Imperfections tradutor Turco
173 parallel translation
Thus was I, sleeping, by a brother's hand of life, of crown, of queen at once dispatched, cut off even in the blossoms of my sin, no reckoning made, but sent to my account with all my imperfections on my head.
Böyle yitirdim canımı, kraliçemi, tacımı bir anda, uyurken bir kardeş eliyle. Daha başak vermeden biçildi günahlarım, hazırlıksız, olanca kusurumla yollanıverdim önüne, bütün günahlarımızı dinleyecek yargıcın.
I'd say that you were a perfect combination of imperfections.
'Kusur'ların mükemmel bir bileşimi olduğunu söylerdim.
You must try to live the Holy Rule not day by day... but minute by minute... in a state of constant alertness against imperfections.
Kutsal kuralı gün be gün değil... dakika dakika... bozulmuşluğa karşı sürekli tetikte olarak yaşamalısınız.
I don't think I'll have any imperfections against the Rule to proclaim.
Kurala karşı herhangi bir kusurum olacağını sanmıyorum.
Sterilize imperfections.
Kusurları sterilizasyona koy.
Sterilize imperfections.
Kusurları sterilizasyona koymak.
- You're wrong. Their own imperfections killed them.
- Onları, kendi kusurları öldürdü.
In the armament plants, men and women worked to fill the imperfections of the British defense.
İngilizler savunmasındaki açığı kapatmak için silah fabrikalarında saatlerce çalıştı.
Although its imperfections, the Red Army most it was equipped, of what the previous victims of the Wehrmacht.
Eksikliklerine rağmen, Almanların mağlup ettiği diğer güçlere nazaran daha donanımlıydı.
I would say that, despite of all its imperfections, Stalin gave a great service to the Ussr with this presence, because it showed two things :
Noksanlıklarına karşın bu hareketiyle SSCB'ye büyük bir hizmette bulunmuştu.
# Would you be more forgiving of your human imperfections
# Kendi insani kusurlarını daha hoşgörülü olurmuydun
Those in Hell do not see their imperfections
Şunlar cehennemde onların kusurlarını görmez.
But our law is better than doing it yourself, despite its imperfections.
Ama bizim kanunumuz senin yaptığından daha iyi, eksikleri olsa da.
He preferred the perfection of these mathematical abstractions to the imperfections of everyday life.
Bu matematiksel soyutlamaların mükemmeliyetçiliğini günlük hayatın kusurlarına tercih etti.
I admire her, but I'm not that attracted, less than by a woman with imperfections.
Ona hayranım, ama mükemmel olmayan... kadınlardan da daha az etkilenmem.
Then I inspect the negative for any imperfections in the weld... and if it's OK, we pass on that lot... and they get shipped out.
Sonra ben de kaynakta hata var mı diye negatifi incelerim bir şey yoksa o parti malı onaylarız ve malzemeler kargoya verilir.
Discovering it's imperfections and proving it and putting it to work for you.
Mükemmel olmayan yanlarını bulur onları geliştirerek kullanıma hazır hale getirirsiniz.
I'd probably considered it from most of its various angles, including the one that certain injuries or imperfections are a subject of merriment while remaining quite serious
Galiba ilişkilerim konusunda fazla ince eleyip sık dokuyorum. Önemli olan ilişkiyi korumak ise karşındakinin sahip olduğu eksiklik ve kusurlar, iki kişiyi bir arada tutmak adına birer eğlence kaynağı haline gelebiliyor.
Thus was I, sleeping, by a brother's hand... of life, of crown, of queen, at once dispatched... cut off even in the blossoms of my sin... no reckoning made... but sent to my account with all my imperfections on my head.
İşte öyle kardeş eli, beni bir anda... Canımdan, tacımdan, kraliçemden etti... Kesti aldı beni günahlarımın doruğunda...
If you'll watch the monitors, you'll see that with Renuyu you can smooth away wrinkles, reshape imperfections literally remake your face however you choose.
Eğer monitöre bakarsanız "Kendinizi Yenileyin" ile Kırışıklıkları düzeltebileceğinizi, kusurları yeniden düzenleyebileceğinizi. Kelimenin tam anlamıyla yüzünüzü nasıl isterseniz öyle yeniden yapabilirsiniz.
Perhaps you've made it clear there are still a few imperfections.
Üzerinde hâlâ çalıştığımız birkaç kusurumuz kalmış olabilir.
Perhaps it's your imperfections which make you so unique.
Belki de seni bu kadar müstesna kılan, kusurlarındır.
... the amount of blood distending your vessels, imperfections in the skin...
... damarlarındaki kan, cildindeki pürüz...
"imperfections in the skin"?
- Cildimdeki pürüz mü?
Maybe it is our imperfections which make us so perfect for one another.
Belki de bunlar bizim birbirimize uygun olmamızı sağlayan şeylerdir.
Thus was I, sleeping by a brother's hand of life, of crown, of queen at once dispatched cut off even in the blossoms of my sin unhouseled, disappointed, unaneled no reckoning made, but sent to my account with all my imperfections on my head.
Böyle yitirdim canımı kraliçemi, tacımı bir anda, uyurken bir kardeş eliyle. Daha başak vermeden biçildi günahlarım... Duaya, dileğe, rahip çağırmama vakit kalmadan hazırlıksız, olanca kusurumla yollanıverdim önüne bütün günahlarımızı dinleyecek yargıcın.
I am detecting imperfections in the titanium casing, temperature variations in the fuel manifold.
Ben titanyum kabinde hatalar algılıyorum. Yakıt tankında ısı dalgalanmaları.
Of course, by then, Mimsie had her share of wrinkles and a gray hair or two but my adoring eyes saw past those minor imperfections to her 21-year-old daughter, Lily.
Tabi ki zamanla, Mimsie birkaç kırışıklığa yer açmıştı ve saçında bir kaç beyazlığa. Ama benim tapan gözlerim geçen daha kusursuzu görmüştü, 21 yaşındaki kızı Lily.
Because I never rejected him, in spite of all his imperfections!
Çünkü onları asla kusurlarından dolayı reddetmedim!
Well, I should have. I've been breeding the imperfections out for 15 years.
Olması gerekiyor. 15 yıldır bunları en iyi hale getirmek için uğraşıyorum.
People call these things "imperfections," but they're not.
İnsanlar böyle şeylere kusur der, ama değil.
Not founded on the daily practicality of two people being prepared to tolerate the imperfections of one another?
Yani iki insanın günlük çabalarıyla birbirlerinin açıklarına tolerans göstermeleri üzerine kurulu değil mi?
Final Jeopardy. Personal imperfections.
Kişisel kusurlar.
But I warn you, they are far less patient of the imperfections of other races than I.
Ama uyarmalıyım, diğer ırkların hatalarına karşı benden çok daha az sabırsızdırlar.
Oh, I don't think they will because any imperfections in the forgery will appear to be a result of the explosion.
Sanmıyorum, çünkü kayıttaki en ufak sahtekarlık patlama sonucu oluşmuş gibi gözükecek.
Even the glass dishes with tiny bubbles and imperfections, proof that they were crafted by the honest, hard-working, indigenous peoples of...
Dürüst, çalışkan yerliler tarafından el emeğiyle yapıldığı belli olsun diye minik kabarcıkIarı ve kusurIarı olan cam tabaklardan...
That's what makes us unique is those imperfections.
Bizi eşsiz kılan bu işte.
I am sure you have noticed the many small imperfections that fill me with shame.
Beni utanç içinde bırakan küçük kusurları fark ettiğinden eminim.
OK, now, in order to eliminate Holly's gun as the possible weapon, we start by looking for imperfections in the bullet's stria...
Holly'nin silahını olası silah olarak elemek için mermi yivlerinde kusurları aramaya başlıyoruz.
In spite of their obvious imperfections,
Onların mükemmel olmayışlarına rağmen,
If you look at it closely, hundreds of tiny imperfections, air bubbles, nothing unusual, right?
Yakından bakarsanız, yüzlerce küçük hava kabarcığı var. Çok sıradan değil mi?
See the imperfections in the wood?
Ağaçtaki pürüzleri görüyor musunuz?
He finds beauty in all your imperfections.
Mükemmel olmayan her şeyini güzel bulur.
So you look for imperfections.
- Bütün bu kusurları bulmaya başladın ondaki...
The problem is that when you look for imperfections, you find them.
- Ama bundaki tek sorun. - Eğer bu kusurları aramaya başlarsan, onları bulursun zaten.
Members of a family support each other regardless of all their imperfections.
Bir ailenin fertleri birbirlerini, her türlü kusurlarını hasır altı ederek destekler.
My grandma said it's imperfections that make you special.
Büyükannem insanları eşsiz yapan kusurlarıdır derdi.
I allow no imperfections!
Hiçbir kusura izin vermem!
You're nothing but imperfections.
Kusurların olmadan sen bir hiçsindir.
just realize that she's dealing with a huge mountain ot imperfections every day.
Böylece her şeyi oluruna bırakabilirsin.
I know there's something beautiful in all my imperfections.
Ama biliyorum ki hayatın bütün kusurlarında bir güzellik vardır.