Imperfection tradutor Turco
135 parallel translation
She finds human imperfection unforgivable.
İnsani kusurları affedilmez bulur.
And there's no room in the whole world for imperfection.
Dünyada kusurlara yer yok.
If everything is imperfect in this world... love is perfect in its imperfection.
Bu dünyada her şey kusurluysa bile aşk kendi kusurluluğunda mükemmeldir.
And enter in these notebooks... each and every imperfection against the Holy Rule.
ve bu deftere not edeceksiniz... Kutsal Kural'a karşı her türlü kötülüğü yazacaksınız.
And three Hail Marys for each imperfection.
Ve her kusurun için üç kez Hail Mary okuyacaksın.
I have accused myself of almost every possible imperfection... against the Holy Rule.
Kutsal Kural'a karşı tüm olası itaatsizlikler için... kendimi suçluyorum.
"... we know conscience in its imperfection wakes up...
" Biliyoruz ki adaletin barındırdığı kusurlardan dolayı...
Imperfection.
Kusur.
Some say that man's intelligence and physical imperfection are due to his being a premature monkey fetus.
Bazıları insanın zekâsının ve fiziksel noksanlığının prematüre bir maymun cenini olmasından kaynaklandığını söyler.
"... to be buried in its human imperfection. "
"... bu çocuğun bedenini gömüyoruz. "
For every human being is vulnerable to all kinds of imperfection.
Çünkü her insan, kusurun her türlüsüne karşı savunmasızdır.
They're repulsed by imperfection, horrified by the banal everything that America stands for!
Mükemmeli arar, banalden kaçarlar. Amerika'nın savunduğu herşeyden!
His human imperfection endangers the plan.
Onun insani kusurları planı tehlikeye atıyor.
You subject man's superiority to woman's imperfection.
Bir erkeğin üstünlüğünü bir kadının kusurluluğuna mahkum ediyorsunuz.
Believe me, we have enough imperfection built in already.
İnanın, yeterli eksiklikleri zaten yerleştirdik.
My heart is heavy from such imperfection.
Kalbim böylesine bir eksiklikten ağırlaştı.
Perhaps even a tiny imperfection in the glass of the lens itself.
Kristal lens üzerinde küçük bir ışık parlaması.
Forgive me, Prefect. I didn't notice the imperfection.
Beni bağışlayın, kusurunu fark etmemişim.
The collective does not tolerate imperfection.
Topluluk, kusura hoşgörü göstermez.
I shall undo this hateful imperfection of her eyes.
Gözlerine inen bu perdeyi kaldırmam gerek.
Look at this slight imperfection here.
Şuradaki zayıf kusura bakın.
Believe it or not, the secret to all this is actually imperfection.
İster inan ister inanma bu işin sırrı hata yapmakta.
Imperfection?
Hata mı?
I mean, at least your family's imperfection reflects reality.
En azından senin ailen, gerçekliği yansıtan bir kusursuzluk değil.
I prescribe for you one night of imperfection.
Bir geceliğine kusursuz olmamaya çalışacaksın.
- The imperfection is yours!
- Bilmemek sizin ayıbınız!
- The imperfection is yours!
- O sizin ayıbınız!
There's imperfection everywhere.
Her açıdan kusurlular.
The collective does not tolerate imperfection.
Topluluk, kusuru hoş görmez.
How could I stop loving someone... because of a little physical imperfection? - If it can even be called that.
Nasıl küçük bir fiziksel kusur yüzünden birini sevmeyi kesebilirim ; tam öyle olduğu bile söylenemezken?
Creation seems to come out of imperfection.
Yaradılış, kusurdan çıkarmış gibi gözüküyor.
It's her only imperfection.
O onun tek kusuru.
We'll create a world without sin, vice or imperfection.
Günahsız, kusursuz ve ahlak bozukluğu olmayan bir dünya yaratacağız.
I can't have an imperfection!
Bende bir kusur olamaz!
But my old beak had an imperfection.
Ama benim o eski gagamın bir kusuru vardı.
The inevitability of its doom is apparent now as a consequence of the imperfection inherent in every human.
Korkunç sonuç kaçınılmazdı. Bunun her insandaki kusurdan kaynaklandığını biliyorum.
Look at his eyes. - Maybe an imperfection on the tape.
Oldukça etkileyici.
It moves with the eyes... where as an imperfection would stay still.
Yakından inceledim. Gözünde kasetin yansıması yok.
Champions were large, they were sleek, they were without imperfection.
Şampiyonlar iri düzgün ve kusursuzdular.
" But why condemn them to imperfection?
" Ama onları kusurlarıyla ayıplamak niye?
And, I mean, you might say... it's probably a loose fit, but it had to do with his own physical imperfection
hatta şeyi bile denilebilir... belki kötü bir örnek ama.. bunun fiziksel kusurlarıyla ilgisi vardı
Look at this slight imperfection, the damaged "S". The same type, the same impression.
Zarar görmüş "S." aynı tip, aynı baskı.
A penny and 1972 dime with a Roosevelt imperfection, today worth exactly 29 cents.
Bir cent ve 1972 yılından kalma, üzerinde Roosevelt resmi olan... ve bugünkü değeri 29 cent olan bir 10 cent.
A perfect phase creates imperfection to remain perfect and produce the phase of absurdity.
Mükemmel aşama mükemmel kalmak için namükemmellik yaratır ve absürdlük aşamasını yaratır.
The imperfection that drips out of perfection is the fundamental nature of existence.
Mükemmelliği yaratan namükemmelsizlik varlığın temel doğasıdır.
How long does it take for the imperfection to be perfect?
Mükemmelsizliğin mükemmel olması ne kadar zaman alır?
Admitting my understanding's imperfection, trusting that You have a purpose, praying that You consider it served, I beg You to relent.
Kendi idrakımın yetersizliğini kabul edip... bir amacın olduğuna inanıyorum... ve onun gerçekleşmiş olması için dua ediyorum... yalvarırım merhamet et.
Showing perfectly healthy people every harmless imperfection in their body just to scare them into taking invasive and pointless tests is an unholy sin.
Ne dersin? Bence tamamen sağlam olan insanlara, vücutlarındaki en küçük zararsız kusurları gösterip, onları gereksiz testler yaptırmaya zorlamak, büyük bir günah.
Not in the... imperfection of flesh and blood, it's us.
Bizim etimiz ve kanımızın kusurlarına sahip olmayan şekilde olmalı.
The muzzle with an imperfection, Alexx.
Kusuru olan bir namlu ağzı Alexx.
So we find that gun, we match it to this imperfection, we have our killer.
O silahı bulup bu izi tuttuğunu gösterirsek katili yakalarız.