Incinerator tradutor Turco
228 parallel translation
That's an incinerator.
Bu bir çöp öğütücü.
Wrap them up in tight bundles and throw them down the incinerator chute.
Onları küçük paketler halinde sar ve çöp deliğinden at.
How long's he going to keep that incinerator burning?
O fırını acaba kaç gün daha yakacak?
Who wants to see his nearest and dearest put in an incinerator?
Kim sevdiği insanları bir fırının içinde görmek ister ki?
Lady, don't you know it's against the law to burn your incinerator at night?
Bayan, gece çöp yakmanın kanunlara aykırı olduğunu bilmiyor musunuz?
Don't put it down the incinerator because it's much too large.
Sakın çöp fırınına atma çünkü çok büyük.
Is that for the incinerator?
Fırına mı atacaktın?
Get the shoes and put them in the incinerator.
Ayakkabıları al ve fırına at.
Put them in the incinerator and burn them!
Fırına at ve yak onları!
I put them down the incinerator and burned them.
Fırında yaktım onları.
Only suppose I say I heard something come rattling down the incinerator... and I says to myself, "Sounds to me like a pair of shoes with cleats."
Diyelim ki fırının oralarda bir tıkırtı duydum ve kendi kendime, "Pençeli ayakkabı sesine benziyor" dedim.
I'm working down the cellar, and I hear them shoes come down that incinerator.
Kilerde çalışıyordum ve fırının yanından gelen ayak sesleri duydum.
You told me to put my shoes in the incinerator, didn't you?
Ayakkabıları fırına atmamı söylememiş miydin?
The freezer first, then the incinerator?
Önce dondurucuya koyup, sonra yakıyor musunuz?
I'd throw it down the incinerator, but it won't burn twice.
Fırına verip tekrar yakmaktansa, öğütücüye atacağım.
People in Trouble - these books were burned in the public incinerator... at the corner of Hudson and Gansevoort streets in New York City... under the supervision of federal Food and Drugs Administration agents.
"Başı Dertte İnsanlar" Bu kitaplar, Federal Gıda ve İlaç Dairesi temsilcileri gözetimi altında New York Şehri'nde Hudson ve Gansevoort caddeleri köşelerindeki umumi çöp fırınlarında yakıldı.
I haven't seen an incinerator for years.
Yıllardır fırın görmedim.
Parker, can you rig three or four incinerator units?
Parker, üç ya da dört fırın ayarlar mısın?
throw them in the fucking incinerator.
Lanet şeyleri, yak ve at.
There's a big incinerator behind my place.
Benim yerin arkasında büyük bir çöp yakma fırını var.
The incinerator's down the steps.
Çöp yakma kazanı merdivenlerin altında.
And then as you all fall down onto the floor, then instead of being swept up like you ´ re gonna be put into the incinerator, as soon as I bend down, you ´ ll spring back up and you ´ ll become a big cherry blossom.
Ve hepiniz yere düşer düşmez yakılmak üzere süpürülmek yerine ben eğilir eğilmez, tekrar sıçrayıp kiraz ağacına dönüşeceksiniz.
You did "the incinerator murder"?
O fırın cinayetini sen mi işledin?
When I do, I assure you that it will be in... a small incinerator with every precaution... respectfully taken.
Ben, sizi temin ederim ki gerekli her tür önlem... bir yakma fırınında... gerektiği şekilde alınacaktır.
I must have been in the incinerator room when you left.
Sanırım o sırada ben katı atıklarımızı yakıyordum.
It's a vent to the city's incinerator.
Kentin çöp yakma sistemine bir giriş var.
McGuire says they're going to some kind of incinerator.
McGuire, çarşafların yakılacağını söyledi.
Throwthat blow-dried jerk motheucker in the incinerator.
Saçı yapılı şu orospu çucuğunu ateşe atın.
You went down the incinerator chute, on the mine cars, through the tunnels to the power plant, under the steam engine
Çöp yakma tünelinden maden arabalarına, oradan da tünellerle buhar makinesinin altındaki santrale geçtin...
I almost threw it down the incinerator.
Nerdeyse çöp öğütme makinesine atıyordum.
It's firewall. It's amazing. The guy designed it so it could be an incinerator leaving the rest of the building untouched.
Öyle düşünülmüş ki buradaki ateş evin geri kalanına geçmiyor.
Why were you throwing clothes in the incinerator?
Niye giysilerini yakıyordun?
A neighbor said she saw you throwing clothes in the incinerator.
Komşun seni giysi yakarken görmüş.
The incinerator thing was prime 083. The molecular chemical thing had 137.
Moleküler kimyasal tuzak.
She's probably stuffing herself down the incinerator about now.
Herhalde şu anda yakıcısını dolduruyordur.
I'll show you where the incinerator is.
Sana fırının yerini göstereyim.
Could you take her to the incinerator?
Onu ölü yakma fırınına götürür müsünüz?
Would this body fit down the incinerator chute?
Çöp yakma makinesine sığacak bir ceset miydi?
The incinerator?
Çöp yakma makinesi mi?
That strange Portuguese guy that lives next to the incinerator?
Çöp yakma makinasının yanında yaşayan garip Portekizli adam mı?
Yeah, just give it to the Portuguese guy and he puts it in the incinerator.
Kuşu Portekizli adama ver, o da fırına atsın.
We could have ended up in the incinerator.
Sonumuz çöp fırınında da olabilirdi.
There's an incinerator at the recycling plant.
Yeniden kazanım fabrikasında yakma fırını var.
Step away from the incinerator.
Kazandan uzaklaş.
Your sister's married to my goombah and I'll personally shove you headfirst into an incinerator and burn you to a crisp if you screw this up!
Kardeşin benim dostumla evli ve ben seni bizzat bir çöp yakma fırınına sokacağım ve seni yavaş yavaş yakacağım eğer bu işi beceremezsen!
Maybe I'll take her down to the incinerator.
Belki de onu çöp yakma fırınına götürmeliyim.
Get forensics to check the hotel incinerator.
- Gidip otelin fırınını kontrol et. - Efendim?
Why not just dump it all in the hotel incinerator?
Neden hepsini otelin fırınına atmadı ki?
Forensics have drawn a blank on the incinerator.
Fırından bir şey çıkmamış.
I was going to dispose of the traceable parts in the hotel incinerator... .. along with the will.
Cesedin kimlik teşhisi yapılabilir parçalarını yeni vasiyetle birlikte otel fırınında yok edecektim.
- Do you have an incinerator?
- Yakma fırınınız var mı?