If that's what you're getting at tradutor Turco
37 parallel translation
Well, they're in good shape, but they won't lift us off, if that's what you're getting at.
- Onlar yeterli ama bizi kaldırmaz.
But I'm not gonna start Ludden, if that's what you're getting at.
Ama Slarton'u oyuna sokmam.
Well, I'm not giving it to you if that's what you're getting at.
Eğer derdin bunu almaksa, vermeyeceğim.
I don't sell my services, if that's what you're getting at.
Para karşılığında kehanette bulunmam, ima ettiğin buysa eğer.
My husband did not try to start anything with your wife, if that's what you're getting at.
Konuşmak istediğiniz buysa eğer kocam karınızla bir şeye başlamaya çalışmıyordu.
Well, we weren't having sexual relations, if that's what you're getting at.
Tamam, eğer kastettiğiniz buysa, Hiç cinsel ilişkimiz olmadı.
I'm not too old to make it without resting, if that's what you're getting at.
Eğer kastettiğin buysa, dinlenmeden yolu tamamlayamayacak kadar yaşlanmadım.
I don't have a rape fantasy, if that's what you're getting at.
Tecavüz fantezim yok, eğer varmaya çalıştığın şey buysa.
You don't need to worry, if that's what you're getting at.
Eğer sorun buysa, endişelenmene gerek yok.
We're not involved if that's what you're getting at.
Varmak istediğiniz nokta buysa, bir kan bağımız yok.
Kelly wasn't there, if that's what you're getting at.
Kelly orada değildi.Onları niçin alıyorsun.
I didn't act cured, Kristen, if that's what you're getting at. I am cured.
İyileşmiş gibi davranmadım, Kristen sorduğun şey buysa yani, gerçekten iyileştim.
I did not kill Jeffrey, if that's what you're getting at.
Eğer söylemek istediğin buysa Jeffrey'i ben öldürmedim.
Well, I don't count toothpicks or cut myself, if that's what you're getting at.
Kürdan saymıyor ya da kendimi kesmiyorum eğer sormak istediğin buysa tabii.
I am sleeping in my own bed again, if that's what you're getting at.
Yeniden kendi yatağımda yatıyorum lafı buraya getirmek istiyorsan.
I love my brother, but I am sure as shit not in love with my brother, if that's what you're getting at.
Ben ağabeyimi seviyorum. Ama kastettiğin buysa ona âşık olmadığımdan gayet eminim. Seanslarımız bitmiştir.
I like and respect Beth, if that's what you're getting at.
Demek istediğiniz buysa, Beth'i sever sayarım.
I wasn't cheating on you, if that's what you're getting at.
Seni aldatmıyordum. Eğer onu soruyorsan.
It wasn't me, if that's what you're getting at.
- Ne tespit ettinizse o ben değilim.
This isn't official Mossad business, if that's what you're getting at.
Bu bir resmi MOSSAD görevi değil, sormak istediğin buysa.
I don't have any illusions about our allies if that's what you're getting at.
Eğer ima ettiğin buysa, müttefiklerimizle ilgili aklımda bir şeyler yok.
More than here, if that's what you're getting at.
Burdakinden çok, kastettiğin buysa.
We didn't sleep together, if that's what you're getting at.
İma ettiğin buysa, yatmıyoruz.
Not just sex, if that's what you're getting at.
Sadece seks değil, eğer oraya geleceksen.
She's not datable if that's what you're getting at, okay?
Ama varmak istediğin nokta oysa söyleyeyim, çıkılacak bir kız değil.
I don't have any enemies if that's what you're getting at.
Düşmanlarım yok, eğer kastettiğiniz buysa.
I'm not here to dance on Freddie Lounds'grave, if that's what you're getting at.
Eğer söylemek istediğin buysa, bugün buraya Freddie Lounds'un mezarı üzerinde dans etmeye gelmedim.
She's not working for me, if that's what you're getting at.
Benim için çalışmıyor, merak ettiğin buysa.
- Mm-hmm. - I'm not jealous, if that's what you're getting at.
Kıskanmıyorum istediğin şey buysa.
I know what he looks like, if that's what you're getting at.
Oğlumun nasıl göründüğünü biliyorum. Eğer oraya varmaya çalışıyorsanız.
Not my boyfriend, if that's what you're getting at.
- Merak ettiğin buysa sevgilim değil.
I hated that they were knuckling under BARN's pressure, but I couldn't care less about the inheritance, if that's what you're getting at.
BARN'ın baskısı ile olanlardan nefret ettim, Miras hakkında rahatım diyemem. Demek istediğiniz buysa.
I can't cry, if that's what you're getting at.
Ağlayamam, eğer bunu yapmaya çalışıyorsan söyleyeyim.
Well, it ain't roadkill, if that's what you're getting at.
Lafı oraya getireceksen, yolda araba çarpıp ölmemiş.
If that's what you're getting at, I'm not a victim.
Buraya varacaksanız söyleyeyim, kurban değilim.
Not all of it, not even what I lost personally, so I'm not sharing it, if that's what you're getting at.
Hepsini değil, şahsen kaybettiğim kadarını bile değil bu yüzden paylaşmayacağım demek istediğin buysa.
I will never forgive him, if that's what you're getting at.
Eğer oraya geliyorsan, onu asla affetmeyeceğim