir tedavisi olacaktı gibi bir şey de değil.
But if he dies in there, which he will, junior... I get to keep what's left.
Orada ölürse, ki ölecek evlat geriye kalanlar benim olur.
That man out there has got bad cards and he is going to lose, and if he loses... it's our lives.
Dışarıda duran o adamın eli kötü ve oyunu kaybedecek ortaya koyduğu şey ise bizim hayatlarımız.
He's established failsafe protocols to wipe the memory if there's any attempt to access certain files.
Belli dosyalara erişme girişiminde hafızayı silecek sağlam protokoller oluşturmuş.
Because if there were a class-one senior agent such as myself would have been aware of it, wouldn't he have?
Çünkü olsaydı benim gibi bir birinci sınıf kıdemli ajan bunu bilirdi, değil mi?
He's amazing with plants, and if there's anyone who can do this, he's the guy.
Bitkilerden çok iyi anlar ve bunu ancak o yapabilir.
If there's a war, and we know there will be, he believes America could be persuaded to help.
Eğer savaş olursa ve olacağını biliyoruz... Amerika'nın yardıma ikna olacağına inanıyor.
If there is no God and no Devil, how will he know what's right from wrong?
Eğer Tanrı veya Şeytan yoksa doğru ile yanlışı birbirinden nasıl ayırıyor?
He's not even gonna look at you if I'm not there in a pretty dress.
Sana bakmayacak bile. Tabi ben güzel elbisemle orada değilsem.
If he's got small feet too, you'd better forget it because it's just not worth it! Though some have big hands and no dick. I've been there!
Eğer ayakları da küçükse, onu unutmak iyi olur çünkü o buna değmez! Ben bunu orada buldum!
If he is there, who's this?
Eğer o burdaysa, ordaki kim?
There was something about that bear that made him feel as if he finally had a friend with whom he could share his deepest secrets.
O ayıcıkta, ona sonunda en derin sırlarını paylaşabileceği bir arkadaş bulduğunu hissettiren bir şey vardı.
and I said "If he's not there, you can drive me to the loony bin yourself."
Eğer oğlum orada değilse, beni kendi elleriyle tımarhaneye götürebileceğini söyledim.
If he's makes me go there, I will kick his ass out of bed.
Beni oraya getirirse, onun kıçına tekme atıp yataktan çıkarırım.
If he didn't die of heat stroke, there's only one place he could be.
Eğer sıcaktan kavrulup ölmediyse, gidebileceği tek yer var.
If he was right, and we let these Seekers take us back, there's a good chance we will be "silenced."
Eğer o haklıysa ve bu arayıcıların bizi geri götürmesine izin verirsek bu bizim susturulmamız için güzel bir şans olacaktır.
If he's out there, somebody will spot him.
Eğer oradaysa birisi onu görecektir.
If he's out there.
Eğer oradaysa.
Lord know he needs some, but if you just have to go, there's some extra change up in my top drawer.
. Ama illa gitmek istiyorsan Çekmecenin üstünde bozukluklar var
If there is danger, he's the first one to get in there.
Ortada bir tehlike varsa, oraya ilk giden o olmalıdır.
If there's any specialty part, this guy can get it, and if not, he knows somebody who can.
Özel bir parçası varsa bu herif bulur, bulamazsa da bulabilecek birini tanıyordur.
Well, if he's a baby, they got baby junk up there.
Eğer bebekse, orada bebek ıvır zıvırı da vardır.
I mind my own business, too, but if there's a prowler around and if he's brazen enough just to steal my bike off my back porch, I mean, what's next?
Ben de kendi işime bakıyorum, ama eğer buralarda bir olay olduysa yani eğer biri bisikletimi çaldıysa sırada ne var diye düşünürüm.
! But only if he likes the article, especially the photos, so there's a lot at stake.
- Ama röportajı beğenmesi şartıyla, özellikle de fotoğrafları.
'Cause you know he's not going to let any of us out if we go back there!
Çünkü biliyorsun oraya geri dönersek hiçbirimizin dışarı çıkmasına izin vermeyecek.
He's gonna check the back to see if she's around the back over there.
Arka tarafta olup olmadığına bakacak.
There's potatoes, if he gets hungry just warm it up.
Acıkırsa patates var, onu sıcak tut.
That's an easy if, because he will be there.
Sorun yok. O da geliyor. - O da orada olacak.
If he's here, there's plenty more comin'.
Şayet O buradaysa daha fazlası da gelecektir.
if he's still alive 35
if he's alive 49
if he's smart 25
if he's lucky 18
if he's innocent 26
if he's telling the truth 16
if he's here 40
if he's right 17
if he's not 30
if he's dead 32
if he's alive 49
if he's smart 25
if he's lucky 18
if he's innocent 26
if he's telling the truth 16
if he's here 40
if he's right 17
if he's not 30
if he's dead 32
if he's not here 16
if he's in there 17
if he's 16
if he's not there 17
he's there 214
he's there now 17
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
if he's in there 17
if he's 16
if he's not there 17
he's there 214
he's there now 17
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60