Insinuations tradutor Turco
104 parallel translation
I don't understand Your Excellency's insinuations... but I can take no chances of complicating our splendid relations with Spain.
Ekselanslarının ne ima ettiğini anlamadım. Ancak İspanya ile olan ilişkilerimizin gerilmesine izin veremem.
You can't prove anything with your cheap insinuations and lying detectives!
Üstü kapalı imaların ve ucuz yalanlarınla hiçbirşeyi kanıtlıyamazsın!
I'm sure he's capable of defending his own insinuations.
Eminim imalarını kendisi savunabilir.
Disregard the guy's insinuations.
Hakaretini unut.
All day we've heard the prosecution present a mass of lying insinuations... based on evidence which cannot be shown.
Gün boyunca, savcılık makamının elinde gösterecek delil olmadan düzmece iddialarını dinleyip durduk.
I don't like your insinuations about my husband, and I don't like your methods.
Kocamla ilgili üstü kapalı ithamlarınızı ve yöntemlerinizi hiç beğenmedim.
Those are only insinuations... the cheapest kind.
Bunlar sadece, en adi türden imalı suçlamalar.
These aren't only insinuations, my dear.
Bunlar sırf imalı suçlamalar değil hayatım.
Well, I can't sit here any longer listening to all these insinuations against a boy who couldn't possibly harm a fly.
Burada daha fazla oturup, bir sineği bile incitemeyecek olan birine karşı yapılan kinayeleri dinleyemeyeceğim.
I'm supposed to have entertained millions of people in my time. And I am not entertained by this little ballerina's snide insinuations... that I am a no-talent hoofer.
Zamanında, milyonlarca insanı eğlendirmiş olan ben yeteneksiz bir revü kızıymışım gibi, şu balerin hanımın küçümseyici imalarından eğlenemiyorum.
Lucy may run to the newspapers... and it's my job to offset any insinuations she may make.
Lucy Chapman gazetelere gidebilir. Benim görevim onun ortaya atacağı iddiaları çürütmek.
For several days now, Miss Kelly's been making well, at least, insinuations.
Bir kaç gündür, Bayan Kelly ufak ufak iğnelemelerde bulunuyor.
Mostly the kind of angry insinuations they write when nobody's really got the story
Kimse ne olduğunu bilmediği halde bir kısmı öfkeli imalar içeriyordu.
You can see your insinuations are preposterous.
Üstü kapalı laflarınızın saçmalığını görüyorsunuz.
I don't appreciate your insinuations.
İmalarınızdan hiç hoşlanmadığımı bilmenizi isterim.
But I'm ordering you, as my subordinate, to keep your lousy insinuations to yourself!
Ama üstün olarak emrediyorum. Bundan böyle lanet imalarını kendine sakla!
You cannot allow such vile insinuations against your character to go undenied.
Kişiliğine yönelik böyle adi suçlamalar cevap verilmeden kalamaz.
I'm getting a bit weary of your warnings and insinuations.
Uyarılarından ve imalı konuşmalarından sıkıldım artık.
Insinuations are fatal
İmalar ölümcül derecede.
- Father, I resent these insinuations.
Ne için? - Baba, böyle alçakça iftiraları protesto ediyorum.
You and your insinuations and sarcasm.
Sen ve imaların, alaycılığın.
Put aside your insinuations.
Bırak bu saçmalıkları.
You think I don't hear their insinuations?
İmalarını anlamıyor muyum sanıyorsunuz?
Now take back your bloody filthy insinuations and get the hell out of my... fortress.
İğrenç imalarınızı alın ve defolun benim "Kale" mden!
These aren't only insinuations, my dear. There you are.
Bunlar sırf imalı suçlamalar değil hayatım.
And no snide insinuations in court, neither.
Gizli saklı, üstü kapalı imalar da olmasın.
You've reduced yourself from veiled threats and insinuations to vaudeville.
- Kendinizi üstü kapalı ithamlarla vodvilciye çevirdiniz.
Such insinuations were included in 500 government investigations.
Bu tür imalar 500 hükümet soruşturmasına dahil edildi.
I - I really don't understand you, Sergeant, or your insinuations...
Ger-gerçekten sizi anlamıyorum, Çavuş, ya da dokundurmalarınızı...
The criticisms, attacks, insinuations, the daily insults of the local press... I have followed Your Majesty's advice.
Eleştiri, sözlü saldırılar, imalar, basının genel hakaretlerini.
I - I really don't understand you, Sergeant, or your insinuations... Or whoever wrote this, I can't remember the next line.
Gerçekten, anlamıyor musun Çavuş ya da imalarda mı kim yazmış bunu, bir sonraki satıra hatırlamıyorum.
Now, if you're quite finished with your insinuations,
Şimdi, laf çaktırmalarını iyice bitirdi isen,
Sir, I was not making any personal insinuations.
Efendim, ben kişisel laf çaktırmalarında bulunmuyordum.
I will not even allow a prince to make certain insinuations on the injustice I underwent there.
Kimseye, hatta bir prense bile orada yaşadığım haksızlıklarla dalga geçme hakkını vermem.
Like it or not, I belong to this honorable family and I'm fed up with your insinuations.
Beğen ya da beğenme, ben de bu onurlu ailenin bir üyesiyim ve senin bu imalarından bıktım artık.
I won't allow such insinuations.
Böyle bir hakarete katlanamam.
- Oespite all your glib insinuations, I don't have one iota of proof.
- Tüm suçlamalara rağmen en küçük bir delil yok elimde.
Cut the bullshit insinuations.
İmalı lafları bırak.
Well, not if the woman... has appearances... in the least degree against her, has exposed herself... by any unconventional behavior... to offensive insinuations and...
Eğer kadının aleyhine kullanılabilecek... en ufak bir şey varsa etmez. Alışılmadık bir harekette bulunmuş... ve : iğrenç hakaretlere maruz kalmışsa.
There's nothing to gain by dragging us through these insinuations.
Bizleri bu imalarla uğraştırarak bir şey elde edilemeyecek.
Rather than reason and common sense... you accept the insinuations of those who will say... anything to inflame your dreadful suspicions.
Mantık ve sağduyu yerine korkunç kuşkularını alevlendirmek için her şeyi yapacak kişilerin kinayelerine inanıyorsun.
I'm a respected citizen, and I don't appreciate your little insinuations.
Ben saygın bir vatandaşım. Ve imalarınızdan hoşlanmadım.
Castillo, if you keep up the insinuations, you go back to Spain.
Castillo, eğer bu dokundurmalara devam edeceksen İspanya'ya dön.
Stop your sniggering insinuations that Caitlin and I share nothing but the physical.
Bence Caitlin'le cinsellik dışında ortak bir noktamız olmadığına dair imalarına son vermen gerek.
I'm sick of your insinuations.
İmalarınızdan sıkıldım.
You've no right to pry into my private affairs... with these soap opera insinuations. Look at you, Victor.
Kendine bir bak, Victor.
We've been having such a relaxing weekend I'd hate to ruin it with passive-aggressive insinuations.
Çok rahat bir haftasonu geçiriyoruz. Sinir bozucu imalarla ziyan olsun istemem.
I vill hear no more insinuations about Germans!
Almanlar hakkında daha fazla sallama istemiyorum!
Make a string of vile insinuations.
Onu üstü kapalı iğrenç şeylerle suçluyorsunuz.
I'm making enquiries, Mr Talbot, not insinuations.
Sorgulama yapıyorum Bay Talbot, suçlama değil.
To be honest, I was hoping for an apology, not more insinuations.
Aslında ben bir özür bekliyordum, daha fazla olumsuz laf değil.