If it were up to me tradutor Turco
276 parallel translation
And if it were up to me...
- Baban nerede?
- If it were up to me...
- Bana kalmış olsaydı...
If it were up to me, I would have sold it a long time ago.
Bana kalsa uzun süre önce satmıştım ya.
If it were up to me we would call it all off now.
Benim için olay burada bitmiştir.
If it were up to me, I would give myself to you here and now.
Eğer bana kalsaydı, Sana kendimi burada ve şimdi verirdim.
If it were up to me, I'd stand them all against the wall.
Bana kalsa, hepsini dizerim bir duvar önüne, kurşunlarım.
Now, if it were up to me...
- Bana kalsaydı...
If it were up to me, I'd leave the following in Krakow... the Old Market Square and the old Cloth Hall as reminders.
Bana kalsaydı, Krakow'da bulunan Eski Çarşı Alanı'nı ve Eski Elbise Hali'ni bırakırdım.
If it were up to me, I'd rub'em out.
Bana kalsa defterlerini dürerdim.
Less talented, too If it were up to me -
Bana sorarsan sen daha yeteneklisin.
If it were up to me, I would give it to you.
Eğer elimde olsa dükkân senin.
- If it were up to me, I'd reason with him first.
- Ben olsam, önce onu ikna etmeyi denerdim.
If it were up to me, I couldn't care less what she did.
Bana kalacak olsa, ne yaptığı umurumda bile değil.
If it were up to me, I'd vote to disbar you.
Bana kalsaydı sizi barodan attırırdım.
If it were up to me, I would take care of it right away.
Eğer bana kalmış olsaydı, hemen bu durumla ilgilendirdim.
And if it were up to me, they'd be tried and convicted of manslaughter.
Eğer ben olsaydım... kasıtsız adam öldürmekten mahkum olabilirlerdi.
Look, kid, if it were up to me, I'd let you have all the time you wanted.
Bak evlat bana kalsa, istediğiniz kadar zaman veririm.
If it were up to me. I'd redo my flat every two years.
Eğer bana kalsaydı 2 yılda bir dairemin içini yenilemek isterdim.
If it were up to me...
Bana bağlı olsa...
If it were up to me, you wouldn't be caged. You'd be buried.
Bana kalmış olsa, kafeste değil, mezarda olurdun.
- No, I'm not. - If it were up to me,
- Fazla düşüncelisin.
Well, if it were up to me, I'd give you another chance.
Şey, eğer bu bana kalsaydı, sana başka bir şans daha verirdim.
If it were up to me, I'd give you the job, but I'm answerable... to our attorneys and the board of directors.
Bana kalsaydı sizi işe alırdım ama ben de yönetim kurulundaki avukatlara hesap vermek zorundayım.
If it were up to me, we'd still be together.
Eğer bana kalsaydı, yine beraber olurduk.
If it were up to me...
Bana kalsa...
If it were up to me, I'd recommend warning...
Bana kalsaydı, benim önerim uyarı...
If it were up to me, you'd be stew.
Bana kalsaydı, sen güveçte olurdun.
Now, you listen... If it were up to me, you'd be on your way home. But I'm not in charge.
Bana kalsaydı, çoktan evine dönüyordun ama sorumlu ben değilim.
If it were up to me, I'd chase every Englishman into the ocean.
Bana kalsa, bütün İngilizleri okyanusa dökerdim.
If it were up to me, I'd lock'em all away.
Bana kalsa, tümünü kilit altına alırdım.
If it were up to me...
" Eğer bana kalsaydı...
God, nick, if it were up to me... sure, but...
Tanrım, Nick. Bana kalsa tabii ama yani babam.
Yeah. Well, still... If it were up to me, I'd be lenient on her.
Evet, yine de bana kalsa, ona hoş görülü olurdum.
If it were up to me I would have taken those out of you a long time ago.
Elimde olsaydı uzun zaman önce çıkarırdım zaten.
If it were up to me, this would be in the fire now.
Eğer bana kalmış olsa, şimdi ateşte yanıyor olurdu.
If it were up to me, I wouldn't throw anything away.
Bana kalsa, hiçbir şeyi atamam.
Aw. And if it were up to me, you wouldn't die at all.
Ve eğer bana kalsaydı, hiç ölmemiş olurdun.
[groans] If it were up to me, she'd be in.
Bana kalsaydı geçerdi.
It's up to you to act as your conscience dictates... but if there were that many charges pending over me... you wouldn't see my coattail for the dust.
Ama vicdanına göre hareket etmen tamamen sana bağlı ama bana karşı yöneltilmiş böylesi suçlamalar olsaydı elimi bu tür pisliklere sürmezdim.
- If it had been up to me, I'd have told you, but there were others.
- Bana kalsaydı sana söylerdim, ama diğerleri vardı.
If we were to team up... it'd be the best for everyone, I think... for you... for me... and especially for Renate.
Eğer birlikte olursak herkes için daha iyi olur bence. Senin için, benim için, özellikle de Renate için.
Do you mean to tell me that a chap can go down there, and put up there as if it were a hotel and live on the fat of the land and then come away without paying a farthing?
Yani birisi oraya gidip, manastırı otel gibi kullanıp, yemeklerden yiyip içip sonra da tek kuruş ödemeden dönebilir mi?
If promises were made, or if you feel pledged to this person... even if it means her divorce, don't give her up because of me.
Birbirinize söz verdiyseniz, kendini ona karşı... sorumlu hissediyorsan, bu onun boşanması anlamına gelse bile... benim yüzümden ondan vazgeçme.
I mean, if it were me, I would have to muster up a lot of super willpower... not to sneak a peek.
Demek istediğim, eğer o ben olsaydım, hile yapmamak için oldukça büyük bir irade gücüm olması lazımdı.
Well... I'm no writer but if I were it seems to me I'd want to poke my head up every once in a while and take a look around see what's going on.
Şey, bir yazar değilim ama olsaydım eğer sanırım arada sırada kafamı kaldırıp, etrafıma bakıp, neler olup bittiğini görmeye çalışırdım.
So, I guess if I can be an adulteress... ... it shouldn't be a stretch for me to get up and- - You were close to him as a student.
Zina yapan bir kadın olabildiğime göre, sanırım orada ayağa kalkıp onu övmekte de...
In your case, I'd say you were crazy, but if Sheridan said it I'd tell him to stop on the West Side and pick me up some bagels!
Sen söylersen deli olduğunu söylerim ama Sheridan söylerse batı yakasındaki fırına uğrayıp bana çörek almasını söylerim.
If it were up to you, you'd have me do nothing.
Biliyor musun? Eğer sana kalsaydı, bana hiçbir şey yaptırmazdın.
If it were only up to me it would've been done already.
Karar sadece bana ait olsaydı seni hemen işe almıştım.
But it's kind of a personal challenge to me to see what we can do to bring local service up to the kinds of standards that we'd try to meet if we were the biggest branch in the state
Ama eyaletteki en büyük şubeye sahip... yerel bir hizmeti belli bir standarda yükseltmek benim kişisel hedefim.
I mean, she just wants me to grow up as if I were in Hungary and... She just doesn't get it, you know?
Demek istediğim o benim hala Macaristan'daki gibi büyümem gerektiğini düşünüyor beni dışarı çıkarmak istemiyor.