Infested tradutor Turco
563 parallel translation
"A boy like you can make this athlete-infested college a seat of learning once more."
"Senin gibi bir çocuk, atletlerin istila ettiği bu okulu... bir kez daha irfan yuvası haline getirebilir."
There are no more coral-reefed, shark-infested waters in the whole world than these.
Dünyada mercan resifleri ve köpekbalıklarının daha yoğun olduğu başka bir yer yok.
Wherever you look, stairways climb steeply like ladders, or descend into dark, putrid chasms and slimy porticos, dank and lice-infested.
Dört bir tarafta, dimdik yukarı çıkan yahut karanlığa doğru inen merdivenler kokuşmuş dar sokaklar bit kaynayan, pislik içindeki üstü kemerli geçitler görürsünüz.
This house, which is infested by Mademoiselle Maillard and your spies.
Bu evi Matmazel Maillard ve sizin örümcek kafalıIığınız sarmış.
You can't tell me he's not infested with germs.
Bu adamın mikrop yuvası olmadığını söylemeyeceksiniz ya!
One hot afternoon, a reconnaissance plane from an advance air base... near the border of India scouted the Jap-infested jungle.
Sıcak bir öğleden sonra, Hindistan sınırındaki bir hava üssünden... kalkan keşif uçağı Japon istilasındaki ormanın üzerinde dolaşıyordu.
I tried to tell you in L.A. we're infested with rats!
Aramızda namertler var!
Rotten, maggot-infested bacteria.
Çürük, içi kurtlanmış mikrop heriflerle...
The grapevine tells me that the professor is literally infested with the green stuff.
Üzüm bağı, profesörün o yeşil şeylerle yüklü olduğunu gösteriyor.
The whole place is infested with Apaches.
Tüm bölge Apaçi kontrolünde.
What if our costumes get infested?
Ya kostümlerimize hastalık bulaşırsa?
I can't imagine the mountains being infested with bandits
Dağların haydutlarla dolu olduğuna bir türlü inanamıyorum.
"... as Viking was infested with the giant ants. "
"gemiye inceleme ve kurtarma ekibi yollanamadı."
The way to the next village is infested with bandits.
Komşu köye giden yol haydutlar tarafından kuşatılmış.
The place is infested with them.
Orada onlardan bir sürü var.
Hiding out in this snake-infested temple won't do us any good!
Yılanlarca istila edilmiş bu tapınakta gizlenmenin bize bir faydası olmaz.
It took more than a big mouth to get rid of the lice who infested every bend of the road you ride so safely on.
Güvenle gittiğiniz o yolların her kıvrımını istila eden serserilerden kurtulmak sadece çene çalmakla olmadı.
This whole island group is infested with cannibals.
Bütün bu adacıklar, yamyamlar tarafından kuşatılmış.
My aunt says it's bat-infested, and he nearly died from the mildew.
Teyzemin dediğine göre orası yarasa doluymuş, az daha küften ölecekmiş.
The slow death of the peasant world, who still survives populating continents, in thousands of swamps, along shark infested coasts, on islands carbonized by volcanoes,
çiftçinin dünyasının yavaş ölümü hala kıtaları insanlarla dolduruyor binlerce bataklıklarda köpek balıklarla dolu kıyılarda ve yanar dağların tarafından yakmış adalarında
It will find the Earth infested with imperfect biological units.
Dünyanın kusurlu biyolojik birimler tarafından istila edildiğini görecek.
This valley is infested with vultures.
Bu vadide akbabalar volta atıyor.
This whole area is infested with bandits.
Tüm bu alan, haydutlarca istila edilmiştir.
- Shark-infested waters!
- Köpek balığı bölgesi!
Well, I was just wondering if these were shark-infested waters.
Gerçekten de çok konuşuyorsun. Acaba bu sularda köpekbalığı var mıdır?
I hear it's a strange place infested with wolves and people who see ghosts.
Kurtların istila ettiği ve insanların hayaletler gördükleri tuhaf bir yer diye duydum.
Then employed half the world scientists and infested the world with 50.000 nuclear weapons.
Basarili bilimadamlarinin neredeyse yarisini ise alip, dünyayi 50 bin nükleer silahla doldurdular.
Perhaps the cosmos is infested with wormholes every one of them a tunnel to somewhere.
Belki de evren solucan delikleriyle çevrelenmiş ve her biri başka bir yere açılan tünellerden oluşuyordur.
Those sons of plague-infested lice!
Vebalı pirelerin çocukları!
Okay. "Fish-infested waters."
Oldu. "Denizleri istila eden balıklar."
When the plague of Calibos infested the city the queen sent ambassadors to visit the blind witches.
Calibos'un laneti şehrin üzerine yağınca kraliçe kör cadılara elçiler göndermişti.
Infested with 3 inch long bloodsuckers.
3 inch boyunda sülüklerin bulunduğu
It's shark-infested.
Etrafta yüzme Gloria.
My father worked himself into an early grave defending the rights of needy people in a rat infested store front over on ninth street.
Babam 9. caddenin hemen üzerindeki, içi fare bokuyla kaplı olan dükkanında ihtiyacı olan insanlara, ölü doğuma karşı korunma hakkı almak için çalıştı.
- Mice have infested the house.
- Evi istila eden fareler.
You're infested with a six-legged plague here, pal.
Burayı altı bacaklı veba sarmış, ahbap.
Whole cities infested with rats.
Bütün şehirleri fareler sarmıştı.
Snake-infested swamps...
YıIan kaynayan bataklıklar...
I wish there was some place for you to stay, but we're infested with ants.
Keşke kalmanız için yer olsaydı ama karıncalarla ilgileniyoruz burada.
then one morning they woke up and... found themselves infested with jaffees.
Bir sabah uyanıyorlar ve... Jaffees'in kendilerine zarar verdiğini öğreniyorlar.
Probably some local fisherman out for a pleasure cruise at night through eel-infested waters.
Büyük ihtimal, yılan balıkları tarafından istilaya uğramış sularda akşam gezintisine çıkan bir balıkçıdır.
If you just let me, I could steer you through these shark-infested waters... of this stupid company just like I steered Howard.
Bırak seni de bu aptal şirketin köpek balıklarıyla dolu sularından... tıpkı Howard'ı geçirdiğim gibi geçireyim.
Frank, it's fucking infested down here.
Frank, burası federal kaynıyor.
We think the whole building may be infested.
Tüm binanın istila edildiğini düşünüyoruz.
Damn ternite-infested...
Lanet termitler
That story about me blowing up my own house because it was infested with midgets.
O hikayeyi kendi evimi yaktım diye anlatmıştım. Aslında her yanı cüceler sarmıştı.
The cathedral is infested with evil.
Bu Katedrale şeytan musallat oldu.
Why, I don't mind telling you... this place is infested.
Sana bu yerin istila edildiğini söylemekte bir sakınca görmüyorum.
This place is infested with rats!
Burayı fareler işgal etmiş!
You must be infested.
- Çok zarar vermiş olmalılar sana.
- Deplaning? - This house is infested...
- Yana mı eğilmiş?