In order to survive tradutor Turco
183 parallel translation
In order to survive, he should see it as something to eat,
Yaşamak için sadece yemek olarak görmeliydi.
We are doing our job in order to survive, but this monster has no right to survive.
Biz yaşamımızı sürdürebilmek için çalışıyoruz,.. .. ama bu canavarın yaşamaya hakkı yok.
You wouldn't believe some of the things he has done in order to survive.
Geçinmek için yaptığı işlerin bazılarına inanmazsın.
You may be faster and quicker with your eye and your hand, but in order to survive you need something else, experience.
Ellerin ve gözlerin onunkilerden daha hızlı olabilir, ama hayatta kalma mücadelesinde bize başka birşey gerekli tecrübe.
It seems to me that in order to survive, it would have to have some form of natural armour plating.
Hayatta kalması için doğal bir savunma sisteminin olması gerekir.
Now, we must be very careful in order to survive here.
Hayatta kalmak için dikkatli olmalıyız.
They had to, in order to survive.
Yaşamak için, zorunluydular.
This work will be dangerous, but we have to do it... in order to survive.
Çalışmak bizim görevimiz. Bu iş tehlikeli, fakat hayatta kalmak için... bu işi yapmalıyız.
In order to survive, we have to give people something they can't get anywhere else... and, uh... and we do that.
İnsanlara başka yerlerde bulamadıkları şeyler vermeliyiz. Biz de bunu yapıyoruz.
In order to survive, I assumed a Chinese name--Ho.
Hayatta kalmak için, uyduruk bir Çinli adı aldım : Ho.
We have to dream in order to survive.
Hayatta kalabilmek için rüya görmek zorundayız.
Well, I mean, I think that what used to be called, centuries ago, wage slavery is intolerable. I don't think people ought to be forced to rent themselves in order to survive.
Endonezya'nın bu bölge ile ilgili emelleri yoktu,.... hatta bunu açıkça söylemişlerdi.
They needed to learn how to remodulate their cellular energy states in order to survive in our universe.
Hücresel enerji durumlarını yeniden ayarlamayı öğrenmeleri gerekiyormuş.
We kill other species in order to survive?
Yani hayatta kalmak için diğer türleri öldürüyoruz.
There are many Klingons who say we have been at peace too long that the Empire must expand in order to survive.
Fazla uzun zamandır barışta olduğumuzu ve İmparatorluğun hayatta kalması için genişlemesi gerektiğini düşünen çok fazla Klingon var.
Species are driven by these urges in order to survive.
Türler, içlerinde bulunan bu şeyin yardımı ile, hayatta kalırlar.
The question before us is, what do we need in order to survive in a country like this?
Karşımızdaki soru şu : böyle bir ülkede hayatta kalmak için neye ihtiyacımız var?
He'll know he's a Klingon and how to speak the language and virtually everything he needs to know in order to survive - except who he is.
Klingon olduğunu ve dilini yaşaması için bilmesi gereken her şeyi kim olduğu hariç.
And yet the Lilin will utilize that... which they hate most of all in order to survive.
Ne olursa olsun, Lilin hayatta kalmak için... hepimizden nefret edenleri kullanacaktır.
In order to survive two decades of dating in New York Samantha had become a powerful hybrid :
20 yıldır New York'ta birileriyle çıkıp da ayakta kalabilmek için Samantha güçlü bir melez olmuştu.
In order to survive, dolphins are going to need care and support from future generations.
Yunusların hayatta kalabilmek için, gelecek nesillerden ilgiye ve desteğe ihtiyaçları var.
Jazz, which is dead, as Miles Davis said, is looking for new temptations in order to survive as it had before.
Miles Davis'in dediği gibi, ölü olan caz müziği yeni arayışlar içinde daha önce olduğu gibi hayatta kalması için.
His victims need to look for cues of what to do in order to survive, and he never gives them a one.
Kurbanları, hayatta kalmak için ipuçları arıyordu. O da onlara bir tane bile vermedi.
In order to survive, I began to pretend There was something else between my legs.
Sağ kalabilmek için bacak aramda başka bir şey varmış gibi düşünmeye başladım.
Sometimes one must be in order to survive!
İnsan hayatta kalmak için düzene ayak uydurmalı bazen!
In order to survive, they fled to a nearby hill.
Hayatta kalmak için yakındaki bir tepeye sığındılar.
Sometimes it is necessary to accommodate ritual - In order to survive it.
Bazen adetlerle hareket etmek iyidir- - ömürlerini uzatmak için.
And in order to survive... the only way to survive is to look beneath the visible world.
Hayatta kalabilmek için... Hayatta kalmanın tek yolu görünenin arkasına bakmaktır.
It's disguised itself in order to survive.
Hayatta kalmak için kendini gizliyor.
The strangest alliances have evolved between species in order to survive.
Hayatta kalmak uğruna, türler arasında garip ittifaklar oluştu.
The things that people do to each other, the things they have to do in order to survive,
İnsanların birbirlerine karşı yaptıkları şeyler. Hayatta kalabilmek için yaptıkları şeyler.
When you're forced to resort to desperate measures... in order to survive, you have to be clever.
Umutsuz önlemlere başvurmak zorunda kaldığınızda... hayatta kalmak için akıllı olmak zorundasınızdır.
They serve the Scarrans in order to survive.
Hayatta kalabilmek için Skarralılara hizmet ediyorlar.
I'll do everything that's in my might in order to survive.
Hayatta kalmak için her şeyi yapacağım.
In order to survive the brutal world of competitions, you have to fight.
Acımasız müsabaka dünyasında sağ kalabilmek için Dövüşmelisin.
In order to survive what's happened, you will need to listen carefully and follow my instructions.
Yaşanılanlardan sağ salim kurtulmanız için, dikkatlice dinlemenizi ve talimatlarıma uymanızı istiyorum.
How the numbered groups were determined according to the patterns of behavior that human beings resort to in order to survive in an oppressive community?
Numaralandrılmış sınıfların, zulüm altında yaşayan insanların, hayatta kalmak için sergiledikleri davranışlara göre belirlendiğini ve buna bakarak herkesin hayatının daha kolay hale getirildiğini anlattı.
Yes, he had to join, in order to survive inside.
Evet, hapishanede hayatta kalmak için katılmak zorundaydı.
In order to survive the ferocious heat of the day, they take refuge in little burrows like this, which go quite a long way down into the ground.
Bu acımasız sıcaklarda hayatta kalabilmek için tıpkı buradaki gibi toprağın oldukça derinlerine inen yuvalara sığınırlar.
In order to survive, they formed makeshift families to take care of one another.
Hayatta kalmak için birbirleriyle ilgilenecek geçici aileler oluşturdular.
One needs to make creepy friends in order to survive.
Hayatta kalmak için insanın ürkütücü arkadaşlar edinmesi gerek.
Therefore, I beg you to adorn your heart with the same patience I have learned to use in order to survive.
Bu sebeple, senin de benim gibi, kalbini hayatta kalmanı sağlayacak sabırla donatman için yalvarıyorum.
We did what we had to do in order to survive.
Hayatta kalmak için yapmamız gerekeni yaptık.
In order to survive, you've got to fight.
Hayatta kalmak için savaşman gerekir.
Without it's solid platform, they can't hunt the seals they need in order to survive.
Sağlam zeminin yokluğunda, hayatta kalmak için ihtiyaçları olan fokları avlayamazlar.
I have to know what's out there in order to protect myself and survive.
Kendimi korumak ve hayatta kalmak için orada ne olduğunu bilmeliyim.
Our primary duty is to survive in order to warn Starfleet Command.
Asıl görevimiz, Yıldız filosu Kumandasını uyarmak için hayatta kalmak.
There are certain rules that one must abide by in order to successfully survive a horror movie.
Korku filminde yaşayabilmek için uymak zorunda olduğumuz kesin kurallar vardır.
There are certain rules that one must abide by in order to essentially survive a horror movie.
- Korku filminde yaşamak... - Sıkıcı.
In order for the Empire to survive, the spice must flow.
İmparatorluğun hayatta kalması için bahar akmalı.
Logically, in order for you to survive... the Olympic Carrier should be destroyed.
Mantıksal olarak, hayatta kalmak için Olympic Taşıyıcı yok edilmeli.