Inadvertently tradutor Turco
283 parallel translation
I apologize for inadvertently causing your charming wife to faint.
İstemeden zarif karınızın bayılmasına sebebiyet verdiğim için özür dilerim.
He'll say yes almost inadvertently.
Hemen evet diyecektir.
Yes, it was I, the... voice magnifier was inadvertently left open.
Evet buydu... Ses yükseltecini farkında olmadan açık bırakmışız.
I inadvertently knocked over your sorbet.
- Dikaktsizlik edip senin şerbetine çarptım
But if, in signaling their position to us... you inadvertently signal our position to them... it is they who will gain a very considerable advantage.
Ancak, onların yerini bize işaret ederken.. ... yanlışlıkla bizim yerimizi onlara belli edersen hatırı sayılır bir üstünlük kazanan onlar olurlar.
Have inadvertently encroached upon Romulan Neutral Zone.
Romulan Tarafsız Bölgesi'ne girdik.
The newspapers mentioned in addition to being conditioned against acts of sex and violence you've inadvertently been conditioned against music.
Gazetelerin bahsettiğine göre seks ve şiddet eylemlerine karşı şartlandırılmanın yanında kasıtsız olarak müziğe karşı da şartlandırılmışsınız.
As I understand it... a nurse inadvertently administered an IV to Schaefer.
Anladığım kadarıyla bir hemşire Schaefer'a serum bağlamış. Böyle bir şey nasıl olabilir?
Now, assuming inadvertently we introduced defective cells into that one rabbit, it's conceivable that we could've created the seeds for a mutated species.
Şimdi, tavşan içindeki hücrelerin yanlış olduğunu varsayarsak, onu bizim yarattığımız akla daha yakın geliyor, değişime uğramış bu türün geleceğini.
Well, we could stray inadvertently into them, sir.
Oraya yolunu şaşırmış biri gibi yaklaşırız.
Mr. Caldwell is the man that Reace inadvertently threw off the train.
Bay Caldwell Reace'in kazara trenden attığı kişi.
Poor Kepler thought that he himself had contributed inadvertently, to his mother's arrest.
Zavallı Kepler ise annesinin tutuklanmasına kendisinin sebep olacağını sanıyordu.
Because this investigation was inadvertently reported in the press, it is the feeling of this office that it should acknowledge its conclusion.
Bu soruşturma ister istemez daha önce basında yer aldığı için... sonucunu da açıklamayı uygun gördük.
If I have one regret, one remorse, if there is anything I rue... it is the fact that... I have hurt you. inadvertently.
pişmanlığım, vicdan azabım, yada herhangi bir üzüntüm olsaydı böyle davranmazdım işte gerçek bu... seni incittim.
Carla here, she inadvertently blew your cover.
Carla, istemeden kimliğinizi ele verdi ve...
And many more things that make one ashamed for having used lightly — even if inadvertently — the word guerrilla to describe a certain breed of film-making.
... ve, belli bir film yapimciligi türünü tariflemek üzere gerilla kelimesini hafifçe kullanmis olmaktan insanin yüzünü kizartacak daha pek çok sey.
She settles back to await Carlotta's return, unaware that she has inadvertently dropped the eyeglasses into the make-up case, glasses she had taken from Ellis, her maid.
Carlotta'nın dönüşünü beklemeye koyulur. Makyaj kutusuna gözlüğünü bıraktığının farkında değildir. Bu gözlükleri oda hizmetçisi Ellis'ten almıştır.
You announced that you may or may not have inadvertently murdered someone.
Bu saatte buraya kadar gelip dolaylı yoldan bir cinayete karıştığını söylüyorsun yani...?
If he has to climb over enough of them... he might inadvertently fall on top of her.
Eğer yeterince engel aşarsa... kazayla kızın üzerine düşebilir.
Why, without knowing it, Blackadder, you've inadvertently shown me that "you" could do the job.
Baksana Blackadder, farkında olmadan, bu iş için uygun olduğunu gayri iradi bana göstermiş oldun.
I can only hope that I inadvertently pressed the voice activation button.
Tek umudum kazayla sesle çalışma tuşuna basmış olmak.
Dear me, Sir James, have you not inadvertently let out the name of your client?
Sir James, farkında olmadan müşterimizin ismini vermiş olmadınız mı?
You have inadvertently taken something which does not belong to you.
Farkında olmadan size ait olmayan bir şey almış bulunuyorsunuz.
What I did is inadvertently...
İsteyerek yapmamıştım -
Inadvertently, I'm sure.
Eminim kazara oldu.
You could not have inadvertently affected any of the Vico's systems.
Vico'nun sistemlerini istemeyerek de olsa etkilemen mümkün değildi.
I was inadvertently pulled into their temporal vortex.
Yanlışlıkla onların zaman girdabına çekildim.
He'd inadvertently taken it from Wakefield's desk.
Notu dalgınlıkla Wakefield'in odasından almış.
Here he inadvertently takes a microfilm... which Communist agents are trying to smuggle out of the country.
Bu sahnede bilmeden, komünist ajanların ülkeden kaçırmaya çalıştıkları bir mikrofilmi çalıyor.
In the Amazons, young men who make themselves stupid with spirits often kill each other inadvertently.
Amazonlarda genç erkekler, sizin gibi böyle aptalca davrandıklarında bazen istemeden birbirlerini öldürürler.
Despite being a sea turtle, I came to pick mushrooms and in doing so I inadvertently strayed from the others and lost my way!
Bir deniz kaplumbağası olmama rağmen, biraz mantar toplamak için geldim ve uzaklaşınca istemeden diğerlerinden ayrılıp yolumu kaybettim!
Ensign Kim may have inadvertently undergone the process of matter conversion.
Teğmen Kim'de yanlışlıkla madde dönüşümüne uğramış olabilir.
When I was in her room I must have inadvertently... knocked them into my pocket.
Sabah odasındayken yanlışlıkla cebime atmış olmalıyım.
You may inadvertently trigger an interstellar war.
Farkında olmadan bir savaş başlatabilirsiniz.
Even if jaegers harass you... because you have inadvertently got close to their nest... it's not worth the energy to respond.
Yırtıcı kutup martıları, istemeden yuvalarına çok yaklaşınca taciz etseler bile cevap vermek için enerji harcamaya değmez.
My cab driver told me about it when I inadvertently tipped him a year's salary.
Taksi şoförüne yanlışlıkla bir sene kazandığı parayı bahşiş olarak verince önerdi.
Apparently, I inadvertently activated a backup neuroelectric power cell.
Anlaşılan, istemeden yedek nöro elektrik güç hücrelerinden birini etkinleştirdim.
... inadvertently flew into a black hole?
Mesela gemi siyah bir deliğe girdiyse?
He says the backpack was inadvertently destroyed.
Sırt çantası kasıtsızca yok edildi diyor.
My junior prom, I inadvertently licked out my date's hearing aid.
Sanırım, zaten yeterince paylaştım. Ortaokul balosunda, eşimin işitme cihazını dilimle çıkartmışım.
They had inadvertently labeled her as "separated."
Onu "kocasından ayrılmış" olarak göstermişti.
My computer may have inadvertently intercepted a few of those.
Bilgisayarım istemeyerek bunlardan birkaçını almış.
Perhaps you've caught it inadvertently while surfing your titty shows.
Belki meme şovlarını ararken, kazara denk gelmişsindir.
It appears you inadvertently overloaded a series of EPS conduits while performing your diagnostic.
Dikkatsizliğin yüzünden EPS iletim hatları aşırı yüklenmiş gözüküyor kontrolleri yaptığın sırada.
Maybe inadvertently through his medical practice or a business dealing, perhaps?
Tıbbi geçmişinde istemeden yaptığı bir şey ya da iş ile ilgili bir mesele belki?
So I leave a footprint on the parapet, or I inadvertently drop a matchbook.
Merdivende ayak izimi bırakmış,... ya da tesadüfen kibrit kutumu düşürmüşüm.
DRINKING FOUNTAIN WAS INADVERTENTLY BROKEN,
Su sebili kazara kırıldı.
I have conducted a thorough investigation of all the people... who may have inadvertently been witness to the phony murder... at my store last night.
Dün gece dükkanımda işlenen sahte cinayete istemeden tanık olmuş insanlarla konuştum.
When I used Seven's nanoprobes to treat the injuries from the assault, it seems they inadvertently repaired the defect, as well.
Hatta şiddet düşünce şu anda onu hasta bile ediyor. Bana kalırsa, uzun bir süre daha kimseye tehdit edemeyecek.
We may have inadvertently, totally accidentally, caused a foreign element to enter the K'Tau sun.
Biz yanlışlıkla, tamamen istemeyerek, yabancı bir maddenin K'Tau güneşine girmesine neden olduk.
Well, let's just say that while I was wandering around, I may have inadvertently stumbled upon somebody.
- Bir arkadaşa mı?