Impasse tradutor Turco
164 parallel translation
It was an impasse, and highly unbusinesslike.
Durum içinden çıkılmaz bir hal almıştı, iş hayatına yakışmıyordu.
I trust Lord Percy will manage to extricate himself from his impasse?
Umarım Lord Percy bu açmazdan kendini kurtarır.
You understand, I think Solaristics has reached an impasse as a result of irresponsible daydreaming.
Anlamalısın, bence Solaris-bilimi sorumsuz hayal kurmaların sonucunda çıkmaza girdi.
But it was barred in Gazala. Of new if it installed the impasse.
Savaş tekrar bir çıkmaza girmişti.
For the first time, to break the impasse, emperor Hirohito, was called to decide.
İlk defa olarak, çıkmaz durumdan kurtulmak için İmparator Hirohito, karar vermeye çağrıldı.
All right, an impasse.
Zor bir durum.
Residents of the area, including political parties, feel that... only responsible dialog can lead to... a breakthrough in the impasse... and to the resumption of work by the strikers.
Bölge sakinleri ve siyasi partiler de dâhil olmak üzere sadece sorumlu iletişimin grevcilerin yeniden çalışmaya başlaması için, zor durumda bir atılıma yol açabileceği düşünülmektedir.
Well, Coach, it's just clear we've reached a philosophical impasse.
İşte, Koç, açık bir şekilde görülüyor ki felsefi bir çıkmaza girdik.
obviously, your marriage has come to an impasse, sir.
- Evliliğiniz bir çıkmaza girmiş bayım.
Impasse.
Ölüm çıkmazı.
I seem to have reached an odd... functional impasse.
Görünüşe göre çok garip bir... işlevsel kördüğüm geçirdim.
Well, if there can be no arrangement, then we are at an impasse.
Ama bir anlaşmaya varamazsak, içinden çıkılmaz bir duruma gireriz.
We're at a desperate impasse here.
Peliar sisteminde umutsuz bir çıkmazla karşı karşıyayız.
And so both parties were held at an impasse until night.
Ve taraflar geceye dek birbirlerini kollayarak, pozisyonlarını bozmadılar.
However, I believe my growth as an artificial life-form has reached an impasse.
Ancak, yapay yaşam formu olarak gelişmem de içinden çıkılmaz bir hal aldı.
I may have a solution to you and your wife's geographic impasse.
Karınızın coğrafi sorununu çözdüm.
See, he'll get inside an impasse!
Bak, çıkmaza düşecek!
Well, it seems we're approaching an impasse.
Peki, görünen o ki bir çıkmaza giriyoruz.
So I guess we're at an impasse.
Öyleyse bir çıkmazdayız sanırım.
We're at an impasse on the fee, so...
Bazı pürüzler var - Bu harika tatlım
Julie and I are at an impasse, which I'm sure will be fine, Julie and I are at an impasse, which I'm sure will be fine,
Julie ile bir nevi açmaza girdik ama düzeleceğimize eminim.
I'm sort of at an impasse.
Bir çıkmaza girdim.
Having reached an impasse in my work and in myself, I sought to acquaint myself with everyday ennui, sired by apathy and restlessness
O sıralar işim ve kendim konusunda bir çıkmaza girmiş bir hâlde umursamazlık ve huzursuzluğun doğurduğu günlük sıkıntılardan kendimi haberdar etme çabasındaydım.
It would seem... that we are at an impasse.
- Bir açmazda kaldık gibi görünüyor.
Look, I see we've come to an impasse.
Bir çıkmaza girdiğimizi görüyorum.
All right, here's how I propose we solve our impasse.
Pekala, sorunumuzu şöyle, çözmeyi öneriyorum.
- Then we're at an impasse here.
- O halde korkarım ki çıkmazdayız.
SO WE'RE AT AN IMPASSE.
ilginç bir noktaya değindin.
Looks like we're at an impasse :
Çıkmazda gibi duruyoruz.
- Well, then, it seems we're at an impasse.
O zaman çıkmaza girdik demektir.
I was, but I figured I had to break the impasse between you three, so...
Ben, ama çok, üç arasındaki çıkmazı kırmak zorunda kaldı düşündüm...
So we appear to have reached an impasse.
İçinden çıkılmaz bir durumda gibi görünüyoruz.
It has cost our people hundreds of millions of dollars and led to the present shameful impasse.
Bu durum halkımıza milyonlarca dolara mal oldu ve şu anki utanç verici kördüğüme neden oldu.
So, I guess we've come to an impasse, to put it politely.
Sanırım bu işi kibarca çözme konusunda çıkmaza geldik.
Japan breaks the impasse on December 8th,
Japonya, 8 Aralık'ta kuşatmayı kırmak için,
Second, I arrived at the same conclusion myself. We're at a complete impasse here.
İkincisi, ben de aynı sonuca vardım.
- lt seems we're at an impasse.
- Bir açmazdayız gibi görünüyor.
Well, I guess we're at an impasse then.
Galiba işler arapsaçına döndü.
Well, we're at an impasse.
- O zaman açmazdayız.
I think we've reached an impasse in our relationship.
Bence ilişkimizde bir "açmaz" yaşıyoruz.
No, Shawn, I think we might be at a bit of an impasse.
Hayır Shawn, bence bir çıkmaz Sokağın dibindeyiz.
So, We're At An Impasse.
Demek bir kördüğümün içindeyiz.
It seems we are at an impasse.
Bu sanki bir çıkmaz gibi görünüyor.
I'm talking impasse, a serious catch-22, a "Mexican stand-off."
Çaresizim, Meksika açmazı gibi çıkmaz bir sokaktayım.
I guess we're at an impasse.
Sanırım çıkmaz bir durumdayız.
Impasse?
Perdn? batak?
Suzhou is at an impasse ;
Su Zhou şehri, bir ölüm tuzağı oldu.
Admittedly, it's tangential, but seeing as how it would appear you're at an impasse...
Yüzeysel olduğu kuşkusuz ama senin çıkmazda göründüğüne bakarsak...
I'm not at an impasse.
Ben çıkmazda değilim.
We are at an impasse.
Çıkmaz sokaktayız.
Well, just because we've reached an impasse On a certain issue doesn't mean we can't be friends.
Bir hususta çıkmaza girdik diye, arkadaşlığımızı bozmamalıyız.