Indulgences tradutor Turco
57 parallel translation
We're poor, and don't have any money to buy indulgences.
Bizler fakiriz, günahlarımızı kilisede affettirmek için para bulamıyoruz.
What is indulgences?
Müsamaha nedir?
Indulgences is where... Even a blessed person, Father Mulligan, With his confessional there, Telling the truth, and exposing
Müsamaha kutsanmış... bir insanda bile, Peder Mulligan, günah çıkarmasıyla, doğruyu söylemesi, ve açığa çıkarması
It'll save us a fortune in indulgences.
O parayla iyi keyif süreriz.
That explains the indulgences of President Rambal-Cochet.
Bu Başkan Rambal-Cochet'nin zafiyetini açıklıyor.
You've earned a few indulgences.
Bazı ayrıcalıklar hakkın.
In this Omega business, there will be no place for such indulgences.
- Omega işinde bu tür müsamahalara yer yok.
You're not allowed the luxury of human weakness and penitence, not allowed to put your indulgences ahead of the greater purpose.
Zayıflık göstermek ve pişman olmak gibi bir lüksünüz yok. Büyük amaca ulaşmak yolunda hoşgörü gösterme lüksünüz yok.
Personal indulgences can fracture a small crew.
Seni tekrar görmek ne güzel! Gel, bizimle bir içki iç.
Personal indulgences can fracture a small crew.
Bireysel düşkünlükler ufak bir ekibi bölebilir.
Indulgences are what make life worth living!
Tutkular hayatı yaşanır kılan şeylerdir!
You ought to be a king ; you haven't the time for petty personal indulgences like vengeance.
Kral olmakla yükümlüsün. İntikam gibi kişisel beklentiler için zamanın olmayacak.
Inquisitor of Poland and Saxony, seller of indulgences extraordinary, connoisseur of relics, envies our collection!
Polonya ve Saksonya Engizisyon Üyesi, bağışlama belgesi olağanüstü satıcısı, kutsal emanet uzmanı, bizim koleksiyonumuzu kıskanıyor!
Contributions are customary for indulgences, along with confession and true penitence.
Bağış, bağışlanma için gelenekseldir, günah çıkarmayla ve gerçek pişmanlıkla birlikte.
" Christ did not commmmand the preaching of indulgences.
" İsa, bağışlama dağıtmayı öğütlemedi
"or lends to the needy does a better deed than he who buys indulgences."
"yardım eden bağışlama belgesi alanlardan daha iyi bir iş yapar."
Indulgences.
Bağışlama belgeleriyle.
For one, indulgences.
Mesela, bağışlama kağıtları.
clearly states that the merits of Christ are a treasure of indulgences.
açıkça belirtir ki İsa'nın erdemleri bir bağışlama hazinesidir.
"The merits of Christ acquire the treasure of indulgences."
"İsa'nın erdemleri, bağışlama hazinesini kazandırır."
We both know the selling of indulgences have no Scriptural support.
İkimiz de biliyoruz ki, bağışlama satmanın kitapta yeri yok.
Indulgences are an established tradition which give comfort to millions of simple Christians. Comfort?
Bağışlama milyonlarca basit Hıristiyan'a rahatlık sağlayan yerleşik bir geleneğimiz.
"That's it, Sumi. I'm going to stop spending money on Adi's indulgences"
"sana söz sumi adi nin harçlığını düşüreceğim"
You westerners, so accustomed to your indulgences.
Siz batılılar rahatınıza çok düşkünsünüzdür.
As you say, we do like our little indulgences.
Dediğin gibi, rahatımıza düşkünüzdür.
Allow an old man his indulgences.
Bırak da, yaşlı adam şımarıklığını yapsın.
I donít like anyway, and knowing that it was built by a special sale of indulgences doesnít help either!
Aslında onu sevmiyorum. Ücretinin kilisenin günahlarını bağışlaması karşılığı ödendiğini bilmek yetiyor zaten.
He went on to condemn indulgences.
Yaptırımlara boyun eğenleri kınadı.
And you'd better start your diet now because there's no hiding your indulgences, ladies.
Ve diyete başlasanız iyi olur,... çünkü hoşgörünüzü saklayacak yer de yok, bayanlar.
One of my wive's very few indulgences.
Karımın çok sevdiği pek az şeyden biridir.
The old "X" designation and your fringe investigations have been indulgences in the federal budget for over half a century.
Sizin gizemli atanmalarınız ve bilim araştırmalarınız yarım yüzyıldan beri federal programda hoşgörü ile karşılandı.
I intend to hire all quarry workers at the standard rate, and I grant you all plenary indulgences for laboring on our cathedral. What say you?
Bütün işçileri normal maaşla işe almak istiyorum ve size söz veriyorum, katedralimiz için çalışırsanız tüm günahlarınız affedilecek.
- The trade in indulgences...
- Günahlardan kurtulma vaadi...
Come see yourself inside, to uh, sample other indulgences.
İçeri gel de, sana başka şeylerin örneklerini göstereyim.
I preach against the sale of indulgences!
Günah sildirmenin parayla olmasına karşı vaaz veriyorum!
I just want to go to the spa, eat at my favorite restaurant, a few harmless indulgences in return for helping you catch a killer.
Spaya gitmek, en sevdiğim restoranda yemek yemek istiyorum bir katili yakalamana yardım etme karşılında birkaç zararsız bağımlılık.
I try to behave, truly, but we women need our indulgences.
Doğru davranmaya çalıştım ama biz kadınların da şımarmaya ihtiyacımız var.
It is one of those over-the-top indulgences that is worth every penny, like an armored vehicle.
Bu kendini şımartmanın ötesinde bir şey. vereceğin her kuruşa değiyor, bir zırhlı araç gibi.
But to some, the Pope's sale of indulgences to pay for this looked cynical and greedy.
Fakat, Papa'nın para karşılığı endüljans belgesi satması bazılarına göre gülünç ve açgözlüceydi.
Your pardons and indulgences.
Dikkatinizi buraya verin lütfen.
Harris thought a child would tame her, teach her to love something outside her own selfish indulgences.
Harris, bir bebeğin onu uslandıracağını kendi bencil zevkleri dışında bir şeyi sevmeye öğreteceğini düşündü.
Still talking about indulgences.
Yine de hazdan bahsediyorum.
Soldiers must have their... Indulgences.
Askerler ihtiyaçlarını gidermeli.
I suppose queens must also have their indulgences.
Sanırım kraliçelerin de kendi ihtiyaçları olmalı.
I treat small luxuries like hand cream as valuable indulgences to treasure.
El kremi gibi küçük lüksler, büyük hazineler kadar değerlidir.
One of my few indulgences.
Birkaç tutkumdan beri.
Quick you were to dismiss my offer of indulgences.
Benim hoşgörü teklifimi çabuk reddettiğinize göre..
Well, an artist must allow for indulgences.
Sanatçı için müsamaha hakkı olmalı.
- I don't begrudge william his indulgences.
Tutkuları için William'ı kıskanmıyorum.
Your faith is based on indulgences and relics.
İnancın, günah ve kalıntıları üzerine kuruludur.
Don't be mad, but I got us some disgustingly unhealthy indulgences.
Kızma ama bize tiksindirici sağlıksız bir kaç bir şey aldım.