If it's no trouble tradutor Turco
45 parallel translation
Thanks, if it's not too much trouble. Oh, no.
- Teşekkürler eğer zahmet olmayacaksa.
Mrs. Emery, if you knew Max Fabian's history, you'd have no trouble whatever in believing it.
Bayan Emery, Max Fabian'ın geçmişini bilseydiniz... inanmakta hiç zorluk çekmezdiniz.
- No. - If it's too much trouble for you...
- Ama bir mahsuru varsa...
I have a favor to ask, if it's no trouble.
Zahmet olmazsa senden bir şey rica edeceğim.
I don't suppose you're very hungry after that dinner but if you'd like a cup of tea, it's no trouble for me to make.
O yemekten sonra aç değilsindir herhalde ama bir fincan çay istersen, hemen yapabilirim.
I would like some water, if it's no trouble.
Zahmet olmazsa, biraz su rica edeceğim.
Folks, if somebody has accidentally taken old man's wallet, let him get it back - so that we make no trouble about it!
Bakın, birisi ihtiyarın cüzdanını kazara alıvermişse geri versin de boş yere başımız ağrımasın!
I don't know what this about, but if something's hanging out my nose and no-one's told me, it's trouble.
Ne hakkında olduğunu bilmiyorum ama eğer burnumda bir şey varsa ve kimse söylemiyorsa bu çok kötü.
It's no trouble. I can do it every morning if you like.
Sakıncası yoksa her sabah gelip bu işi yapabilirim.
We'll have a delightful day, if you're sure it's no trouble.
Mutlaka çok güzel bir gün geçiririz ama sizi rahatsız etmeyeceğimizden emin misiniz?
Only if it ´ s no trouble. But I ´ d so much like to peep out.
Pencereden dışarı bakmayı çok istiyorum.
- If it's no trouble.
- Zahmet olmazsa.
If it's no trouble.
Sorun olmayacaksa.
Well, if you're sure it's no trouble.
Sorun olmayacağından eminsen.
If it's no trouble.
Rahatsız etmeyeyim.
I would love to see the rest of the apartment, if it's no trouble.
Eğer senin için sorun değilse.. .. daire kalanını da görmek isterim.
No, but if it's longer than a foot, you're in trouble, buddy.
Ama bir fitten uzunsa başın dertte ahbap.
No, that's still coming. Anyway,... he said she said, that the kingdom was in trouble, and if we didn't start doing something about it, we would have to sell the Round Table.
Hayır, daha değil Herneyse,... o dediki o dediki, kırallık tehlikede, ve eğer bu konuda bir şeyler yapmaya başmazsak, biz yuvarlak masayı satmak zorundayız.
'Cause you know I could just leave you there if - if you want... it's no trouble.
Çünkü istersem seni orada öylece bırakabilirim.. hiç sorun olmaz.
- I didn't say that, but if it's no trouble...
- Bunu söylemedim, ancak eğer sorun yaratmayacaksa...
I'm sorry, but it's a safety law. I'll be in trouble with the police if I take more. But there's no need to worry.
Ama endişelenmeye gerek yok.
If it's no trouble, maybe it would be better... I'll give you this.
Sorun olmazsa, bunu versem daha iyi olur.
- If it's no trouble.
- Eğer sorun olmayacaksa.
- And them, if it's no trouble.
- Eğer sorun olmayacaksa onları da.
Well, if it's not any trouble. No, of course not.
Senin ismin İskender.
I could use a couple more hours if it's no trouble.
Sakıncası yoksa birkaç saat daha işime gelir.
If it's no trouble.
Eğer sorun olmazsa.
Only if it's no trouble.
Sana zahmet olmayacaksa.
If it's no trouble.
- Zahmet olmayacaksa.
Well, if you change your mind, it's really no trouble.
Şey, fikrini değiştirirsen bana hiç zahmet olmaz.
If it's no trouble, sir.
Zahmet olacak beyefendi.
- I'll have some tea if it's no trouble.
- Bir çay içerim zahmet olmazsa.
If you want me to come in tomorrow, it's really no trouble.
Eğer yarın da gelmemi istersen hiç sorun değil.
If it's no trouble.
- Eğer size zahmet olmayacaksa.
Hey, if you need to duck out, it's no trouble at all.
Eğer gitmeniz gerekiyorsa hiç sorun değil.
No, I don't care if I get in trouble. It's worth it.
Hayır, başımın belaya girecek olması umrumda değil.
If you're sure it's no trouble?
Zahmet olmayacağına emin misiniz?
If you're not familiar with the lay of the land it's easy to run into trouble around here and your mobile phones will be of no use.
Bu yollara alışkın değilseniz başınız kolayca belaya girebilir ve telefonunuz da çekmez.
- Oh, if it's no trouble.
- Eğer sorun olmayacaksa.
If it's no trouble.
- Evet.
If it's no trouble, I... appreciate that, that's... that's, uh...
Sizi uğraştırmayacaksa çok memnun olurum. Teşekkürler. Bu...
If it's no trouble...
İyi, eğer sorun olmayacaksa...
Don Salvatore, if I may, this dealing spot business is no good, it brings trouble.
Don Salvatore, affınıza sığınıyorum ama bu alışveriş noktası işi fayda getirmez, dert getirir.
- Only if it's no trouble.
- Sadece zahmet olmayacaksa.
if it's meant to be 16
if it's not too much trouble 48
if it's a girl 43
if it's any consolation 226
if it's the last thing i do 21
if it's okay with you 83
if it's a boy 49
if it's all right 48
if it's ok 18
if it's me 22
if it's not too much trouble 48
if it's a girl 43
if it's any consolation 226
if it's the last thing i do 21
if it's okay with you 83
if it's a boy 49
if it's all right 48
if it's ok 18
if it's me 22