In the middle of nowhere tradutor Turco
1,127 parallel translation
Two stories of wood in the middle of nowhere.
Tanrının bile unuttuğu bir yerde iki katlı ahşap bir binaydı.
"Sitting on the side of the road in the middle of nowhere"
Yolun kenarında ıssız bir yerde oturuyorum.
" I'm sitting by the side of the road in the middle of nowhere
Yolun kenarında ıssız bir yerde oturuyorum.
"Now I'm sitting in the middle of nowhere by the side of the road " One of these days I'll find true love
Yolun kenarında ıssız bir yerde oturuyorum.
They are taking us out in the middle of nowhere.
Bizi nereye götürdükleri meçhul.
To a guy who runs off and leaves you in the middle of nowhere.
Hem de sizi hiçliğin ortasında bırakıp giden bir adamla.
We're out in the middle of nowhere.
Bilinmez bir yerdeyiz.
- What? You live in the middle of nowhere and your house is a piece of shit.
Bu sorunlu zamanda, yaşlı ve korkmuş ebeveynlerine yardım etmek için geri döndü.
Dad, I do not have plans for next weekend, but I do not intend to spend it in the middle of nowhere with Budweiser and Boilermaker and their liver-damaged friend, Seltzer.
Baba bu hafta sonu için bir planım yok, ama tatilimi ücra bir yerde Bud, Boilermaker ve karaciğer hastası Seltzer'la geçirmek istemiyorum.
If you had just stayed on the highway like I said... we wouldn't be here freezing our asses off... in the middle of nowhere.
Eğer beni dinleyip otobanda kalsaydın... Bu hiçliğin ortasında... Kıçımız donar vaziyette kalmazdık.
And we're in the middle of nowhere. Yeah, this is our worst decision.
Bu ıssız yerde kalakaldık ve bu verdiğin en kötü karar olmalı.
It's a two-bit shithole in the middle of nowhere.
Çölün ortasında boktan bir yer.
tell me what's going on in one small town in the middle of nowhere... ... and why you can't handle it.
Bir boşluğun ortasındaki küçük bir kasabada neler oluyor ve neden başa çıkamıyorsun?
I'm stuck in the middle of nowhere because of you.
Şimdi bana güvenmediğini söylüyorsun!
I don't know, this Stargate is literally out in the middle of nowhere, I doubt it plays an active role in anybody's cultural.
Bilmiyorum, bu geçit tam olarak hiçliğin ortasında, birilerinin kültüründe aktif rol oynadığından kuşkuluyum.
We sit out here, in the middle of nowhere while all the riches of Chin await us.
Chin'in bütün zenginleri bizi beklerken hiçbir yerin ortasında olan bu yerde oturacağız.
I can't just leave you in the middle of nowhere
Sizleri bu halde yalnız bırakamam.
Why do you think Milano came all the way out here in the middle of nowhere?
Milano... bunca yolu... neden tepmişti dersin? Neden bu ıssız yeri seçti?
What are we doing here? All this way in the middle of nowhere for what?
Bilinmezin ortasında ne yapıyoruz?
Twenty years from now, you're still going to be living with her. Probably running some weird motel out in the middle of nowhere.
bundan yirmi yıl sonra, annenle hala birlikte yaşıyor olacaksın muhtemelen bilmem nerede esrarengiz bir oteli işletiyor olacaksın
And I'm in the middle of nowhere, chasing phantom tanker trucks.
Ve burada hiçbir yerdeyim. Texas. Hayâlet tanker vagonlarını kovalıyorum.
It was so heart-rendering that in the middle of nowhere was a human being dying and two groups was facing each other, too worried to act because they didn't know what the other one was going to do.
Yürekleri dağlayan bir durumdu. Hiçliğin ortasında bir insan evladı ölüyordu ve iki grup birbirine bakıyordu. Harekete geçemeyecek kadar endişelilerdi çünkü diğer taraf ne yapacak bilmiyorlardı.
- We're in the middle of nowhere.
- Boşluğun tam ortasındayız.
Leaving our home for some dry speck of dust in the middle of nowhere?
Hiçliğin ortasındaki bir avuç toz için evimizden ayrılıyoruz.
And I'm in the middle of nowhere, chasing phantom tanker trucks.
Hayalet tanker vagonlarını kovalıyorum. Tanker vagonlarını değil. Delil peşindeyiz.
We're in the middle of nowhere.
Çok uzakta bir yerdeyiz.
Now... tell me... what are you doing in the middle of nowhere?
Şimdi... bana söyleyin... hiçbir yerin ortasında, ne arıyorsunuz?
We are in the middle of nowhere... and I have to go to the ladies'room.
Bilinmeyen bir yerdeyiz... ve benim kızlar tuvaletine gitmem gerek.
We're not putting anybody off here in the middle of nowhere!
Tanrı'nın unuttuğu bir yerde kimseyi bırakamayız!
I'm out for a little morning ride and in the middle of nowhere I bump into General Ulysses S. Grant himself.
Sabah gezisine çıkmıştım ki General Ulysses S. Grant'le çölün ortasında karşılaşıverdim.
We're in the middle of nowhere.
Hiçbir yerin ortasında değiliz.
We're in the middle of nowhere.
Issız bir yerdeyiz.
Black men have enough ways to get killed without climbing up some mountain in the middle of nowhere.
Zencilerin ölmesine yol açan bir sürü şey var. Bu iş için unutulmuş bir yerdeki dağa çıkmana gerek yok.
What are they doing in the middle of nowhere?
Issızlığın ortasında ne yapıyorlar?
But they are in the middle of nowhere they left the dog barking.
Evet ama köpeği susturmadıklarına göre çok ıssız bir yerdeler.
How calculating of me to lead you on like that... after you offered me a ride in the middle of nowhere.
Binmese miydim yani... ıssızlığın tam ortasındayken beni arabaya davet ettiniz.
This camp is in the middle of nowhere!
Bu kamp yokluğun tam ortasında!
You are in the middle of nowhere!
Yokluğun ortasındasınız!
We are in the middle of nowhere.
Hiçliğin tam ortasındayız.
We've been in the middle of nowhere for two days.
İki gündür hiçliğin ortasındayız.
At the last minute they stuck me in the middle of nowhere.
Son dakikada beni ıssız bir yere yolluyorlar.
Are you afraid that I might find out what the hell you guys are doing out here... in the middle of nowhere, in the middle of the night?
Yoksa gecenin bir yarısında burada ne yaptığınızı öğrenmemden mi korkuyorsunuz.. Bilinmeyen biryerin ortasında, gecenin bir yarısında?
We're in the middle of nowhere.
Hiçbir yerin ortasındayız.
It's dark, it's in the middle of nowhere, and it's where hormone-driven teens love to come and fool around.
Karanlik, hicligin ortasinda, ve hormonlu genclerin gelip oynasmaya bayildiklari yer.
- We're in the middle of nowhere.
Bilinmezin ortasındayız.
I'm in the middle of nowhere.
Hiçbir yerde değilim.
Everybody being flown to the middle of nowhere in the Pacific Ocean.
Pasifik Okyanusunun ortasına getirildiler.
Whoever thought I could find happiness in the middle of fucking nowhere?
Kim bilirdi mutluluğu bilinmezin ortasında bulacağımı.
Russian vessel, middle of nowhere, dead in the water, crew vanished?
Rus gemisi, Okyanusun ortasında terk edilmiş, Mürettebat yok.
I ain't gonna let you go nowhere in the middle of the night.
Gece yarısı hiçbir yere gitmene izin veremem.
The car is parked in the middle of nowhere almost.
Araba da neredeyse hiçliğin ortasındaydı.