In spite of everything tradutor Turco
162 parallel translation
In spite of everything, there's only one man I'd work for.
Her şeye rağmen çalışmak isteyeceğim tek adam.
Two people, who in spite of everything...
İki insan, her şeye rağmen...
In spite of everything that's happened and everything that's going to happen...
Olan her şeye ve olacak her şeye rağmen...
In spite of everything. No.
Her şeye rağmen.
You are a wonderful little priest in spite of everything. And with no malice to the poor woman who died -
Her şeye rağmen, harika bir genç papazsın... ve herhangi bir kötü niyet olmadan, ölen yaşlı kadına -
Now, now, in spite of everything that's happened, I see no real reason why you shouldn't go through with the wedding.
Şimdi, olan bunca şeye rağmen nikahın kıyılmasına engel olacak gerçek bir sebep görmüyorum.
And in spite of everything, you may come to the ball.
Her şeye rağmen baloya gelebilirsin.
I still believe in spite of everything that people are really good at heart.
Her şeye rağmen aslında insanların kalplerinin iyi olduğuna hala inanıyorum.
In spite of everything, will you love me?
Her şeye rağmen, beni sevecek misin?
In spite of everything, I - I can't stop loving him.
Her şeye rağmen, onu sevmekten vazgeçemiyorum.
But in spite of everything, I'll go on thinking that one has to seek out a proper synthesis.
Ama her şeye rağmen, uygun birleşim üzerindeki araştırmayı düşünmeye devam edeceğim.
It was a wonderful night... in spite of everything.
Harika bir geceydi... herşeye rağmen...
In spite of everything, he's a big-hearted boy
Her şeye rağmen, temiz kalpli bir çocuktur.
In spite of everything, I thank you for caring for me in my old age
Herşeye rağmen, bu yaşımda benimle ilgilendiğin için teşekkürler.
To us, in spite of everything.
Bize içelim, her şeye rağmen.
I thank you in the name of our idea... our dethroned idea... which, in spite of everything...
Düşüncemiz adına size teşekkür ederim, tahtan indrime düşüncemiz adına... her şeye rağmen...
In spite of everything, the man had been with me a long time.
Her şeye karşın, adam uzun süredir benimle birlikte idi.
He insisted upon staying in spite of everything I said to him.
Tüm uyarılarıma rağmen o burda kalmak konusunda ısrar etti..
It's June now in Berlin, in spite of everything.
Her şeye rağmen, Berlin'de aylardan Haziran'dı.
Here at Lincoln High... teaching is something you do in spite of everything else.
Lincoln Lisesi'nde öğretmenlik her şeye rağmen yaptığınız bir şeydir.
In spite of everything I still care about you.
Her şeye rağmen senin adına endişeliyim.
In spite of everything he feels depressed and tired.
Her şeye rağmen kendini keyifsiz ve yorgun hissediyordu.
In spite of everything.
Her şeye rağmen.
It guides the world to free mankind, in spite of everything.
Özgür insanlık her şeye rağmen dünyaya klavuzluk edecek.
You know Louie, in spite of everything, I sometimes think I love you.
Biliyorsun, her şeye karşın, ben bazen seni sevdim...
She was a troubled, but lovely child, a joy to be with in spite of everything.
Biraz sorunluydu ama çok iyi bir çocuktu. Her şeye rağmen, yanında olmak mutluluk vericiydi.
I have faith, Judge, in spite of everything.
Her şeye rağmen, Sayın Yargıç, benim inancım var.
It proves he'll defend her in spite of everything.
Her şeye rağmen onun arkasında duruyor.
In spite of everything, you have a good heart.
Bir tane daha vermen hoş olmaz mı?
It crossed my mind she might still love me... in spite of everything.
Her şeye rağmen beni hâlâ seviyor olabileceğini düşündüm.
In spite of everything she went through.
Herşeye rağmen devam etti.
And in spite of everything I've said, if it were my place, I would probably help you.
Söylediğim her şey bir yana, bu, benim görevim olsaydı, sana büyük ihtimalle yardım ederdim.
In spite of everything that's happened, I still sense that you care for me.
Tüm olanlara rağmen, beni hala önemsediğini hissediyorum.
From what she's told me about you, in spite of everything, deep down, she thinks you're an OK guy.
Senin hakkında anlattıklarından. Her şeye rağmen, sanırım senin özünde iyi bir insan olduğunu düşünüyor.
You know, in spite of everything... I still believe people are really good at heart. You know?
Biliyor musun, her şeye rağmen ben hala insanların kalplerinin temiz olduğuna inanıyorum.
In spite of everything, Jack, I do sincerely apologize for losing Maggie.
Her şey bir tarafa, Jack, senden Maggie'yi kaybettiğim için içtenlikle özür dilemeliyim.
You know, I see him as strong, in spite of everything he's done.
Yaptığı her şeye rağmen onu güçlü görüyorum.
In spite of everything, I walk up to her, we have a drink and I say :
Herşey bir yana, yanına gittim, içkiyi yudumlayınca sordum :
Well, I'm glad you told me. In spite of everything.
Her şeye rağmen, söylemenden memnunum.
I've stayed on now in spite of myself, in spite of everything I've ever held to be true.
Kendime rağmen üstünde durdum. Doğruluğunu savunduğum her şeye rağmen.
because he'd rather not be homosexual. and because he loves my son in spite of everything.
Çünkü homoseksüel olmayı istemiyor ama her şeye rağmen oğluma aşık.
Actually, in spite of everything, you're a very conventional man.
Aslında, her şeye rağmen sen çok klasik bir erkeksin.
Actually, in spite of everything you're a very conventional man.
Aslında, her şeye rağmen sen çok klasik bir erkeksin.
In spite of everything you've done for them, eventually, they will hate you.
Onlar için yaptığın her şeye rağmen senden nefret edecekler.
That pig Miller will win in spite of everything.
O domuz Miller kazanacak. Ve buna katlanamam. Tamam mı?
In spite of the town, the children, everything.
Kasabaya, çocuklara, her şeye rağmen.
Dear, in spite of my competence, I don't know everything.
Tatlım, bu işin içinde olmama rağmen ben bile tahmin edemezdim.
To everything, in spite of us.
Her şeye içelim, bize rağmen.
In spite of the toil and conflict, my father enjoyed the awareness that everything he owned was the fruit of his own hard work.
Tüm zorluklara rağmen, babam sahip olduğu her şeyin, kendi yoğun çalışmasının meyvesi olmasının tadını çıkarıyordu.
In spite of my appearance, I'm quite capable of running this ship and everything on it.
Böyle görünmeme rağmen, bu gemiyi ve üzerindeki her şeyi idare etmeye gücüm yeter.
I am so, so sorry for everything that has happened because in spite of what Mike says now, it is my fault because it was my project and I insisted.
Gerçekleşmiş olan herşey için çok ama çok üzgünüm. Çünkü Mike ne derse desin bu benim hatamdı. Çünkü bu benim projemdi ve ben ısrar ettim.