English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / Improvisation

Improvisation tradutor Turco

163 parallel translation
General, this is not the time for personal improvisation.
General, kişisel doğaçlamanın hiç vakti zamanı değil.
He has a talent for improvisation that I've never seen before.
Daha önce hiç görmediğim bir doğaçlama yeteneğine sahip.
You saw my improvisation.
Doğaçlamamı gördün.
I'm pleased with this cordial improvisation.
Bu samimi tavrınız hoşuma gitti.
Improvisation is the best thing.
Doğaçlama yapmak en iyisi.
My brilliant improvisation just gave up the ghost.
Benim parlak emprovizasyonum artık dayanamadı.
Improvisation.
Doğaçlama.
I must warn you of the dangers of improvisation.
Doğaçlamanın zorluklarına karşı seni uyarmam gerekecek.
And he said, "War is a matter of improvisation."
Ve dedi ki : "Savaş bir doğaçlama meselesidir."
"Organisation is the enemy of improvisation."
"Örgütlenme, doğaçlamanın düşmanıdır."
( narrator ) For the men of the five assault divisions, those first hours of D-day were hours of death, fear, courage, of plans gone wrong, of rapid improvisation.
Beş saldırı birliğindeki askerler için D-Day'in o ilk saatleri, ölüm, korku ve cesaret bozulan plânlar, doğaçlama hareketler demekti.
This is only a piece of machinery an improvisation.
Bu bir makine bir doğaçlama.
A talent for improvisation.
Bir doğaçlama yeteneği.
Now, in a way that's - that's something like a theatrical improvisation.
Aslında bir nevi tiyatro doğaçlaması gibiydi.
Except that in this type of improvisation - the kind we did in Poland... the theme is oneself.
Bu yaptığımız doğaçlamada ise böyle değildi, Polonya'da yaptığımızda konu bizzat kendimizdi.
So, you follow the same law of improvisation... which is that you do whatever your impulse, as the character, tells you to do... but in this case, you are the character.
Doğaçlamanın kurallarını takip ediyorsun karakterin, güdülerin sana neyi gösteriyorsa o şekilde davranıyorsun, ancak bu seferinde canlandırdığın kendinsin.
Now, there is, of course, as in any performance or improvisation... instinct for when things are gonna get boring.
Her performansta veya doğaçlamada olduğu gibi işler bir yerden sonra sıkıcı olmaya başladı..
- Oh, I remember once when we were in the city... we tried doing an improvisation - you know, the kind that I used to do in New York.
Hatırladım bak, bir seferinde şehirdeyken doğaçlama yapmaya çalıştık, New York'da yaptığım zamanlardaki gibi.
But what was unusual about this improvisation... was that two people who participated in it... fell in love.
Ama bu doğaçlamada beklenmedik olan... katılımcılardan iki tanesi... âşık oldular.
But love sometimes is too. With improvisation, you're the writer.
Dogaçlama olarak sen, yazarsin.
Intuitive improvisation is the secret of genius.
Sezgisel doğaçlama dehanın sırrıdır.
You know how I hate improvisation.
Doğaçlamadan nefret ederim.
Sometimes I feel like my life is one long improvisation.
Hayatım uzun bir doğaçlama gibi.
ln other words, if I did an improvisation every day between Marlon Brando and Marty Sheen, would I, at that time, have more magical and, in a way, telling moments than if I just closed down for three weeks
Diğer bir deyişle, her gün Marty Sheen ve Marlon Brando arasında doğaçlama yapsaydım, o zaman bir şekilde, üç haftalığına seti kapatıp yeniden yazmaktan ve onların oynamasından daha sihirli bir yönteme mi sahip olacaktım?
I'm much better off to do an improvisation everyday.
ben her gün doğaçlama yapmaktan çok daha iyiyim.
I salute your powers of improvisation, sir, and your effrontery, but it will not do.
Doğaçlama becerinizi ve yüzsüzlüğünüzü takdir ediyorum bayım, ama bu işe yaramayacak.
Someone taught me that improvisation is the heart of field work.
Biri bana saha çalışmasında anında karar vermenin çok önemi olduğunu öğretmişti.
There's supposed to be some improvisation.
Doğaçlama olan bazı şeyler olduğunu sanıyoruz.
Improvisation.
Gelişme.
My ineptitude? You mean my improvisation, the kind that bails your sorry milita...
Bana birşey yaptılar.
You mean my improvisation that kind of balls your sorry military...
Hazırlıksızlığım demek istiyorsun hani şu askeri kabiliyetlerle ilgili olan...
Improvisation is not foremost among my talents.
Yeteneklerim arasında doğaçlama yoktur.
But last week, when we did in improvisation... Well, you said that it was good.
Ama geçen hafta doğaçlama yaptığımda harika olduğunu söylemiştin.
Improvisation isn't my strong suit.
Doğaçlama yapmakta hiç iyi değilim.
- A little improvisation.
- Biraz doğaçlama.
Lettow ran his force of up to 15,000 soldiers, mostly black, on scrounging and improvisation.
Lettow, çoğunluğu siyah 15.000 askerini çalarak ve otlakçılık yaparak yönetiyordu.
At the start of Germany's war, there was an air of pessimism, desperation, improvisation.
Aslina bakilirsa, savasin basinda, Almanya'da kötümserlik ümitsizlik, ve vurdumduymazlik havasi vardi.
She's always known I hate improvisation.
Aniden oluşan şeylerden nefret ettiğimi her zaman bilir.
Just simple improvisation.
Tamamen doğaçlama.
Improvisation
Doğaçlama
You the one talking about improvisation.
Doğaçlamadan bahseden sendin.
" Marty, let's shoot an improvisation with you trapped in your room...
" Marty, hadi bir doğaçlama çekelim sen odanda kapalısın..
I know it's been going on a long time, but it always seems to me to be rather similar to the brilliant piece of improvisation my friend John Bird did when he played a frog footman in my production of Alice in Wonderland.
Evet, bunların uzun süredir savunulan argümanlar olduğunu biliyorum fakat bu, yapımcılığını benim yaptığım Alice Harikalar Diyarında'da Arkadaşım John Bird'ün uşak kurbağayı biraz zekice doğaçladığı zaman yaptığına benziyor. Aniden ve zekice Caroll tarzı bir doğaçlama yaptı.
But what you have experienced here... will be with you... forever. Despite our efforts,... the bravery of some,... and the courage of our pilots... who flew low over the English ships,... the improvisation, sadism... and treachery of those who had tortured their own people... had led us to defeat.
Ancak burada yaşadıklarınız hep sizinle kalacak.
The team played St. Louis more improvisation.
Saint Louise takımı kaybetmeye daha yakın görünüyor gibiydi
Improvisation is a parlor trick.
Doğaçlama hokkabazlık gibidir.
Threw in's right, that was complete improvisation.
Bu tam bir doğaçlama.
Let Hilmi finish his improvisation. Then I'll tell you that story.
Hilmi abimizin taksimi bitsin, masalımızı anlatacağım.
It's improvisation, you understand.
Doğaçlama yapıyorlar.
You know, improvisation where you make things up.
Hani doğaçlarsın ya bazı şeyleri.
For example, I found it extremely helpful... when Marty's doing heavy improvisational films... like Raging Bull or Goodfellas... that my years of trying to carve a story... out of a mass of documentary footage... helped me wade through miles of improvisation... and begin to find a way to shape it.
Mesela şunu oldukça yararlı buldum... Marty doğaçlama filmler yaparken.. Raging Bull ya da Goodfellas gibi..

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]